Metropolleşen
Bodrum...
Kıyı yerleşmelerinin, büyükşehirlerdeki eğlence merkezlerinden farkları
yok. Ha Boğaziçi'ndeki Laila ve diğerleri; ha Turgutreis ya da Yalıkavak kıyılarındaki
benzerleri. Henüz yapılaşmanın girmediği, elde kalabilen mandalina bahçeleri
de artık ''imar kuşatmasına'' karşı korunmaya çalışılıyor. Ancak buna
bile hâlâ tepkiler var, korumacılara karşı baskılar durmuyor...
Yakın geçmişe kadar sadece özgün kıyı köyleri ve dillere destan
mandalina bahçeleriyle değil, ''gizemli dağ siluetleri'' yle de sanatçıların
düş ve esin yurdu olan Bodrum Yarımadası, sayıları 11'i bulan ''bağımsız
belediyelerin'' imar ve kentleşme yarışıyla artık bir ''metropoliten
alana'' dönüşmek üzere... Kıyı yerleşmelerinin, büyükşehirlerdeki eğlence
merkezlerinden farkları yok... Ha Boğaziçi 'ndeki Laila ve diğerleri; ha
Turgutreis ya da Yalıkavak kıyılarındaki benzerleri... Bodrum 'un merkezi
ise zaten her gün manşetlerde... Henüz yapılaşmanın girmediği, elde
kalabilen mandalina bahçeleri de artık ''imar kuşatmasına'' karşı
korunmaya çalışılıyor. Ancak buna bile hâlâ tepkiler var, korumacılara
karşı baskıların ardı arkası kesilmiyor...
Yarımadaya çok özel bir ''peyzaj'' kazandıran, birbiri arkasında pastel
tonlar yaratarak dağlık topoğrafyayı bir büyük tabloya dönüştüren küçüklü
büyüklü tepelerin ise önce yamaçlarında başlatıldı şu ''ikinci konut''
siteleri denilen beyaza boyalı ''çimento kutuları''... Bunlar da artık tablo
gibi ''pitoresk'' dağ silsilelerinin ''doruklarındalar'' ve bazı siteler
tepeleri bile aşarak, arka taraflara yayılıyorlar...
İşte böylesi bir değişimin girdabındaki Bodrum Yarımadası'nda, hâlâ
kimi sanatçılar varsa bile, ''esin'' kaynaklarını çoktan unuttukları gibi,
''düş'' kurabilecekleri bir dinginliği de mumla arar hale geldiler... Evet...
Bodrum Yarımadası artık adeta bir metropol... Hemen tüm eski kırsal yerleşmelerinde
koca koca Migros 'lar, Tansaş 'lar ve diğerleri, bir zamanların o insancıl köylü
pazarlarını şimdi ''otantik reyonlarında'' animasyon olarak yaşatıyorlar...
Yine hemen tüm yerleşmelerinde o ağaçların ve taş bahçe duvarlarının
arasından kıvrılarak giden sevimli köy yollarının yerini ''refüjlü
bulvarlar'' ve adım başı ''ışıklı kavşaklar'' almış...
Bütün bunları düzenlemek, ihale etmek, kaldırımlarını da tuğlalarla
kaplamak ve aynı yerleşmeleri planlı, projeli ve ''imarlı'' (!) kentsel
alanlara dönüştürmek için de neredeyse tüm köyler ayrı ayrı birer bağımsız
''belediye'' yapılmışlar...
Küçücük Bodrum Yarımadası'nda, şimdi tam 11 tane belediye, 11 belediye
başkanı, 11 belediye meclisi, kimbilir kaç tane meclis üyesi, 11 imar ya da
fen işleri amiri ve elbette ki 11 belediye sarayı ile her birinin ayrı ayrı
belediye teşkilatları var...
Böylesi zengin bir ''yerel demokrasi'' mozaiğinde yine her biri ayrı ayrı
partilerden yerel yönetimler eliyle de sözcüğün tam anlamıyla bir ''imar
ve inşa demokrasisi'' yaşanıyor...
Bunların tümü ''özerk'' yetkileriyle kendi sınırları içinde ''imar
egemenliklerine'' sahip oldukları için de 11 belediyenin Yarımada'yı hiç değilse
bir bütün olarak ortaklaşa planlamaları, hem yasal açıdan hem de ''arazi
rantı bağımsızlığının'' çekiciliği nedeniyle mümkün olamıyor...
Bodrum Yarımadası'nı işte böylesine parçalayarak, ''kentler yığılması''
şeklindeki bir ''metropoliten ada'' haline getirmeye başlayan belediyelerin
son listesi şöyle:
1. Bodrum (merkez), 2. Yalıçiftlik, 3. Bitez, 4. Konacık, 5. Ortakent -
Yahşi (birleştirilerek), 6. Turgutreis, 7. Gümüşlük, 8. Yalıkavak, 9. Gündoğan,
10. Göl(köy)türkbükü (birleştirilerek), 11. Mumcular.
Bu belediyelerden sadece Mumcular bir ''dağ köyü'' konumunda... Konacık dışındakilerin
tümü ise Yarımada'nın kıyılarını ''üleşmiş'' durumdalar...
Yarımadadaki bu belediyelerin çoğu, örneğin kendilerine ait bir yat
limanı ya da marina, kendilerine ait bir oto-gar, bir toptancı hali, turizm
alanları, mega-marketler, çöp alanları, mezbahalar vb. ''kentsel hizmet
tesisleri'' için yarış halindeler... Henüz paraları yoksa bile imar planlarında
''yerlerini ayırma'' yetkilerini de asla ertelemiyorlar...
Yine hemen tümü, kendi alanlarındaki imar planlarını üretirken ''komşu
belediye alanındaki'' planlarla ilişkinin kurulması konusunu sadece ''yapı
yoğunlukları ve inşaat alanları'' açısından ele alıyorlar... Hiç değilse
birinde bulunan kentsel hizmet olanaklarının öbüründe olmaması yönünde
bir ''master kullanım planı'' için bile hâlâ uzlaşabilmiş değiller...
Bu bütünselliği engelleyen yerel çekişmeleri etkisiz kılabilecek bir
merkezi eşgüdümün sağlanabilmesi de siyasilerin popülist tutumları yüzünden
mümkün görünmüyor... Böylece Bodrum Yarımadası, yasalarda tanımlanmasa
bile 11 belediye ile yaratılmış bir ''fiili durum'' olarak, bir bakıma
''anakent belediyesi olmayan bir büyükşehir belediyesi'' statüsü içinde,
her geçen gün biraz daha metropolleşiyor...
Yarımadadaki belediyelerin çoğu,kendilerine ait bir yat limanı ya da
marina, kendilerine ait bir oto-gar, bir toptancı hali, turizm alanları,
mega-marketler, çöp alanları, mezbahalargibi ''kentsel hizmet tesisleri'' için
yarış halindeler... Henüz paraları yoksa bile imar planlarında ''yerlerini
ayırma'' yetkilerini de asla ertelemiyorlar...
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|