25. Uluslararası Kazı, Araştırma
ve Arkeometri Sempozyumu
25. Uluslararası Kazı, Araştırma ve Arkeometri Sempozyumu, Milli Kütüphane’de
başladı.
Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu, bütün kazılarda insanlığın
ortak mirası denilen “bilgi”nin arandığını belirterek, “Kazdığımız
yerlerde, gelecekte önümüzü aydınlatacak bir ışığı arıyoruz” dedi.
Arkeologlara, “bugüne kadar hiç yaşamadığınız düzeyde bir ekonomik
rahatlık içinde olacaksınız” diyen Mumcu, arkeologlardan yaptıkları araştırmaların
ürünlerini paylaşmalarını istedi.
Sempozyumun açılışında konuşan Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu,
bu bilimsel toplantının amacının insanlığın ortak mirasını araştırmak
olduğunu söyledi. Araştırılan şeyin bir zenginlik, bir define olmadığını
vurgulayan Mumcu, “Aradığımız şey, insanlığın ortak mirası dediğimiz
şey: bilgi. İnsanlık neyi yaşadı, nasıl yaşadı, neleri yaşadı ve bugün
bizlere ne bıraktı? Aradığımız şey bu. Gelecekte önümüzü aydınlatacak
bir ışığı arıyoruz, kazdığımız yerlerde” diye konuştu.
“Bilgiyi paylaşın”
Bu bilginin sadece bilim adamlarına değil bütün tüm insanlığa lazım olduğuna
işaret eden Mumcu, bu bilginin herkes tarafından paylaşılması, bunun için
de “paylaşılabilir bir hale getirilmesi” gerektiğini söyledi. Mumcu,
bili madamlarının bir bilimsel kulvarda derinleşmelerini çok saygıdeğer
bulduğunu ancak bunu paylaşmaları gerektiğini vurguladı.
Bu bilgileri paylaşmanın bir yolunun da bir taraftan kazı yaparken diğer
taraftan restorasyon çalışmalarına hız vermek olduğunu kaydeden Mumcu, şöyle
devam etti: “Bili madamlarının kazı konusundaki arzuyu, restorasyon
konusunda duymayacaklarını görüyorum ama bu bilgiyi paylaşmamız gerekiyor,
bu bilgiyi dünyayla paylaşmamız gerekiyor. Sizin önden gittiğiniz yolun
arkasından insanlar gelebilmeli. Bu kazıların bir amacı da bu. Burada aradığımız
şey eğer bir define değil, bilgiyse ve bu bilgi paylaşılmak içinse rica
ediyorum bu konuda bakanlığımızın ilgisini de beklentisini de anlayışla
karşılayın.”
“Arkeologlar ekonomiklik rahatlık içinde olacak”
Arkeologların kazılara ayrılan bütçeler konusunda hiç endişelenmemesini
isteyen Mumcu, müze ve ören yeri gelirlerinin öncelikle elde edildikleri
kaynaklara yönlendirilmesi gerektiğine inandığını söyledi. Mumcu, “Ben
size şunun sözünü veriyorum: Bugüne kadar hiç yaşamadığınız düzeyde
bir ekonomik rahatlık içinde olacaksınız. Bundan hiç kimsenin kuşkusu
olmasın. Bugüne kadar hiç yaşamadığınız düzeyde bir rahatlık ve kolaylık
içinde çalışacaksınız bundan da hiç kimsenin kuşkusu olmasın ama bunun
ürünlerini paylaşmak istiyoruz, tek istediğimiz şey bu” diye konuştu.
Konuşmalardan “doğal sitle arkeolojik sit kavramlarının” karıştırıldığını
hissettiğini belirten Mumcu, arkeologlara, “Umuyorum doğal sitle arkeolojik
sit kavramlarını sizler de karıştırmıyorsunuzdur” dedi. Mumcu, söz
konusu yerlerin, özel mülkiyete konu olan ve parsel parsel tanımlanmış olan
yerler olduğunu vurgulayarak, “Kültür varlıkları ve doğal çevrenin
korunması konusundaki duyarlılığımızdan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.
Ancak onun bilimsel kriterlerle yapılması ve yürütülmesi gerektiğini
uygulanabilir, yaşatılabilir bir perspektifin politika olarak benimsenmesi
gerektiğini de unutmamalıyız” dedi. Burada “sanat tarihçisi, mimar ve
arkeoloğun karar verdiği bir doğal sit”ten bahsedildiğini anlatan Mumcu,
bunların tapu parsellerine göre karar verdiklerini söyledi.
247 bildiri sunulacak
Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdür Vekili Nadir Avcı da
sempozyumda kazı ve yüzey araştırmaları konusunda 131, arkeometri konusunda
da 116 bildiri sunulacağını söyledi. 2002 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla
57 Türk, 38 yabancı arkeologun kazı yaptığını, ayrıca 42 müze kazısı,
80 kurtarma kazısı yapıldığını anlatan Avcı, bakanlığın yasadışı
yollardan yurtdışına kaçırılan eserlerin iadesi için de ısrarlı çalışmalarını
sürdürdüğünü kaydetti.
Arkeologlardan restorasyon ve belgelemeye özen göstermelerini isteyen Avcı,
bu yıl kazı başkanlarının yıllık programları ve uygulamalarının
titizlikle takip edileceğini söyledi. Avcı, Türkiye’de 5 bin 278
arkeolojik sit, 831 doğal sit, 188 kentsel sit ve 185 tarihi sit bulunduğunu
belirterek, ülke genelinde sağlıklı bir kültür envanterine sahip olabilmek
için seferberlik başlatmak istediklerini anlattı. Bilim Kurulları adına
konuşan Prof. Dr. Coşkun Özgünel de Türkiye’de arkeolojinin bugün ulaştığı
seviyeden onur duyduklarını söyledi. Türkiye’nin sahip olduğu zengin kültürel
mirası korumanın tüm insanlığın görevi olduğunu ifade eden Prof. Dr. Özgünel,
doğal sit alanlarının yüzde 6 oranıyla yerleşime açılmasının doğru
olmayacağını söyledi. Prof. Dr. Özgünel, “Doğal sit alanlarının yüzde
6 oranı ile yerleşime açılmasının hesabını, gelecek kuşaklara nasıl
vereceğiz?” diye konuştu.
“Homer nasıl Ömer oldu?”
Prof. Dr. Özgünel, ayrıca Türkiye’de kazı yapan Tübingen Üniversitesi
Eski Çağ Tarihi öğretim üyesi Prof. Dr. Frank Kolb’ün “Homer Nasıl Ömer
Oldu?” konulu makalesini de eleştirdi. Prof. Dr. Özgünel, şunları
kaydetti: “İonyalı, İzmirli büyük ozan Homeros’un özünü yok sayarak,
‘nasıl Ömer oldu’ gibi tanımlarla alaycı bir üslupla kaleme aldığı
makalede batı uygarlığının oluşum sürecinde önemi yadsınamayacak
Anadolu kültür ögelerini böyle aşağılama acaba Avrupa Birliği yolundaki
bir Türkiye için bilinçli bir engelleme yöntemi midir? Bilime politikanın
karışması ne büyük aymazlıktır. Acı olan bir diğer olay ise bir bilim
adamımızın da böyle birisinin yanında yer alarak bizleri üzmesidir. Bilim
adamının asli görevi, kişisel ve politik çıkarlara yenilmeden doğru ve
gerçekleri araştırmaktır.” Milli Kütüphane’de iki ayrı salonda gerçekleştirilen
sempozyum, 6 gün sürecek.
NTVMSNBC
|