Orman İçin Alkışlanacak
Karar...
Anayasa Mahkemesi 4 Ekim 2002 günlü Resmi Gazete'de yayımlanan kararı ile
orman dışına çıkarılan yerlerin, kullanıcılarına ya da başkalarına,
hatta orman içi köyler halkına bile satılamayacağına ve devredilemeyeceğine,
bu konuda TBMM tarafından bir düzenleme yapılmasının olanaksız olduğuna
karar verdi. Bu karar, orman varlığımızın korunması ve geleceği açısından
tarihsel bir karardır ve çok ciddi sonuçlar doğurması da kaçınılmazdır.
Bu karar ile doğal zenginlikler ve kaynaklar kapsamındaki ormanların işgalini
özendiren orman dışına çıkarma sürecinin son bulması beklenmelidir.
Tersi durumda, erozyon yüzünden kurumaya yüz tutan Anadolu topraklarında,
orman ve bitki örtüsünün rant uğruna daraltılmasına yol açanların ödüllendirilmelerine
devam edilmesinin bedelini ulusça ödeyeceğimiz kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, 29 Haziran 2001 tarihli ve 4706 sayılı yasa ile (madde
3), orman dışına çıkarılan yerlerin, orman köylüsü olanlar yanı sıra,
bu yerleri fiilen kullananlara, ihale yoluyla başkalarına, belediyelere ve
Arsa Ofisi Genel Müdürlüğü'ne satılması öngörülmüş, bu konuda, Orman
Bakanlığı devre dışı bırakılarak, tüm yetkiler Maliye Bakanlığı'na
devredilmişti. Türkiye genelinde 4580 km2'lik bir alanı kapsayan bu uygulama,
hükümet tarafından, ülkenin iç kaynaklarını harekete geçirmede önemli
bir adım olarak kamuoyuna açıklanmıştı.
Bu konuyu inceleyen ve bu sayfada yayımlanan bir yazıda(*), anayasanın
170. maddesinde, orman dışına çıkarılan yerlerin, yalnızca orman içi köyler
halkının yararlanmasına tahsisinin kanunla düzenlenmesinin öngörüldüğü
ve orman köyleri halkına tanınan bu yetkinin mülkiyet değil yararlanma olduğu
belirtilmişti.
Bu açıklamaya ek olarak, anayasanın 170. maddesi gereği çıkarılan 2924
sayılı yasa ile maliye hazinesi adına orman dışına çıkarılan yerlerin
kullanıcılarına satılması ile ilgili hükümlerin de anayasaya aykırı
olduğuna değinilmişti. Bu yazıdan 6 ay sonra, Anayasa Mahkemesi'nin,
23.01.2001 tarihli ve E. 2001/382, K. 2002/21 sayılı karar ile orman dışına
çıkarılan yerlerin tasarrufuna ilişkin yıllardır süren belirsizliğe son
vermesi sevindiricidir.
1983 tarihli ve 2924 sayılı yasa ile 19 yıldır, orman dışına çıkarılan
yerlerin kullanıcılarına satılmasına ve mülkiyetlerinin tapuda
devredilmesine hiç kimse ses çıkarmamış ve hiçbir dönemde bu uygulamanın
anayasaya aykırı olduğu resmen açıklanmamıştı. Ormanlarımız, orman dışına
çıkarma işlemleri ile adeta yağma alanı durumuna gelmişti. Sonunda Anayasa
Mahkemesi, gecikmiş de olsa, bu anayasa dışı uygulamalara dur demiş
bulunuyor.
Sayın Cumhurbaşkanı'nı, böylesi bir kararın alınmasını sağladığı
için kutlamak gerekiyor.
Bugüne kadar, arazilerinin tamamı ya da büyük bir kısmı orman dışına
çıkarılmış ve kamuoyunda 2/B olarak adlandırılan yerlerin oluşturduğu,
başta İstanbul'da Ömerli, Çavuşbaşı, Sultanbeyli olmak üzere daha pek çok
yerin belediye ilan edilmesine ne demeli? Mülkiyet hakkı bulunmayan yerlerde,
belediye kurarak imar yetkisi vermek bir çelişki değil midir? İcra organının,
orman aleyhine sonuçlar doğuran bu tür yetki kullanımının haklı bir gerekçesi
olabilir mi? İyi ki Türkiye'de, anayasaya aykırılığa izin vermeyen bir
cumhurbaşkanı ve Anayasa Mahkemesi var!
Bir kez sınırlandırılarak tapuya tescil edilen bir orman, anayasanın
169. maddesine göre, zaman aşımı ile mülk edinilemez ve mülkiyeti
devrolunamaz. Görülmektedir ki ormanları korumak için yapılması gereken
ilk iş, orman kadastrosu olarak adlandırılan sınırlandırma çalışmalarını
ülke genelinde tamamlamak ve böylece ülke nirengi ağlarına dayalı
haritalarla sınırları ve yüzölçümü kesinleşen ormanları tapuda tescil
etmektir.(**)
1937 yılında başlayan ormanları sınırlandırma çalışmaları, 63 yılda
(1937-2000), ormanlarımızın yüzde 74'ünde tamamlanmış, ancak sınırlandırılan
yerlerin yüzde 73'ü tapuda tescil edilmemiştir.
Bu durum, sınırlandırıldığı ve korunduğu sanılan ormanların da yağmalanma
tehlikesi ile karşı karşıya kaldığını göstermektedir. Orman Genel Müdürlüğü'nün,
bu konuda, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile yaptığı protokolden
olumlu bir sonuç elde edemediği anlaşılmaktadır. Bu konuda, mutlaka TMMOB
Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası ile Orman Mühendisleri Odası'nın katkıları
istenilmelidir. Kesin çözüm için yapılması gereken ikinci iş, 6831 sayılı
Orman Kanunu'nun 7. maddesinde belirtilen orman kadastro komisyonlarınca orman
dışına çıkarma işlemlerine Anayasa Mahkemesi kararı ile birlikte son
verilmesidir.
Buna rağmen, orman dışına çıkarmaya yol açan kişilere ve eylemlere
karşı caydırıcı ve ağır cezai ve mali yaptırımlar kararlılıkla
uygulanmalıdır. İmar affında görülen istismarlara ve popülizme, bu
konuda, kesinlikle izin verilmemelidir.
Ve ardından yapılacak üçüncü iş, ülke genelinde, bugüne kadar
meydana gelen tüm 2/B alanlarının, hazırlanacak bir proje doğrultusunda,
bir tasfiye işlemine tabi tutulmasıdır.
* Erdal Köktürk, ''Orman Dışına
Çıkarılan Yerleri Yağmalama...'', Cumhuriyet, 2 Temmuz 2001.
** Erdal Köktürk, ''Ormanları Korumada Öneri'', Cumhuriyet, 12 Haziran 2001.
Cumhuriyet - Dr. Erdal KÖKTÜRK
Harita ve Kadastro Mühendisi, Beykoz Belediye Başkan Yardımcısı
|