Küresel mirasa sahip çıkılmalı
Kültür ve kültür varlıklarının -öncelikli olarak eski eserler- tüm
insanlığın ortak mirası olduğuna ilişkin düşünce biçimi küresel kardeşliği
ve hoşgörüyü sağlayacak şekilde, uluslararası bazda yaygınlaşmalı ve
kabul edilmeli. Bunlar, bu çekişmeli dünyada insanlığın en çok gereksinim
duyduğu şeyler.
Farklı kültürlerin aralarına çizgi çekmeyi imkânsız kılan, karşılıklı
etkileşimleri, aralarındaki ilişki ve nasıl birbirleriyle kesiştikleri her
zaman insanı büyüleyen bir konu olmuştur. Şimdi, bu konuda yükselen sesler
de dünyanın küresel bir köy olduğu yolundaki ortak görüşe katkıda
bulunuyor. Tabii, tüm yerküre için geçerli olacak küresel bir kültür çok
uzakta ve hatta hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir.
Kahire yakınlarındaki bir sfenksin zarar görmesi, ülkelerin eski eserler
ve anıtlar gibi kültürel varlıklarına ilişkin tartışmaya hız kazandırdı.
Tartışma, herhangi bir eski eserin onarım ya da bakımının ait olduğu ülkenin
mi yoksa kültüre değer veren tüm dünyanın kolektif sorumluluğu mu olduğuna
yönelik.
10 yıl önce, MÖ 2600 yılından kalma sfenksin sağ omzu üzerindeki
mermer parçalar düştü. Bunun sonucunda Mısır'da eski eserlerden sorumlu müdür
işini kaybetti. Görevden alınmanın arkasında, bakan ve yönetici arasında
yaşanan bir kavga olduğu basına yansıdı. Bakan, Mısırlı uzmanların
sfenksi onarmasını istiyordu, eski eserlerden sorumlu müdür ise yabancı
uzmanların da bu işte katkısı olmasından yanaydı.
Geçenlerde sfenksin herkesi memnun edecek şekilde onarıldığına ilişkin
bir haber okudum gazetede. Yabancı bir uzman, sanki geçmişte kalan bu tartışmayı
canlandırmak istermişçesine güzellik ve antik değerleri nedeniyle Mısır'daki
eski eserlerin tüm dünyaya ait olduklarını söyledi ve devam etti: ''Bu
eserlerden herhangi birine gelecek zarar tüm dünyanın kaybıdır, sadece Mısır'ın
değil.'' Keşke birileri de Pakistan'daki anıtlarımız için aynı şeyleri söylese.
Bazen, bazı kültürel değerler ya da eski eserler sınırları içinde
bulunduğu ülkenin insanlarına duygusal anlamda bir şey ifade etmez. Bunlara
Pakistan'dan bir örnek verebiliriz. Moenjodaro ve Gandara Krallığı'na ilişkin
kalıntılara bazılarımız tarafından, Müslümanlarla hiçbir ilgileri olmadığı
gerekçesiyle sahip çıkılmıyor. Böyle insanlar için bu tür kalıntılar
ve paha biçilemeyecek değerdeki eski eserler anlamsız bir taş yığını
gibi görünebilir. Ancak dünyanın uygarlaşmış olan diğer bölgeleri için
değerleri ölçülemez. Yurtdışındaki insanlar için, bu değerlerin
Pakistan'da bulunmaları bizim için memnuniyet verici ve gurur duyulacak bir şey.
Mısırlılar bu tür bir engelleme yaşamıyorlar. Mısır'da yaşayan halkın
yüzde 90'ı Müslüman. Onlar için piramitlerin, sfenksin bir duygusal anlamı
yok. Ancak onlar, İslama bağlı olmakla birlikte ülkelerinin Müslümanlık
öncesindeki geçmişiyle gurur duyuyorlar.
Mısırlılar geçmişi inkâr etmiyor
Onlara göre İslam kültürel zenginliklerinin tamamının bir parçası. Ancak
antik geçmişlerini görmezden gelmek ya da bu dönemden kalma tarihi mirasa değer
vermemek gibi bir eğilimleri yok.
Moenjodaro ve Gandara'dan bahsedildiğinde eski eser meraklısı yabancılar,
bu değerlerin ne olduğunun Pakistan'ın umurunda bile olmadığını söylemekte
haklılar. Bu nedenle UNESCO'nun, arkeolojik ve antropolojik anlamda uzmanlar için
çok değerli olan bu kültürel mirasın korunması görevini üstlenmiş olması
çok iyi.
Başka bir örnek de Tac Mahal. Bizimle ilişkileri olmayan bir ülkede ancak
geçmişimizin çok önemli bir parçası. Pakistan halkının büyük çoğunluğu
Tac Mahal'i görmek ister. Hintliler de görmek ister, ancak onların bunu
isteme nedeni Pakistanlılarınkinden farklıdır. Hintliler, sadece çok güzel
bir yapı olduğu ve dünyanın dört bir yanından yüz binlerce insanın ülkeye
bu yapıyı görmeye geldiği için Tac Mahal'e gider. Bizim için ise bu bölgede
Müslümanlığın simgesi olan Moğolların inşa ettiği bir bina olduğu için
önemlidir.
İnsanoğlunun bugün geldiği noktaya, gelişmişlik düzeyine, sadece
teknolojik ve materyalist anlamda çok ileri seviyede olan Batı'nın çabalarıyla
ulaşılmadı. Uygarlıklar yerkürenin -her ne kadar bu bölgelerin insanları
geri kalmış görülse de- tüm uzak köşelerinden gelen desteklerin
sonucudur. Bunun için Batı'nın gelişmiş insanları geçmişte işgal edip
yağmaladıkları bölgelerdeki gelişmiş kültür ve insanlara yaptıkları şeyler
için affedilemezler. Orta Asya'nın İnkaları bunun en iyi örneğidir. İspanyollar
geriye birkaç taş heykelden başka bir şey bırakmadı. İspanyol
askerlerinin İnka prenslerini öldürürken, bir papazın onların üzerine haç
tuttuğu anın resme döküldüğü bir tabloyu unutamam. ABD'de Kızılderili kültürüne,
Avustralya'da Aborijinlere ilişkin çok az iz bulunuyor günümüzde.
Kültür ve kültür varlıklarının -öncelikli olarak eski eserler- tüm
insanlığın ortak mirası olduğuna ilişkin düşünce biçimi küresel kardeşliği
ve hoşgörüyü sağlayacak şekilde, uluslararası bazda yaygınlaşmalı ve
kabul edilmeli. Bunlar bu çekişmeli dünyada en çok gereken şeyler.
Cumhuriyet - Dawn - 12 Şubat
|