reklam

01 Eylül 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Yazılıkaya: Acep ne yazıyor?

Yazılıkaya, Eskişehir yakınlarında ve Anadolu'nun ilk halklarından Friglerin en önemli dini merkezi... Frig yazısı henüz çözülemediği için bu büyük dini merkezdeki anıt kayada neler yazdığı bilinmiyor... Bir gün,Yazılıkaya'nın sırrı çözüldüğünde insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılacak...

Kaya özenle yontulmuş... Geometrik şekillerle süslenmiş... Anıt yapılmış... Üzerine yazılar yazılmış... Latin abecesindeki büyük harflerle ''BABA'' yazıyor... ''ATES'' yazıyor... Satır uzayıp gidiyor... Uzayıp giden satırda Latin abecesindekilere benzemeyen harfler Yunan abecesine benzer harflere dönüşüyor... Frig yazısı okunuyor fakat ne yazdığı henüz anlaşılamıyor. Üzerindeki yazılara anlam verilemeyen kayaya ''Yazılıkaya'' deniyor.

Yazılıkaya, bir Frig eseri... Yazılıkaya, Yazılıkaya köyünde... Yazılıkaya köyü Seyitgazi ilçesinde... Seyitgazi ilçesi Eskişehir'de... Hey koca Anadolu hey... Her köşesi başka bir tarih.... Frigya, ayrı bir tarih...

Anadolu'nun güçlü devleti

Frigya ya da İngilizce yazılışı ile Phrygia, Ankara'nın güneybatısından başlayıp Eskişehir, Kütahya, Afyon'u içine alarak bir yanıyla Denizli'ye öteki yanıyla Konya'ya dek uzanan bölge... Yazılıkaya, bu bölgenin içinde bir nokta, ama en önemli nokta...

Friglerin, İsa'dan önceki 13. yüzyılda Trakya'dan kalkıp kabileler halinde Anadolu'ya geldikleri; Sakarya Nehri'nin kıyılarından başlayarak Anadolu'ya yerleştikleri sanılıyor... Sanılıyor çünkü tarih, eskiye ait birçok bilgiyi saklamaya devam ediyor... Ama tarih, Friglerin İsa'dan önceki 8. yüzyılda Anadolu'nun güçlü bir devleti olarak boy gösterdiklerinde başkentlerinin Gordion olduğunu da yazıyor... Efsanelere konu olan krallarının adının Midas olduğunu da... Hani şu ünlü masalda, kulakları eşek kulağı gibi olan kral!

Kırmızı kesilen taş

Yazılıkaya'nın anlaşılamayan yazısında bir sözcüğün harfleri ''Midas'' a benzediği için buraya ''Midas Kenti'' de deniyor... Ne ki kentin ve anıtın gerçek adı şimdilik bilinemiyor... Belki yarın...

Yazızıkaya'yı gün doğarken seyretmek gerekiyor...

20 metreye yaklaşan yüksekliği ve 400 metrekareyi bulan işlenmiş yüzeyi ile doğuya bakan Yazılıkaya, güneşin ilk ışıklarının üzerine vurmasıyla birlikte kızarıyor... Kıpkırmızı kesiliyor... Güneş yükseldikçe pembeleşiyor... Gün, kayanın arkasındaki ufuktan kaybolurken soluyor ve geceyle kararıyor...

Yazılıkaya'nın bir tapınma alanı olduğu biliniyor...

Ortasındaki büyük oyukta Anadolu'nun ilk ana tanrıçası Kibele'nin yontusunun bulunduğu varsayılıyor...

Üçgen alınlığın kırık tepesine de taş yontu bir çift koç boynuzu oturtuluyor...

Ağustosun ortasında köye dolu yağmış... Ertesi gün, leblebi iriliğindeki dolu taneleri kayaların dibinde, yaz güneşine direniyordu... Yazılıkaya, hafiften ıslaktı... Yapılış tarihi İsa'dan 7 yüzyıl öncesine tarihlendirilen Yazılıkaya, 3 bin yıla birkaç yüz yıl kalmış varlığında, doğanın kim bilir ne sürprizleriyle karşılaş mıştı... Ama artık yorgundu ve tepesindeki çatlak aşağıya doğru iniyor ve kabartmaları, dolu tanelerinin darbeleriyle inceden inceye ufalanıyordu... Yazılıkaya'nın yarası gözle görülüyordu...

Yazılıkaya'nın önündeki tabelada ise onarım çalışmalarının Eskişehir Valiliği'nce yapıldığı yazıyordu...

Ve bu tabela kocaman bir yalandı!

Avrupalı ve Osmanlı

O dev cüssesi ile Yazılıkaya'nın arkeoloji tarihine geçişi bir rastlantı ile oluyor... 1800'lerin hemen başında İngiliz Yüzbaşı William Martin Leake , bir grup arkadaşıyla Mısır'a giderken Anadolu'nun içlerine giriyor... O devirde Osmanlı, babalarının çiftliği... Yüzbaşı, Seyitgazi'de bazı antik kalıntıların varlığını öğreniyor ve köylere doğru ilerliyor... Ormanlık bir arazide karşısına Yazılıkaya çıkıyor... Gezi notlarını 1824 yılında yayımladığında Frigya, Avrupalı arkeologların, gezginlerin ve maceraperestlerin uğrak yeri oluyor... Yöredeki öteki anıtların keşifleri birbirini izliyor... Tabii ki ''taş'' lar Osmanlı'nın umurunda olmuyor!

Osmanlı, Rus Harbi sırasında Kafkasya'dan göç eden Çerkezleri 1896 yılında Yazılıkaya'nın hemen dibine, birkaç metre ötesine yerleştiriyor... Yörenin ormanlık yapısı Kafkasya'yı andırıyor... Çerkezlerden dolayı köye Çerkez köyü deniyorsa da köyün adı sonradan Yazılıkaya köyü oluyor... Yıllar içinde ormanlar elden gittikçe Çerkezler de Amerika'ya gitmeye başlıyor ve köyde bugün ancak 25 hanede 70 kişi hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor...

Yazılıkaya, pembe tüf...

Kapadokya'nın tüf kayaları gibi... İşlenmesi kolay...

Yazılıkaya'nın hemen arkasında yarım kalmış ''Küçük Yazılıkaya'' ya da ''Bitmemiş Anıt'' tan anlaşıldığına göre önce kayanın üst kısmı kesilip işleniyor ve kayanın kalan kısmı iskele kurmak yerine platform olarak kullanılıp, çalışmaya devam ediliyor...

Kral Yolu üzerinde

Tarihte ''at yetiştiren aristokratlar'' olarak anılan Frigler için Yazılıkaya, en büyük tapınma merkezi...

Bir anlamda dini merkez...

Kral Yolu buradan geçiyor...

Kral Yolu'nun izleri günümüze kadar geliyor...

Kentin bir başka anıtsal yapısını, yine büyük bir tüf kayaya oyulmuş kaya mezarlar oluşturuyor...

Kentin tepesindeki akropolde sunaklar sıralanıyor...

Bazılarının üzerinde Frig yazıları ve tanrı figürleri bulunan sunaklardan en gösterişlisine ''Midas'ın Tahtı'' deniyor...

Frigler ve Çerkezler

Sarnıçlara su toplamak için kayalara açılmış oyuklar, binlerce yıl öncesinin teknolojisini sergiliyor...

Kentin yamacından vadiye doğru inen oyma taş merdiven, büyük bir sarnıcın içine giriyor...

Taş basamaklar, insanı alıp tarihin derinliklerine sürüklüyor...

Yazılıkaya, İsa'dan önceki 4. yüzyılda önemini yitiriyor...

Büyük İskender , İsa'dan önceki 334 yılında Frigya'dan geçip Gordion'daki kördüğümü bir kılıç darbesiyle çözdükten sonra dünyanın egemeni oluyor...

Frig devletinin İsa'dan önceki 300'lü yıllarda tarih sahnesinden çekilmesiyle Yazılıkaya, bir kenarda kalıyor...

Anadolu'ya Roma geliyor, Bizans geliyor ama Yazılıkaya artık daha fazla yaşamıyor...

Selçuklu ve Osmanlı'da Yazılıkaya, koca bir ormanın içine saklanıp derin uykuya yatıyor...

''Midas Kenti'' ndeki ''Bitmemiş Anıt'' taki süslemelerden biri yaban eriğine benzetiliyor...

Çerkezler, Yazılıkaya'nın çevresinde yetişen yaban eriğinin turşusunu kurup şeker hastalarına yediriyor...

İsa'dan önceki 13. yüzyılla İsa'dan sonraki 21. yüzyıl arasındaki zaman diliminde Trakya'dan gelen Friglerle, Kafkasya'dan gelen Çerkezlerin yolu Anadolu'nun ortasında bir koca taşın önünde kesişiyor...

Anadolu'nun yüceliği, taşında toprağında kendini belli ediyor...
Cumhuriyet

 

Ağustos 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03
04 05 06 07 08 09 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Etkinlik

Scan İstanbul Sergisi

1 - 15 Eylül 2003
Nylon Galeri, Ortaköy

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz