"İstanbul Geçmişten Miras
Kaldığı Kadar, Gelecekten de Ödünç Alınmıştır!" toplantısı
Osmanlı Bankası Müzesi'nde gerçekleştirildi
Fotoğraf: Arkitera
Atilla Yücel'in yöneticiliğini üstlendiği toplantının konuşmacıları
Bilgi Üniversitesi Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümü Başkanı, Eleştirmen
ve Çevirmen Prof.Dr.Murat Belge ile Mimar Sinan Üniversitesi'nde ders veren Ağa
Han ödüllü Mimar Doç.Dr.Turgut Cansever'di.
Atilla Yücel "Yarın projeksiyonu" sorusu ile girişini yaptığı
toplantıda ilk sözü Murat Belge'ye verdi.
Bu toplantıya sebep olan konunun İstanbul'un Dünya Kültür Mirası
Listesi'nden çıkartılma tehlikesi olduğunu hatırlatarak söze başlayan
Belge, çeşitli örnekler vererek konuşmasını sürdürdü.
"Amcazade Yalısı için acaba eşitlikçi bir tavır mı
sergileniyor?" sorusunu sorduktan sonra, "Biz sadece Bizans ve Roma'yı
değil, Osmanlı'yı da benzetebiliriz diyoruz herhalde" diyerek ilginç
bir saptamada bulundu. Samatya'daki Sinan Hamamı'nda tersine bir faaliyetin
korumaya yönelik olarak devam ettiğini belirten Belge "İnsan acaba
korumasalar mı diyor" diyerek bu iki örnek ile ilgili sözlerini tamamladı.
İstanbul'un tarihi geçmişiyle ilgili bilgi verirken önemli bir geçit
yeri olduğunu, bu geçiş yeri üzerinde pek çok kültürün yer aldığını
söyleyen Belge, "Şu bizim gösterdiğimiz davranışa ihtimam
diyemeyiz" diyerek kentin korunmasıyla ilgili görüşünü de aktardı.
Daha sonra söz alan Turgut Cansever sözlerine "İnsan geleceğe yönelik
bir varlıktır" diyerek başladı. "Erişilen noktayı bilmek gayeyi
bilmektir. Gayeyi bilmek sükuneti, sükunet barışı getirir" sözleriyle
devam eden Cansever şehir hayatımızın nereden nereye geldiği sorusunu
sordu.
Başbakan R.Tayyip Erdoğan'ın geçen günlerde "Rize güzel
bir şehirdi. Sonra Trabzon'u gördüm orası daha bir güzeldi. Amasya bir başka
güzeldi. Şimdi hepsini birbirini aynı çirkin binalarla doldurduk" dediğini
ve bu cümlelerin böyle bir kişi tarafından söylenmesini çok önemli bulduğunu
belirtti.
Konuşmasında Amcazade Yalısına da değinen Cansever "Amcazade'nin dünyada
benzeri olmamıştır." diyerek bu yapının niçin önemli olduğunu plan
şeması ve detaylarından örnekler vererek açıkladı.
1976 yılında İstanbul Avrupa Konseyi'nce, UNESCO'nun da katılımıyla
Venedik gibi korunması gereken şehirler sınıfına alındığını hatırlatan
Cansever daha sonra Bedrettin Dalan döneminde bu işler için çalışan ekibin
dağıtıldığını hatırlattı.
Tarihi Yarımada'daki dünyanın en güzel binalarını bırakarak Şişli ve
Osmanbey'e gidildiğini ve bu değişim sırasında oluşan ortamın tamamen
yanlış olduğunu öne süren Cansever tarihi yarımadadaki bu büyük yapı
stoğundan elimizde sadece 3-5 ev kaldığını hatırlattı.
Korumacılık konusunda bilgi akışını sağlayamadığımızı, Müller
Wiener'in 1978 yılında Zeyrek'teki 178 evin ölçüsünü aldığını ama bugün
hala Zeyrek için proje hazırladığımızı vurgulayarak aktardıktan sonra
Balat ve Fener kurtarma projesi için, kişi başına yıllık ortalama geliri
30.000$ civarında olan Barcelona'da uygulanan yöntemlerin örnek alındığını,
gelişmiş ülkeleri sistem ve mevzuatının gelişmekte olan bir ülkede
uygulanmasının son derece hatalı bir davranış olduğunu belirterek bir başka
önemli koruma sorununun altını çizmiş oldu.
Turgut Cansever, İstanbul'dan çeşitli yapıların koruma sorunlarından
bahsettikten sonra artık bu konuşmaların eyleme dönüşmesi gerektiğini söyleyerek
sözlerini tamamladı.
İkinci tur konuşmalarda yeniden söz alan Murat Belge tarihin uzun zaman
kurtularak başımızdan atmamız gereken bir şey olarak görüldüğünü hatırlatarak
muhafazakar tutum ile ilgili şu ilginç yorumu yaptı: "İşçi patron ilişkisine
geldiğimizde muhafazakar, kadın erkek ilişkisine geldiğimizde muhafazakar
ama ahşap ev apartman meselesine geldiğimizde apartman!" …
Murat Belge, "Beyaz Türkler genelde kendi semtleri ve ana arterlerde
gezer. Olaki diğer sokaklara girdiğinde Hello denir" dedikten sonra bizim
iki farklı millet olarak yaşadığımızı ve bu iki millet olarak yaşamanın
bir kenti paylaşıyor duygusu yaratmayı zorlaştırdığını söyledi.
Geçen yıllarda Samatya'da belediyenin yaptığı bir düzenlemede evlerin
boyandığını (genelde beyaza), kaldırımlara taşlar döşendiğini, döküm
elektrik direkleri dikildiğini hatırlaran Belge "Ben o mahalleyi bilirim,
eskiden hiç de öyle değildi" diyerek sözlerini tamamladı. Belge, bizde
araştıran, eskiden nasıl olduğunu sorgulayan olmadığını vurguladıktan
sonra Turgut Cansever'in Zeyrek ile ilgili tespitini örnek gösterdi.
Amsterdam Denizcilik Müzesi'nde 17.yy'dan kalma bir geminin o günün
teknolojisiyle yeniden üretilerek sergilendiğini, bu yeniden üretimde sadece
o dönemin alet ve edevatlarının kullanıldığını söyledikten sonra bizde
böyle bir üretim için doğru marangozluk işgücünü bulabilir miydik
sorusunu sordu.
Geçmiş yıllarda zamanın Turizm Bakanı Bahattin Yücel'in davetiyle İstanbul
Milletvekilleri'yle gerçekleştirdiği gezi hakkında bilgiler veren Belge,
toplam 50 civarı milletvekili çıkartan İstanbul'dan zaten 15 milletvekilinin
geziye katıldığını ve ancak öğlenden önce kısa bir gezi yapabilmenin mümkün
olduğunu söyledi.
Tartışmanın yöneticisi Atilla Yücel'in salondakilere söz vermesiyle ilk
sözü alan İnsan Yerleşimleri Derneği Başkanı Korhan Gümüş, korumanın
halka rağmen yapılmaya çalışılmasını anlamlı bulmadığını belirtti.
AB'de ve dünyada üniversitelerin iş yapmadığını bu işi NGO'ların yaptığını
belirten Gümüş, korumanın insanların hayatını kolaylaştırması gerektiğini
hatırlattı.
Daha sonra söz alan Mimar Nevzat Sayın ise bugüne kadar yapılabilecek birşeylerin
var olduğuna inandığına ancak çaresizlikten yapamadığımıza inandığını
belirttikten sonra, buna artık inanmadığını çünkü devletin aslında
"yaygın bir suç ortaklığı projesi" kavramına dayalı olarak yönetildiğini
söyledi.
Sayın sözlerini, "UNESCO'nun İstanbul'u listeden çıkartmasını
desteklemeyecek miyiz?" sorusunu sorduktan sonra kendi cevabının
"evet, çıkarılsın" olacağını söyleyerek bitirdi.
Dinleyicilerden sonra tekrar söz alan Turgut Cansever yarımadanın gündüz
nüfusunun 1.000.000 gece nüfusunun ise 40.000 civarında olduğunu, yani
kurtarmak istediğimiz bu adaya her gün 1.000.000 kişinin girip çıktığını
söyleyedi.
Sözlerine bir başka tecrübesi ile devam eden Cansever, geçmiş yıllarda
Mimarlar Odası ile Bayındırlık Bakanlığı arasındaki bir görüşmede
Mimarlar Odası'nın açılan yarışma sayısını 3'den 25'e çıkartmasını
istediğini ancak bakanlığın çeşitli tartışmalar neticesinde yine 3 yarışmada
karar kıldığını söyledi. Bunun üzerine Cansever'in bakanlık yetkilisine
sorduğu "Senede kaç ihale açıyorsunuz peki?" Sorusunun cevabı ise
oldukça şaşıtıcıydı: 23.000 ihale…
Cansever'den sonra konuşan Murat Belge, Nevzat Sayın'ın önerisine katıldığını
İstanbul'un UNESCO listesinden çıkartılmasının doğru olacağını söyledi.
Son sözü alan Turgut Cansever olası İstanbul depreminde kaybedeceğimiz
iki yapı tipinden bahsetti: Ahşap evler ve büyük yapılar.
Korumanın sağlanabilmesi için bazı menfaaatlerin oluşması gerektiğini
öne süren Cansever, aslında anlatıldığında bu menfaatlerin var olduğunu
kendi restore ettiği 4 evin restorasyon sonrası değerinin 10 misli arttığını
söyleyerek sözlerini tamamladı.
Osmanlı Bankası Müzesi'ndeki tartışmalar 2 Temmuz Çarşamba günü
mimar Han Tümertekin'in "Pera'da Tasarlamak" başlıklı söyleşisi
ile sürecek.
"Pera'da Tasarlamak" Söyleşisi ile ilgili detaylı bilgi için tıklayın.
Arkitera
|