İvaz Efendi'nin camisi
İvaz Efendi Camisi'ni Mimar
Sinan'ın yaptığı sanılıyor ama Sinan'ın kayıtlarında böyle bir cami
yok... Caminin mimarisi, mimarının Mimar Sinan ekolünden geldiğini gösteriyor
Anemas Kulesi'ni buldunuz mu İvaz Efendi Camisi'ne geldiniz demektir... Hem
1000 yıllık Mihael Anemas 'ın kulesini hem de 500 yıllık İvaz Efendi' nin
camisini bilmiyorsanız o zaman Haliç kıyısından Ayvansaray'a girip soracaksınız...
Aynen Anemas Kulesi'ne gitmek için surları sağınıza alıp Eğrikapı'ya doğru
çıkarken kulenin hemen yanında İvaz Efendi Camisi'ni göreceksiniz...
Çevre yoluyla Topkapı'dan Haliç Köprüsü'ne inişte, köprüye girmeden
sağ taraftaki surların üstünde gördüğünüz minare var ya, işte o İvaz
Efendi Camisi'nin minaresi...
İvaz Efendi, Rumeli ve Anadolu Kazaskeri...
Kazaskerin aslı kadı asker... Halk ağzında yuvarlanarak kazasker olmuş...
Alanyalı İvaz Efendi
Kazaskerlik, II. Mehmet döneminde şeriat hükümlerini veren en büyük
makam... Yine Fatih Sultan Mehmet döneminde Rumeli ve Anadolu Kazaskerliği
olarak ikiye ayrılmış... Anadolu'daki kadılar Anadolu Kazaskeri'ne, Rumeli
ve adalardaki kadılar Rumeli Kazaskeri'ne bağlanmış... İstanbul kadısı
terfi ettiğinde Anadolu Kazaskeri, Anadolu Kazaskeri terfi ettiğinde Rumeli
Kazaskeri oluyor ve Rumeli Kazaskerinin yolu da Şeyhülislamlığa çıkıyormuş...
III. Murat 'ın saltanatında 1579'dan sonra kazaskerlerin rütbesi beylerbeyine
eşdeğer olmuş....
Bizimki tam da o dönemin kazaskeri... Kanuni Sultan Süleyman' a, II. Selim
'e ve III. Murat 'a kazaskerlik yapmış... Alaiyeli... Yani Alanyalı...
Alanya ile Kanuni arasında bir bağ vardır...
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat 'ın, 1221 yılında adını vererek
devletine kışlık başkent yaptığı Alaiye'de kalenin zirvesine, yarımadanın
iki yanından da görülecek şekilde inşa ettirdiği cami zaman içinde yıkılmış
ve temellerinden yeni bir camiyi birkaç kese altın göndererek Kanuni Sultan Süleyman
yaptırmıştır... Alaaddin'in adı gitmiş camiye Süleymaniye adı verilmiştir.
İvaz Efendi de ne zaman ve nasıl Alaiye'den çıkıp İstanbul'a gelmişse,
Osmanlı'ya ''kadı asker'' olmuştur...
Alanyalı İvaz Efendi'nin kendi adına cami yaptırmak için bulduğu yer
ise Bizans'ın yıkılıp gitmiş eski saraylarından Blahernai'nin yanındaki
Anemas Kulesi ve zindanlarının yanı başı ve üstelik Angelos Kulesi'nin yıkıntılarının
tam üstüdür...
Burada tarih, sözcüğün tam anlamıyla tarih içine girmiş...
1585'te yapılan caminin mimarının kim olduğu bilinmiyor...
Mimar Sinan 'a mal ediliyor ama Mimar Sinan'ın tezkerelerinde kaydı
bulunmadığı için Mimar Sinan ekolünden bir cami olarak kabul ediliyor...
Cami kutu gibi... Ama inceden inceye işlenmiş... 10 metreye yakın çapı
ve 15 metreden fazla yüksekliği olan kubbenin çevresine beş yarım kubbe
daha kondurmuş mimar... Yarım kubbelerin ikisi caminin sağında, ikisi
solunda; beşinci yarım kubbe mihrap çıkıntısının üstünü örtüyor...
İki yandaki yarım kubbelere yuvarlak kemerli pencereler açılmış... Caminin
cephesi ise üç kat pencere ile donatılmış... Ferah feza bir cami...
Cümle kapısı olmayan cami
Cami, kesme taşlarla ve mihrap kısmında ise kesme taşın arasına tuğla
serpiştirilerek inşa edilmiş... Taşlar, Bizans kulesinin kalıntıları
olabilir...
Caminin, bir cümle kapısı yok... Öyle gösterişli ya da gösterişsiz büyük
bir kapı yeğlememiş mimar... Camiye yanlardaki çifte kapılardan
giriliyor... Çifte kapılardan dışa bakanlar üst kattaki kadınlar mahfiline
çıkan merdivene, içe bakanlar ise sahın kısmına açılıyor... Caminin son
cemaat yeri olmadığı için ayakkabılar, kapıdan girdikten sonra çıkartılıyor...
İvaz Efendi aslında bir külliye yaptırmış... Medrese yıkılıp gitmiş...
Yerine imam lojmanı yapılmış olmalı... Çeşme ise, avlu duvarının dışında,
küçük yol ağzının ortasında kalmış...
İvaz Efendi'nin camisi Atik Mustafa Paşa Mahallesi'nde...
Atik Mustafa Paşa adı yabancı gelmesin... Koca Mustafa Paşa 'nın ta
kendisi...
Ayvansaray'daki eski bir kiliseyi camiye çevirdiği için mahalleye adı
verilmiş... Kocamustafapaşa semtine de adını veren Mustafa, II. Beyazıt' ın
sadrazamlarından... II. Mehmet döneminde devşirilmiş, sarayda kapıcıbaşı
olmuş... Fatih'in ölümü üzerine Beyazıt'la Cem arasındaki iktidar savaşında
Beyazıt'tan yana olunca 1511'de sadrazamlığa kadar yükselmiş... Ne var ki
iktidar kumarı her zaman tutmuyor... Beyazıt'ın yerine Ahmet, Korkut ve Selim
arasında Ahmet'ten yana olmuş... Sonradan Yavuz Sultan Selim olacak I. Selim
tahta geçmiş... Yeni padişah birkaç ay beklemiş... Atik ve Koca Mustafa Paşa'yı
Bursa'ya gönderip idam ettirmiş...
İvaz Efendi ise camisini yaptırdıktan bir yıl sonra eceliyle ölmüş ve
mihrabın önündeki bahçeye gömülmüş... Sonradan küçük bir mezarlığa
dönüşen bahçedeki kabirlerden, en yüksek taşlısı, İvaz Efendi'nin mezarı
olmalı...
İznik çinileri çalınmış
İvaz Efendi Camisi'nin bir başka özelliği, ana kubbenin altı destek üzerine
oturması ve desteklerin yarıdan itibaren duvarlara gömülü olması...
Caminin yan duvarları boyunca ve ahşap sütunlar üstünde uzanan ikinci
kat kadınlar kısmı... Ahşap, yüzyılların ağırlığını taşımaya
devam ediyor...
Lakin, Bizans Kulesi'nin yıkıntıları üstüne yapılan ve altında halen
dehlizlerin bulunduğu caminin, kendi ağırlığını ne kadar taşıyacağı
belli değil...
Çünkü mihrabın iki yanında alttan ve üstten birer haznenin içinde
duran silindir biçimindeki taşlar yani ''sütunce'' ler dönmüyor...
Bu da caminin statik yapısının bozulduğunu gösteriyor...
Camide bir eğrilik var mı?
Yok...
Ama, dönmesi gereken silindirler dönmüyor...
Bu iyi bir haber değil...
Caminin içindeki güzelliğe gelince... Mihrabı süsleyen İznik çinileri...
Ne yazık ki birkaç parçası çalınmış...
Kim bilir hangi müzayedede satılmıştır; içinden 1000 yıllık tarihin
geçtiği 500 yıllık çiniler!
Cumhuriyet
|