reklam

29 Ocak 2003 Çarşamba
Ana Sayfa
>
Haberler

Pülümür'deki Devlet Binaları...

Gazeteler, Pülümür'de bir kadının ölümüne yol açan depremin ardından geçtikleri haberlerde özetle şu noktaya dikkat çektiler: ''Tunceli'nin Pülümür ilçesinde sabah saat 7.26'da meydana gelen ve Kandilli Rasathanesi'ne göre 6.5 büyüklüğündeki deprem, yine inanılmaz bir ihmali ortaya çıkardı. Bazı köy evleri çöktü, ama en büyük hasarı kamu binaları gördü.''

Manzara bu. Birçoğu daha önceki deprem nedeniyle yıkılan ve yeniden inşa edilen kamu binalarının TV görüntülerine yansıyan manzaraları can sıkıcı. Bu konu, bazı gazetelerin yazdığına göre gerçekten ''ihmal'' mi? Bu soruyu sorduktan sonra körfez depremi sonrası yaptığımız bir tartışmayı anımsadım.

Körfez depremi sonrası, İstanbul'u tehdit eden ve yaklaşan bir deprem endişesi içindeydik. Zaman geçtikçe bu endişeler azalıyor, ama deprem tehlikesi azalmıyor. İstanbul'u ciddi bir deprem tehdit ediyor. Bu deprem sonrası, ''İstanbul'u yıkıp yeniden yapalım'' başlığıyla anılacak bir tez öne sürmüştük.

Bu tezin esası şuydu: Körfez depremi sonrası, İstanbul'un bazı bölgelerindeki binalarda ciddi hasarlar meydana gelmişti. İstanbul'daki binaların üçte birine yakını hasar görmüştü. Bunların bir kısmı alınacak önlemlerle giderilebilirdi, bazıları ancak yıkılıp yeniden yapılarak güvenli hale gelebilirdi.

O zaman yapılacak olan, köklü bir değişim planı yapmaktı. Bu plan bazı çürük zemine sahip bölgelerin tamamen boşaltılmasıydı. Bu boşaltılan yerler yeşil alana dönüştürülürken yeni yapılanmalar için devletin arsa tahsis etmesi gerekiyordu. Bu tahsis edilen alanlara dünyanın çeşitli kredi kuruluşlarından alınacak kredilerle ve yurttaşların da katkısıyla depreme dayanaklı, çok katlı yeni büyük siteler kurulabilirdi. Bu iyi organize edilebilirse, yeni inşaatlar yoluyla ekonomi de canlanırdı.

Bu konuda ben o dönemde birkaç yazı yazdım. Soruna ilgili birçok bilim insanı ve kuruluştan bu konuda olumlu tepkiler aldım. Bunun için bir örgütlenme gerekiyordu. Böyle bir organizasyonun tamamen devlete bağımlı olması başka sorunlar yaratabilirdi. Bu nedenle sivil toplum örgütlenmesinde güven kazanmış bazı isimlerin bu projenin başına geçmesi şarttı. Bu amaçla düşündük ve bu işte yararlı olacağına inandığımız bir isme böyle bir konuyu açtık. Tepkisi ilginçti: ''Bu tür projede inşaatı yapacak olanlara güvenemiyorum. Büyük bir gayretle böyle bir projeyi hayata geçiririz. Fakat bir bu inşaatlarda da hırsızlık olur, gereken özen gösterilmez. Ben bu konuda tam bir güvensizlik içindeyim.''

İlk adımımızda böyle bir tepkiyle karşılaşmak bizi şaşırttı. Aslında Türkiye'de yaşananlara bakınca ona hak vermemek mümkün değildi. Aradan birkaç yıl geçti, ben hâlâ böyle bir projenin İstanbul için gerekli olduğuna inananlardanım. Bir gün birileri bu konuda bir şey yapmaya kalkarsa bütün gücümle desteklemeye de hazırım.

Pülümür depremi sonrası hasarlı devlet binalarını görünce, ''inşaatları yine kötü yaparlar'' diyen arkadaşımı anımsadım. Zaman onu haklı çıkarmıştı. Evet devlet adına yapılan binalar çürük çıkmaya devam ediyordu. Bunun nedenleri üzerinde hepimiz çeşitli fikirler yürütebiliriz. Müteahhitler, projeye onay verenlerle birleşip bizim paralarımızı aralarında paylaşıp eksik malzeme kullanmış olabilirlerdi. Para az gelmiş olabilirdi. Daha başka gerekçeler bulabilirdik. Sonuç olarak bu binalar çürük yapılıyordu. Daha önceki depremlerde de benzer sonuçlarla karşılaşmamış mıydık?

Bütün bunların nedeni üzerinde kafa yormak en iyisi. Demokratik, şeffaf ve denetlenebilir bir devlete sahip olmadıkça böyle yolsuzluklar kaçınılmaz. Dünyanın en büyük yolsuzluklarının en baskıcı rejimler altında gerçekleştirildiğini hepimiz biliyoruz. Filipinler diktatörü Marcos ailesinin öykülerini yılladır izliyoruz. Benzer birçok örnek daha kısa sürede bulabiliriz.

Temel sorun, devletin demokratikleştirilmesi. Ancak bunun bugünden yarına gerçekleşmesi de mümkün değil. O zaman ne yapacağız? Elimizden geldiğince sivil denetimi güçlendireceğiz. Bu kadar kalitesiz bir sisteme mahkûm olmadığımızı, buna karşı mücadele etmemiz gerektiğini düşüneceğiz.

Bu kadar güvenilmez binalar inşa eden bir sistemin, bu halkın da hayatını mahvedebileceğini kabul edeceğiz. Sorun sistemde. Sistemin değişmesinde...
Cumhuriyet

 

Ocak 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05
06 07 08 09 10 11 12
13 14 15 16 17 18 19
20 21 22 23 24 25 26
27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Abdurrahman Hancı  
04 Şubat 2003 
günü  Diyalog bölümümüze konuk olacaklar.

Abdurrahman Hancı ile ilgili Forum'da başlayan tartışmaya katılmak için tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz