Moda Sahili Otoyol Olmasın!..
Yaklaşık bir aydır çok sayıda mimar, şehirci, akademisyen, yazar, semt
sakini ve hemen her meslek alanından tanıdıklar aynı sözü yineliyorlar:
''Moda sahili otoyol olmasın!..''
Bu özlem, afişlere de yansımış.. ''Moda Semt Girişimi'' olarak bir
araya gelenler, Mimarlar Odası Kadıköy Temsilciliği, Kadıköy Bilim, Kültür
ve Sanat Dostları Derneği, İnsan Yerleşimleri Derneği gibi, her biri
toplumun kente ve çevreye karşı ''örgütlenecek'' kadar duyarlı kesimlerini
kapsayan sivil kuruluşları, el ele vermişler İstanbul Büyükşehir
Belediyesi 'nin yapımında inat ettiği ''Kadıköy-Fenerbahçe Karayolu ve Köprüsü''
nü durdurmaya çalışıyorlar...
Aynı slogana şunu da ekliyorlar: ''Moda, üzerinden geçilecek yer değildir....''
Bu sözün ''kentsel kültür derinliğini'' , acaba Moda'yı bu yola çiğnetmeye
niyetlenenler kavrayabilirler mi?...
Onlar öteden beri kente hep ''içinden otomobille geçerek'' baktılar... Şimdi
de Moda'yı bir kentli gibi ''yaşamak'' yerine, bir vandal gibi ''çiğneyerek
seyretmek'' peşindeler...
'Seçilmişler' susuyor...
Peki, ''İstanbulluların'' ve semt sakinlerinin böylesine geniş bir katılımla
''hayır'' dedikleri; ulaşım adına bile ''yanlış'' lığının ötesinde
kente ''zarar vereceğini'' mimarlık, şehircilik ve kent kültürü verileri açısından
açıkça bilimsel olarak da ''kanıtladıkları'' bu uygulamada, adının önünde
''İstanbul'' yazılı bir belediyeyi ''seçilerek'' yönetenler neden hâlâ ısrarlılar?..
Yine yaklaşık bir aydır ne Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna
'dan yerel demokrasi adına bir ses var; ne de bu bilim ve kültür yoksunu
projeye ''uygundur'' diyebilen Ulaşım ve Trafik Düzenleme Kurulu Başkanı Doç.
Dr. Rafet Bozdoğan ile UKOME Müdürü Mehmet Özçelik 'ten planlama ve şehircilik
adına bir açıklama...
Oysa yöreyi çok iyi bilenlerin konuşmaktan artık sesleri kısıldı:
''Moda'nın zaten yetersiz kıyısı yarış pistine dönecek; Yoğurtçu Parkı,
köprü altında ezilecek; Fenerbahçe ise mahalle arasına dalan hızlı
trafikten neye uğradığını şaşıracak...''
Üstelik bütün bunlar ''kaçak'' gerçekleştiriliyor...
Büyükşehir 'kaçak' çalışıyor..
Çünkü projeleri aynı zamanda ''sit'' kapsamında bulunan Tarihi Yoğurtçu
Parkı, Kurbağalı Dere ve yakın çevresine ''müdahale etmesine rağmen,
gerekli Koruma Kurulu onayı yok...
Hatta, yine Koruma Kurulu, 31 Ocak 2003'teki ''kaçak'' temel atma töreni üzerine
belediyeye yazdığı 24.02.2003 tarihli ve 171 sayılı yazıda ''devam
etmeyin, suç işliyorsunuz'' uyarısında bile bulunmuş...
Buna rağmen yasadışı inşaatın tabelası hâlâ o ''ezeceği'' parkın
önünde ve ünlü slogan burası için bile kullanılabiliyor: ''Büyükşehir
çalışıyor''(!)
Oysa Büyükşehir ''kaçak'' çalışıyor... AKP Hükümeti'nin programına
göre de ''kente karşı suç işliyor'' ...
Timur Selçuk, neredesin?
Tarihi Yoğurtçu Parkımızı altına alacak, o sözde ''modern''(!) asma köprünün
''mimarı'' kim, bilemiyoruz.. Hâlâ ortaya çıkamadı...
Ama, kendini gizleyen mimarın köprüsüne bir isim bile vermişler. İstanbul'un
fethinin 550. yıldönümü nedeniyle ilan edilen 550 projeye ait broşürlerde;
''Münir Nurettin Selçuk Köprüsü...'' demişler... Yani, aynı adlı eski
cadde, beton bir otoyola ve ucube bir otomobil köprüsüne dönüşecek!..
Bu kente ''karasevda'' gibi bağlanmış bir bestekârın adı, İstanbul
sevgisinin tam tersini simgeleyecek bir projeyle nasıl anılabilir?..
Hiç değilse işin bu yanına da Timur Selçuk karşı çıkmalı ve ''aziz
babasının hatırasının'' böylesine sömürülmesine asla izin vermemeli...
Son bir sözü de şu ''fetih'' projeleri için söylemeliyim... Eğer diğer
549 proje de böyleyse, fethin 550. yılında, İstanbul 13. yüzyıldaki o acımasız
''Latin istilasından'' daha beter tahrip olacak demektir...
Bilmem ki bu nasıl ''demokrasi'' ; bu nasıl ''katılımcı ve şeffaf''
belediyecilik anlayışı?..
Ve bilmem ki savcılar, hatta ''mülki'' amirler, hukuk devletimizin bekçileri;
''imar ve koruma yasalarının'' da varlığını acaba ne zaman anımsayacaklar?
Cumhuriyet - Oktay Ekinci
|