Adetle proje
Kentte yaşamak tuhaflıklara maruz kalmayı öğrenmek demek. Ta baştan
beri ve giderek daha fazla. Hayattaki araç-amaç bağının kopması, hızın
aralıksız artması, yorgunluğun kalıcı hale gelmesi demek. Manchester'da
ilk buharlı makine dumanları tüttüğünden beri. Nedenini bilmeden bir koşuşturmadır
kentli olmak. Yabancılaşmaya, huzursuzluğa ve yavanlığa şerbetli olmak. Şerbetli
olmak sineye çekmek değil. Tam tersine ve inadına didiklemek, giderek didişmek.
'Büyükşehir Çalışıyor'. Fethin 550. seneyi devriyesine 550 'adet' proje
yetiştirmek için... Bu projelerden biri de Moda'da. Pek 'masum' bir adı var.
'Yoğurtçu Çayırı Cad. M. Nurettin Selçuk Cad. Köprü Ve Karayolları Bağlantı
Yolu Çalışması'. Yani Moda'ya reva görülen projenin postmodern bir adı
var. Bu sessiz semtimizi yeniden moda etmeye dönük bir (iyi?) niyetin eseri.
İşin aslı şu. Feneryolu-Moda'nın tüp geçit-sahil yolu biçiminde bir çevre
yoluna dönüşmesi. Bu yolun da otoyol ve Köprü'ye bağlanması... Yani
Moda'nın o asude, dingin, az da olsa yeşil haline son verilmesi. Tabii ya! Var
mı öyle kente sırtını, Adalar'a yüzünü dönüp dalga geçmek?
Moda Semt Girişimi, mimarlar hızla projeye karşı toplanmaya, tartışmaya,
çalışmaya başladılar. Yakında sesleri daha gür duyulur. (Ayrıntılı
bilgi için www.arkitera.com'a bakılabilir.)
Hemen bir karşı-proje ortaya koyma zamanıdır. Maketler yapma, medyaya
billboard'lara çıkma. Moda'yı kapı kapı gezme, paylaşma zamanı. Karşı
çıkmanın ötesine geçme yani.
'Büyükşehir Çalışıyor'. Tamam da bu projeleri karpuz gibi (sayıyla da
değil adetle) saymak nasıl bir icat? Osmanlı'nın 600 yılda yapamadığını
1 yılda yapma aymazlığı. Büyükşehir'in danışmanları var. Onlardan iyi
kim bilir hangi mesajın tutacağını? Öte yanda proje 'müellifleri' var.
Yerel yönetimin talebiyle bileğe kuvvet proje, maket, plan üreten mimarlar,
tasarımcılar, değerli profesörler. Oturdukları yerden, kimseye bir şey
sormadan, tek satır bile araştırmadan hababam çiziktirenler. Peki onlara ne
oluyor? Kentler proje çöplüğüne dönüşüyor. İzmir'in Kordonboyu Bulvarı
bir örnek. Proje (iyi ki) yarım kaldı. Şimdi sakil bir rekreasyon alanı.
Ama 'müellifler' paralarını bitamam aldı.
Fulya Caddesi, Beşiktaş'ın can damarı. Oradaki projenin adı başka güzel.
'Tonoz Islahı ve Atıksu Toplayıcı'. Bir yıldır gün, hatta saat geçmiyor
ki caddenin bir köşesi kazılmasın. Yayalara, şoförlere hep yeni slalom imkânları
sunuluyor. Bir tek 'verdiğimiz rahatsızlıktan...' tabelalarının yeri değişiyor,
o kadar. Fulya'dan geçenleri her gün sürpriz, macera dolu bir 'off-road'
bekliyor. Geçen yıl tam Ihlamur Meydanı'nda bir tabela belirdi. 'Evlendirme
Dairesi Pek Yakında Hizmetinizde'. Daire yapıldı. Ama altında MM Migros Mağazası
ile. Daire ilçeye mağazanın küçük bir hediyesi olsa gerek. Rastlantı bu
ya tam karşıdaki semt pazarının yıkımı aynı zamanda oldu.
Projelerin bile adetle anıldığı büyük kentlerde rastlantılar ikna
edici değil.
Zorunlu ekleme: Geçen hafta yazının başlığı 'Burası Mezopotamya...'
idi. 'Burası Sami Yen...' tezahüratı gibi. Editoryal bir eksiltme ile '...' (üçnokta)
çıkmadı. Ekler, düzeltirim.
Radikal - Serhan Ada
|