77 yıllık rüyaya TAY desteği
Alman arkeolog Greg Bartley Von Der Osten’in 77 yıllık rüyası gerçek
oluyor.
Von Der Osten’in Türkiye’nin gerçek bir arkeolojik envanterinin çıkarılmasına
ilişkin 1926 yılında açıkladığı rüyasını, Oğuz Tanındı başkanlığındaki
gönüllü bir ekip gerçekleştiriyor. Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
Projesi (TAY) adı altında biraraya gelen ekip, Anadolu topraklarındaki tüm
uygarlıklardan günümüze kalan arkeolojik yerleşim yerlerini tek tek
belgeliyor.
Çalışma tamamlandığında Türkiye, eski taş çağından Osmanlı dönemine
kadar bir çok uygarlığa evsahipliği yapmış bütün yerleşim yerlerine ilişkin
bilgilerin yer aldığı muhteşem bir veri havuzuna sahip olacak.
Profesör M.J. Breasted’in öğrencisi Greg Bartley Von Der Osten, 1926 yılında
hocasına, “Anadolu’da uzun, geniş bir arkeoloji seyahati yapmak, diğer
arkeolog-seyyahların gördüklerini yeniden görmek, yazdıklarını tahkik
etmek, söylediklerini yeniden tevsik etmek, görmeden geçtikleri üzerinde
durmak, sonra, gitmedikleri, görmedikleri sahalar, harabeler ve eserleri
ziyaret ve tespit etmek” kısacası arkeolojiyi ilgilendiren herşeyin bilançosunu
çıkarmak istiyordu.
Alman arkeoloğun bu rüyasından yola çıkan Türkiye Arkeolojik Yerleşmeleri
Projesi (TAY) ekibi, kültürel emanetlerin korunması ve tahribatın önlenmesi
için “önce belgeleme” ilkesiyle 1993 yılında çalışmalarına başladı.
Kişisel çabalar ve oldukça sınırlı olanaklarla yürütülen ve türünün
tek örneği olan proje ile ilk kez Türkiye’deki arkeolojik yerleşim
yerleri, höyükler, tümülüsler, anıtlar, mezarlıklar ve ören yerleri
belgelenecek.
Proje sonucunda, Anadolu’daki Paleolitik Çağ (Eski taş çağı),
Neolitik Çağ (Cilalı Taş Çağı), Kalkolitik Çağ (Bakır Taş Çağı),
İlk Tunç Çağı, Orta Tunç Çağı, Son Tunç Çağı, Demir Çağı (Asur,
Hitit, Urartu, Frig, Lidya vd.), Hellenistik Dönem, Roma Dönemi, Bizans Dönemi,
Selçuklu Dönemi ve Osmanlı dönemine ait arkeolojik yerleşim yerlerine ilişkin
bütün bilgi ve belgeler 12 ayrı CD’de toplanacak. Böylece, arkeologlara,
tarihçilere, yakın bilim dallarındaki araştırmacılara yönelik bilimsel
bir başvuru kaynağı niteliğindeki bir “veri havuzu” hazırlanmış
olacak.
İlk Dosya 1996’da Yayınlandı
TAY Projesi kapsamında ilk dosya 1996 yılında Paleolitik/Epipaleolitik Çağlar’la
ilgili olarak yayınlandı. 1997’de Neolitik Çağ, 1998’de Kalkolitik Çağ
yayınlanırken, 2002 yılında İlk Tunç Çağını kapsayan dosya hazırlandı.
Söz konusu dosyaları, Demir Çağı, Hellenistik, Roma, Bizans ve diğer dönemler
izleyecek.
Bir ülkenin internet üzerinden ulaşılabilen “ilk kültür/yerleşme
envanteri” niteliğindeki TAY projesi çerçevesinde, Paleolitik, Neolitik,
Kalkolitik ve İlk Tunç çağlarına ait, arama ve sorgulamaların yapılabileceği
veri tabanları, yerleşmelerin mimari ve buluntu çizimleriyle birlikte
internet üzerinde yayınlanıyor.
Ayrıca, proje kapsamında 3 yıldır yürütülen arazi çalışmalarından
elde edilen arkeolojik yerleşme fotoğraflarından 6 bin 500’ü internet
sitesinde meraklılarına sunuluyor. “Belgeleme olmadan koruma olamaz” görüşü
ile Türkiye’deki her türlü kültür varlığının envanterinin bir an önce
çıkartılması için çalışan ekip, 1998 yılından bu yana internet üzerinden,
Türkçe ve İngilizce olarak, arkeolojik verilerin yayınını sürdürüyor.
TAY Keşif Gezisi
Öte yandan projenin diğer bölümünü oluşturan TAY Keşif Gezisi kapsamında
ise uzman bir ekip, Anadolu ve Trakya’nın tüm bölgelerini sistemli biçimde
dolaşarak, bugüne kadar yapılmış yüzey araştırma alanları, kazı ve
buluntu yerlerini, çağdaş teknolojiler kullanarak bilgisayar donanımlı keşif
araçları ile tarıyor. 4 yıl sürmesi planlanan bu araştırmada, koordinat,
ölçüm, haritalama, fotoğraf ve film çalışmaları yapılırken, mevcut
bilgilerin doğrulanmasının yanı sıra yeni yerler de belgeleniyor.
Oğuz Tanındı başkanlığındaki gönüllü bir ekip, sonuç olarak şu görüşte
birleşiyor: “Türkiye’nin kültürel emanetlerinin, Dünya kültür varlıklarının
bir parçası -ve de önemli bir parçası- olduğunu anlamamız ve kabul
etmemiz, bu emanetlere sahip olmanın getirdiği sorumluluğun bilincinde olmamız
gerekir. Her tahrip edilen höyük, her yok edilen tümülüs ya da düz yerleşme,
dünya kültür tarihinden bir parçanın, bir daha yerine konamaz bir şekilde
yok olması, dünya tarihinin bir bölümünün silinmesi sorumluluğunu da
beraberinde getirecektir. Belleğini yitirmiş bir toplum, bölgesel kısıtlılığın
sorumluluğunu sırtında taşıyacak, küresel köyümüzde amaçsızlığın
acı sınırlarında dolaşacaktır.”
NTVMSNBC
|