'Bağdat hırsızı' hafızamızı
çaldı
Evrensel miras niteliğindeki Bağdat Arkeoloji Müzesi'nin
yağmalanması, gündeme bomba gibi düştü.
Mezopotamya kültürünün, aslında insanlığın en eski mirasını çatısı
altında bulunduran Bağdat Ulusal Arkeoloji Müzesi'nin, üstelik de Bağdat'ın
yerli halkı tarafından yağmalanmaktan kurtarılamamış olması, geçen hafta
sonu tüm dünyanın tepkisini üzerine çekti.
Bağdat Ulusal Arkeoloji Müzesi'ndeki tam 170 bin parçalık tarihi eser
koleksiyonu, müze müdürü Nabhal Emin'in verdiği bilgilere bakılırsa, ya
yağmalandı; ya da yok edildi. Eserlerin akıbeti bilinmiyor. Müze
yetkilileri, olaylarda gösterdikleri kayıtsız tutum nedeniyle Amerikan
askerlerini suçluyor... "Amerikalıların müzeyi korumaları gerekiyordu.
Eğer sadece bir tankla burada olsalar ve başına iki asker dikselerdi, bu
olayların hiçbiri yaşanmayabilirdi" diyerek isyan eden Emin, müzede
meydana gelen olaylardan tamamen Amerikan askerlerini sorumlu tuttuğunu söylüyor.
Banka kasaları kadar sağlam, çelik ve büyük kapıları kolayca aşan yağmacıların,
müze pencerelerini, hatta tarihi kapıları bile kırdıkları ve müze kayıtlarını
içeren ofis malzemesini de yok etmiş olmaları dikkat çekiyor.
Öte yandan yağma karşısında "İnsanların aç olduklarını
biliyoruz ama bu antikaları ne yapacaklar?" diye soran 30 yıllık müze
bekçisi Muhsin Kadim ise, Amerikan askerlerini müze civarında görür görmez
onlara müzeyi korumaları için çağrıda bulundum. Ama ertesi gün yağmacılar
geldi ve içerideki tüm antikaları talan ettiler" diyerek şaşkınlığını
ve tepkisini dile getiriyor. Müze müdürü Emin ise çaresizce, olaydan sonra
dört silahlı bekçinin kalan eserleri korumak üzere nöbet tutmaya başladıklarını
söylüyor.
Kütüphane kundaklandı
Tüm bunlar yetmezmiş gibi, bir de içinde tarihi nüshaları barındıran,
Irak Ulusal Arşivi'ne bağlı Irak Ulusal Kütüphanesi'nin kundaklandığı,
Fransız AFP Haber Ajansı'nca duyuruluyor.
İnsanlığın belleği oradaydı
Irak Arkeoloji Müzesi'ndeki birçok eser, ilk Körfez Savaşı'nda zarar görmemeleri
için bir depoya kaldırılmıştı. Eski Ninova kenti ve Babil'den kalma
eserlerin bulunduğu depoda ayrıca Sümerler'e ait heykeller, Asur rölyefleri
ve içlerinde bilinen en eski yazı örneklerin yer aldığı 5000 yıllık çivi
yazısı tabletleri de bulunuyordu. Bu tabletler arasında bilinen ilk kanun
metni sayılan Hammurabi Kanunları'nın orijinalinden örnekler de var.
Müzede ayrıca Ur mezarlığından çıkarılmış som altın miğfer ve
kupalar mevcuttu. Hz.İbrahim'in doğum yeri olan Ur kentinde çıkan İ.Ö 2600
yılından kalma, 'Çalılıktaki Koç' heykeli, mücevherat, müzik enstrümanları,
çalgılar ve tarihteki ilk anlatımcı savaş resmi de bu müzedeydi. Akad kralına
ait en az 4300 yıllık bakır büst ve 1600 kadar antik madeni paranın yanı sıra,
Uruk'ta bulunan ve üzerinde tanrı ile insan arasındaki ilişkinin ilk kez
betimlendiği, 5000 yıllık bir 'kült vazosu'da müzedeydi.
Binada ayrıca çok sayıda Asur dönemi eseri ve devasa heykel de vardı.
Eserlerin akibeti şimdilik meçhul. Müze, ilk Körfez Savaşı'ndan 2000 yılının
Nisan ayına kadar ziyarete kapalı tutulmuştu. 1991'deki hava saldırılarından
kurtulan yapı, Amerikan güçlerinin son saldırısında da zarar görmemişti;
ancak 'Bağdat Hırsızı' müzeyi bu kez 'içerden vurdu'.
Acil eylem planı yapılmalı
Mezopotamya uzmanı, AÜ Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı
Hayat Erkanal ve Elmalı Hazinesi'ni bulan gazeteci Özgen Acar, uluslararası
bir komisyon kurulması için çağrıda bulunuyor.
Prof. Dr. Hayat Erkanal/arkeolog
"Bunu ilk 'Körfez Krizi'nde de yaşadık. Özellikle Güney ve Kuzey
Irak'ta yağmalamalar ortaya çıktı. Bunun ardından uluslararası bir
komisyon kuruldu. Yağmalanan eserler saptandı. Sayıları 3 bine yakın ama
bunlar bile yalnızca saptananları. Bunların iadesi konusunda uluslararası
faaliyetler başladı. Fakat sadece 1991 yağmasının bile, özellikle Güney
ve Kuzey Irak'taki müzelerde yaşanan kaybının telafisi hâlâ mümkün
olamadı.
Irak'ta çok sayıda höyük var. Buralara Irak ordusunca füze ve toplar
mevzilenmiş. Bunlara yönlendirilmiş ateş gücü ise höyüklerin yok olmasına
neden olmuş durumda.
Bu çatışmalarda Bağdat içindeki bazı camilerin de tahrip olduğuna dair
bilgiler aldık. Bunlar arasında Osmanlı camileri de var. Bağdat Müzesi'ndeki
antik tabletlerin önemli bir kısmı da artık yok. Onları bir daha yerine
koyamazsınız. Bu bilgiler yok olduğu zaman tarihte boşluklar oluşacaktır.
Görünen o ki, Bağdat'taki müzelerin üzerine büyük harflerle UNESCO yazılmış
ama o da işe yaramamış. Bunlar insanlığın müşterek mirasıdır. Ben,
'Irak benim memleketim değil' diyemem. Bir bilim adamı olarak bundan ben de
sorumlu olurum. Irak'ta neyin tahrip olduğunu bilmemiz, önce gerçeği görmemiz
gerekiyor. eğer böyle bir komisyon kurulursa, ben Irak'ı çok iyi tanıyan
bir insan olarak, orada göreve hazırım.
Özgen Acar/gazeteci
Savaşta önce tahribat, sonra yağma gelir. Nitekim 1991'de, Kuveyt'teki saray
ve müzeler yine yağmalanmıştı. Orada Iraklılar ve müttefik güçlerinin
yağması oldu. Sonra birçok galeriye verilen ve müzayedelere çıkan kimi
eserlerin, kayıtları olmadığı görülmeye başladı. Bu kaynağı belirsiz
kayıtsız eserler, New York ve Londra başta olmak üzere, müzayedelerde açık
artırmaya çıktı...
Amerika Birleşik Devletleri, savaş dönemindeki kültürel mirasın
korunmasına dair maddeler içeren Uluslararası Lahey Anlaşması'na İngiltere
ile birlikte katılmış değil; bu onların kültür mirasını koruma amaçlarını
ortadan kaldırıyor. Bu anlamda, onlar taraf olmadıkları için sorun 'umurlarında
değil' diyebiliriz. Dikkat çekici bir nokta da şu:
Uluslararası Lahey Sözleşmesi'ne Türkiye 1965 yılında, Irak ise Körfez
Savaşı'ndan sonra, 1999' da imza koydu.
BM Silah denetçisi Hans Blix ve beraberindeki heyet, savaştan önce nasıl
Irak'ta kimyasal nükleer ve biyolojik silah izi aradıysa, BM ya da UNESCO'nun
belirleyeceği bir araştırma grubu, bu alanda savaş sonrasının tahribat ve
yağmasını araştırmaya başlamalı. Acilen bir rapor sunulmalıdır ve bu
raporu düzenleyecek heyete Türkiye'den de birkaç uzman katılabilir.
Radikal
|