reklam

17 Ekim 2002 Perşembe
Ana Sayfa
>
Haberler

'Değiştirilen' dünyada mimarlık

Urban Ecology'' dergisini yöneten Prof. Amos Rapoport, ulusal kimliklerin değerini şu örnekle anlattı: ''Gazetelerin bile hem kendilerine ait, hem de ait oldukları ülkeyle bütünleşmiş özgün karakterleri var... Mimaride bunun olmamasını savunmak, ancak yaşamı kavramamakla eş anlamlı olur...''
Dünya değişiyor mu; ''değiştiriliyor'' mu?...

Kuşkusuz her ikisi de... Ancak, sadece birinciyi temel alan düşüncelerde, bu değişimin ''olumsuzluklarına'' da bir tür ''yazgı'' gibi boyun eğmek var...

İkincisinin de bir ''gerçeklik'' olduğunu bilen düşünceler ise aynı olumsuzlukların ''durdurulması'' için bilinçli insanın devreye girmesi gerektiğini de savunuyorlar...

İşte bu ikilemin ''mimarlık dünyasındaki'' güncel tartışmalarından olan; ''küreselleşme sürecinde kültürel değişmeler ve mimarlığın sürekliliği'' konusu, Mimarlar Odası Bursa Şubesi tarafından bu yıl 14.'sü 11-12 Ekim 2002'de düzenlenen ''Uluslararası Yapı ve Yaşam Kongresi'' nde irdelendi.

2005 yılında İstanbul'da 120 ülkeden 10 bin mimarın katılımıyla yapılması beklenen ''Dünya Mimarlık Kongresi'' ne bir hazırlık olması için de belirlenen bu temanın çarpıcı değerlendirmelerini yapanlar arasında ise Bursalı mimarların yabancı konukları da vardı...

Örneğin, Avusturya Tarihi Anıtlar Konseyi eski başkanlarından, Avrupa Komisyonu 'nun anıtlar ve siteler bilirkişisi Prof. Manfred Wehdorn dedi ki: ''Bursa'yı gezince de gördüm ki gelecek için geçmişin değerlendirilmesinde hâlâ geç kalınmış değil... Değişim kültürel sürekliliği içerdiği taktirde olumlu bir yarını da hazırlayacaktır...''

Prof. Wehdorn, şunları da anımsatmadan edemedi: ''AB'nin ülkenizdeki bu büyük kimlik zenginliğini göz ardı etmesi olanaksız... Ancak sizler de yine bu özgün kimliğinizi koruyarak AB ailesine katılmada kararlı olmalısınız...''

Kongrenin diğer yabancı katılımcılarından mimar ve şehirci Prof. Amos Rapoport ise dünyanın değiştiğinden kaygı duyanların ''değiştirmeyi'' de gündemlerine almaları durumunda ''mimar olmalarını kültürel misyonunu'' üstelenebileceklerini vurgulayarak, bir zamanların devrimci ruhuna ''özlem'' duyan alkışları topladı...

Şehircilikte doğayı ele alan ''Urban Ecology'' dergisini de yöneten Prof. Rapoport, özlü sunuşunda ulusal kimliklerin değerini şu örnekle anlattı: ''Gazetelerin bile hem kendilerine ait hem de ait oldukları ülkeyle bütünleşmiş özgün karakterleri var... Mimaride bunun olmamasını savunmak, ancak yaşamı kavramamakla eş anlamlı olur...''

Paneldeki vurgulamalar
Peki, küreselleşmenin ''tekdüze mimarisine'' karşı, yerel ve bölgesel kimliklerin çağdaş yaşamı da kucaklayacak bir gelişkinlik içinde sürdülebilmesi için kültür ve şehircilik politikalarında izlenmesi gereken tutumlar nelerdir?...

Kongrenin emektarlarından ve Bilimsel Kurul'un sekreteryasını yürüten Defne Benol Acar 'ın açıkladığına göre, çağrı metninde de vurgulanan bu soruyu bildiri konusu yapan 64 başvuru olmuş... Davetli uzmanlarınkiyle birlikte 24 bildiri ise 6 oturumda sunulabildi.

İkinci günün sonunda yapılan ve oturum başkanlarının katıldıkları ''genel değerlendirme'' panelinde ise hemen her konuşma, yine bu konunun 2005'deki uluslararası İstanbul buluşmasından önce tüm mimarlık okullarımızda ve Mimarlar Odası'nın tüm birimlerinde benzer toplantılarla ele alınması gereğini gösterdi...

Örneğin, Prof. Dr. Şengül Öymen Gür , son yıllarda gözlenen ''korumacı ve koruma karşıtı'' ikileminin aslında ''yapay'' olduğunu vurgulayarak; ''her mimari, geçmişin kültürü üzerine bina edilir; en modern formlarda bile eskiden gelen değerlerin birikimi vardır; bu nedenle korumaya karşı gibi görünenler için de tarih en güçlü yaratma ve tasarım kaynağıdır...'' derken, keşke bunları ülkenin tüm mimarları da dinleyebilseydi...

Benzer şekilde Doğan Hasol da; ''Dildeki, yemeklerdeki, müzikteki yozlaşma elbette mimariye de yansıyor... Bu nedenle kimlikli bir mekân anlayışı için, tüm alanlarda tarihten gelen kültür birikimlerinin değerini kavrayan bir bilinçle yaşamı ve mimariyi buluşturmak gerekiyor...'' diyordu...

Prof. Dr. Mete Tapan 'ın öne çıkardığı ise, aslında ülkemizde herkesin ''tarih'' öğrendiği ama uygarlık tarihi yerine savaşları öğrenerek mimarlık eğitimine başlamanın geçmişle gelecek arasında bağ kurmada en büyük sorunu yarattığıydı.

Panelde, ''değişimin aynı zamanda geçmişin iyi ve olumlu yanlarını içererek de mümkün olabileceğini ve mimarlığın tavrını bu yönde olması gerektiğini'' açıkça vurgulayanlardan biri de Prof. Dr. Ataman Demir oldu... Yaşadığımız çağın ''kavranabilmesi'' için bile geçmişin öğrenilmesi gerektiğini belirten Demir'in ''arkeolojiyi bilmeyen mimar desinatör bile olamaz'' demesi, unutulur gibi değildi...

Prof. Dr. Ayfer Aytuğ da mimari mirasın yok edilmesi sonucunda eğer ''kazanılan'' bir şeyler varsa bile, ''yitirilen değerlerin yanında bir hiç olduğunu'' görebilecek bilince gereksinim olduğunu anlattı...

Sürekli değişim ortamında, olumlu olanın hangi aşamada sona erdiğini ve korumanın hangi algılamalarla devreye gireceğini irdelemenin de önem kazandığını anlatan Prof. Dr. Zekiye Abalı 'nın ardından Mimarlar Odası Bursa Şubesi Başkanı Turgay Erdem de kongreyi şu sözlerle kapattı: ''Buradaki değerlendirmelerin mimarlık yaşamına da yön verebilmesi için çabalarımızı sürdüreceğiz... Başta üniversiteler olmak üzere ilgili herkesin artık kimlikli bir ülkede yaşamayı önemsemeleri durumunda, kentlerimiz de buna uygun yapılar ve mekânlarla donatılacaktır...''
Cumhuriyet - Oktay Ekinci

 

Ekim 2002 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

İhsan Bilgin 30 Ekim 2002 günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

İhsan Bilgin hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz