reklam

21 Temmuz 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Şehir mi, boyama kitabı mı?

Geçenlerde bir üniversitede belediyenin şehircilikle ilgili bir projesinin sunuşunu izledim. Gördüğüm tuhaflığı tarif etmem neredeyse imkansız gibi: Şehir sanki bir boyama kitabı, uzmanlar da ellerine boyama kalemlerini almış olan çocuklardı. Birtakım kişiler, belediye onlara bu görevi verdiği için, boya kataloglarından renkler seçiyorlar, binaların renklerine karar veriyorlar ve kendi tercihlerini yönetimin bina sahiplerine uygulatmasını bekliyorlardı. Doğrusu bu müthiş projelerin önünde şapka çıkarmamak imkansızdı. Nitekim bu sunuşu izleyen bazı öğretim üyeleri, uzun bir alkışlama seansının sonunda, "kentsel tasarım" fikrinin İstanbul için çok yeni bir şey olduğunu, yerel yönetimin şehire çeki düzen vermek için çok isabetli projeler yaptırdığını ve bu gibi bu projelerin kenti güzelleştireceğini ifade ettiler. Belli ki gördükleri renkler içlerini açmıştı.

Şehri düzenlemek için elbette kurallara ve tasarımlara ihtiyaç var. Ancak bu kuralların ve tasarımların yerine birtakım insanların kendi özel tercihlerini geçirebilir miyiz? Bu kurallar "tasarımcılar" veya yöneticiler tarafından konabilir mi? Kuralların yerine kendilerine "uzman" diyen birtakım insanların kendi özel tercihlerini, düşüncelerini geçirebilir miyiz? Kamu görevlilerinin, uzmanların böyle bir özgürlüğü olabilir mi? Belediye'den ihale aldıkları için uzmanlara böyle bir hakkı tanıyabilir miyiz?

Bu özgürlüğün sonuçta insanlara kıyafet dayatan ceberrut kamu yönetimi anlayışından ne farkı var? Buna kimin hakkı var? Bu soruları sormam üzerine biraz önce alkışlayan ve övücü konuşmalar yapan öğretim üyeleri yanıma geldiler ve "kendilerinin de bu tip projelere karşı olduklarını, ancak yerel yönetimle olan yakın ilişkilerinin bunu söylemelerini engellediğini" belirtme gereği duydular. Sorun galiba burada: Kentin meydanları, sokakları, kaldırımları, yeşil alanları, surları, tarihi yapıları iğdiş edilirken uzmanların çevrelerine "falanca projeyi biz yapmadık, filanca projede bize danışmadılar" demeleri ne anlama geliyor?

Şehir uyduruklaşıyor
Zincirlikuyu Mezarlığı'nın önünden her geçişimde tüylerim diken diken oluyor. Bu giriş yapısı, "asri mezarlık" olarak Cumhuriyet döneminde inşa edilen önemli bu kentsel altyapı tesisinin simgesi, artık yok! Yerinde nasıl tasarlandığı, kimin karar verdiği belli olmayan, inanılmaz rüküşlükte bir yapı var. Ne oldu, diye sorsanız cevap hazır: Kamyonlar bu kapıdan içeri giremiyormuş! (Sanki mezarlık duvarlarının başka bir yerinden bir kapı açmak mümkün değil!) Dışarıdakilerden ses çıkmadığına göre, artık umut içerdekilerde olmalı!

Yıldız Parkı içindeki (Art Nouveau tarzındaki) su oyunları sistemi bir anda yok edildi. II. Abdülhamit zamanında doğadan esinlenerek inşa edilen bu havuzların, şelalelerin kenarlarına eğri büğrü duvarlar yapıldı. Gerekçe mi arıyoruz? Dallar ve toprak suyun içine dökülüyormuş!
Karaköy'den Beşiktaş/Barbaros Bulvarı'na uzanan caddelerin her tarafına arabesk parmaklıklar yerleştirildi. Gerekçe hazır: Yayaların yollara atlamasını engellemek!

Sütlüce Mezbahası kimseye danışılmadan ve sormadan bir gecede yıkıldı ve nasıl kullanılacağı belli olmayan devasa bir inşaata dönüştü. Neden derseniz, bu önemli tarihi yapının taşıyıcı sistemi öngörülen işleve uygun değilmiş!
İstanbul'un surları artık bir daha "koruma" gerektirmeyecek bir biçimde yeniden inşa ediliyor. Neden derseniz: "Surlar hem Bizans hem de Osmanlı zamanında zaten birçok kereler inşa edilmiş, bir kere de biz inşa edelim".
Kurbağalıdere'nin girişine katlı kavşak kondurulup Moda'nın burnundan otoyol geçirmeye, olmadı, altından otoyol tüneli açmaya çalışılıyor. Amaç: Trafiği rahatlatmak!

Önce Belediye eğitilsin
AB, BM gibi siyasal kurumsallaşmalarda standart bir norm halini almış olan STK'ların açık, tanımlı ilişkiler içinde katılımının yerini Türkiye'de kamu kuruluşu olan üniversiteler ve himayeci ilişkiler içindeki uzmanlar dolduruyor. STK'lar olmadan kamuoyunda bir duyarlılık yaratılması ve projelerin sürdürülebilir olması mümkün değil. (Oysa Türkiye'de STK'lar ile sivil toplum hâlâ birbirine karıştırılıyor!) Bu nedenle benim "İstanbullulara kentlilik bilinci kazandırmak" için Belediye'den görev alan tarihçiler, uzmanlar, araştırmacılara basit ve gerçekçi bir önerim var. Madem yerel yönetimin bu iş için ayrılmış bir bütçesi var, halkı eğitmeye çalışacaklarına, ilk önce belediye yöneticilerini eğitmeye çalışsınlar. Şehiri kendi boyama kitapları, kendi oyuncakları zanneden, naif proje uzmanlarını ve yöneticiler topluluğunu eğitsinler. Bir şehirde proje nasıl geliştirilir, tasarım hizmeti nasıl alınır, yerel yönetimin görevleri nelerdir, bunları bilmeye ve halkla paylaşmaya güçleri yetmiyorsa, kendilerini de çok zorlamasınlar. Bilmedikleri konularda başkalarını eğitmekten vazgeçsinler!
Radikal - Korhan Gümüş

 

Temmuz 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06
07 08 09 10 11 12 13
14 15 16 17 18 19 20
21 22 23 24 25 26 27
28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Malzeme Dosyası

Beton

Betonun özellikleri hakkında bilgi edinmek için tıklayın.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz