reklam

17 Şubat 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Küresel mirasa sahip çıkılmalı

Kültür ve kültür varlıklarının -öncelikli olarak eski eserler- tüm insanlığın ortak mirası olduğuna ilişkin düşünce biçimi küresel kardeşliği ve hoşgörüyü sağlayacak şekilde, uluslararası bazda yaygınlaşmalı ve kabul edilmeli. Bunlar, bu çekişmeli dünyada insanlığın en çok gereksinim duyduğu şeyler.

Farklı kültürlerin aralarına çizgi çekmeyi imkânsız kılan, karşılıklı etkileşimleri, aralarındaki ilişki ve nasıl birbirleriyle kesiştikleri her zaman insanı büyüleyen bir konu olmuştur. Şimdi, bu konuda yükselen sesler de dünyanın küresel bir köy olduğu yolundaki ortak görüşe katkıda bulunuyor. Tabii, tüm yerküre için geçerli olacak küresel bir kültür çok uzakta ve hatta hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir.

Kahire yakınlarındaki bir sfenksin zarar görmesi, ülkelerin eski eserler ve anıtlar gibi kültürel varlıklarına ilişkin tartışmaya hız kazandırdı. Tartışma, herhangi bir eski eserin onarım ya da bakımının ait olduğu ülkenin mi yoksa kültüre değer veren tüm dünyanın kolektif sorumluluğu mu olduğuna yönelik.

10 yıl önce, MÖ 2600 yılından kalma sfenksin sağ omzu üzerindeki mermer parçalar düştü. Bunun sonucunda Mısır'da eski eserlerden sorumlu müdür işini kaybetti. Görevden alınmanın arkasında, bakan ve yönetici arasında yaşanan bir kavga olduğu basına yansıdı. Bakan, Mısırlı uzmanların sfenksi onarmasını istiyordu, eski eserlerden sorumlu müdür ise yabancı uzmanların da bu işte katkısı olmasından yanaydı.

Geçenlerde sfenksin herkesi memnun edecek şekilde onarıldığına ilişkin bir haber okudum gazetede. Yabancı bir uzman, sanki geçmişte kalan bu tartışmayı canlandırmak istermişçesine güzellik ve antik değerleri nedeniyle Mısır'daki eski eserlerin tüm dünyaya ait olduklarını söyledi ve devam etti: ''Bu eserlerden herhangi birine gelecek zarar tüm dünyanın kaybıdır, sadece Mısır'ın değil.'' Keşke birileri de Pakistan'daki anıtlarımız için aynı şeyleri söylese.

Bazen, bazı kültürel değerler ya da eski eserler sınırları içinde bulunduğu ülkenin insanlarına duygusal anlamda bir şey ifade etmez. Bunlara Pakistan'dan bir örnek verebiliriz. Moenjodaro ve Gandara Krallığı'na ilişkin kalıntılara bazılarımız tarafından, Müslümanlarla hiçbir ilgileri olmadığı gerekçesiyle sahip çıkılmıyor. Böyle insanlar için bu tür kalıntılar ve paha biçilemeyecek değerdeki eski eserler anlamsız bir taş yığını gibi görünebilir. Ancak dünyanın uygarlaşmış olan diğer bölgeleri için değerleri ölçülemez. Yurtdışındaki insanlar için, bu değerlerin Pakistan'da bulunmaları bizim için memnuniyet verici ve gurur duyulacak bir şey.

Mısırlılar bu tür bir engelleme yaşamıyorlar. Mısır'da yaşayan halkın yüzde 90'ı Müslüman. Onlar için piramitlerin, sfenksin bir duygusal anlamı yok. Ancak onlar, İslama bağlı olmakla birlikte ülkelerinin Müslümanlık öncesindeki geçmişiyle gurur duyuyorlar.

Mısırlılar geçmişi inkâr etmiyor
Onlara göre İslam kültürel zenginliklerinin tamamının bir parçası. Ancak antik geçmişlerini görmezden gelmek ya da bu dönemden kalma tarihi mirasa değer vermemek gibi bir eğilimleri yok.

Moenjodaro ve Gandara'dan bahsedildiğinde eski eser meraklısı yabancılar, bu değerlerin ne olduğunun Pakistan'ın umurunda bile olmadığını söylemekte haklılar. Bu nedenle UNESCO'nun, arkeolojik ve antropolojik anlamda uzmanlar için çok değerli olan bu kültürel mirasın korunması görevini üstlenmiş olması çok iyi.

Başka bir örnek de Tac Mahal. Bizimle ilişkileri olmayan bir ülkede ancak geçmişimizin çok önemli bir parçası. Pakistan halkının büyük çoğunluğu Tac Mahal'i görmek ister. Hintliler de görmek ister, ancak onların bunu isteme nedeni Pakistanlılarınkinden farklıdır. Hintliler, sadece çok güzel bir yapı olduğu ve dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insanın ülkeye bu yapıyı görmeye geldiği için Tac Mahal'e gider. Bizim için ise bu bölgede Müslümanlığın simgesi olan Moğolların inşa ettiği bir bina olduğu için önemlidir.

İnsanoğlunun bugün geldiği noktaya, gelişmişlik düzeyine, sadece teknolojik ve materyalist anlamda çok ileri seviyede olan Batı'nın çabalarıyla ulaşılmadı. Uygarlıklar yerkürenin -her ne kadar bu bölgelerin insanları geri kalmış görülse de- tüm uzak köşelerinden gelen desteklerin sonucudur. Bunun için Batı'nın gelişmiş insanları geçmişte işgal edip yağmaladıkları bölgelerdeki gelişmiş kültür ve insanlara yaptıkları şeyler için affedilemezler. Orta Asya'nın İnkaları bunun en iyi örneğidir. İspanyollar geriye birkaç taş heykelden başka bir şey bırakmadı. İspanyol askerlerinin İnka prenslerini öldürürken, bir papazın onların üzerine haç tuttuğu anın resme döküldüğü bir tabloyu unutamam. ABD'de Kızılderili kültürüne, Avustralya'da Aborijinlere ilişkin çok az iz bulunuyor günümüzde.

Kültür ve kültür varlıklarının -öncelikli olarak eski eserler- tüm insanlığın ortak mirası olduğuna ilişkin düşünce biçimi küresel kardeşliği ve hoşgörüyü sağlayacak şekilde, uluslararası bazda yaygınlaşmalı ve kabul edilmeli. Bunlar bu çekişmeli dünyada en çok gereken şeyler.
Cumhuriyet - Dawn - 12 Şubat

 

Şubat 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02
03 04 05 06 07 08 09
10 11 12 13 14 15 16
17 18 19 20 21 22 23
24 25 26 27 28
diğer aylar için tıklayın

Diyalog

Ayşe Orbay 18 Şubat 2003  günü Diyalog bölümümüze konuk olacak.

Ayşe Orbay hakkında forumda başlayan tartışmaya katılmak için  tıklayın. 


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz