Yazılıkaya: Acep ne yazıyor?

Yazılıkaya, Eskişehir yakınlarında ve Anadolu'nun ilk halklarından
Friglerin en önemli dini merkezi... Frig yazısı henüz çözülemediği için
bu büyük dini merkezdeki anıt kayada neler yazdığı bilinmiyor... Bir gün,Yazılıkaya'nın
sırrı çözüldüğünde insanlık tarihinde yeni bir sayfa açılacak...
Kaya özenle yontulmuş... Geometrik şekillerle süslenmiş... Anıt yapılmış...
Üzerine yazılar yazılmış... Latin abecesindeki büyük harflerle ''BABA''
yazıyor... ''ATES'' yazıyor... Satır uzayıp gidiyor... Uzayıp giden satırda
Latin abecesindekilere benzemeyen harfler Yunan abecesine benzer harflere dönüşüyor...
Frig yazısı okunuyor fakat ne yazdığı henüz anlaşılamıyor. Üzerindeki
yazılara anlam verilemeyen kayaya ''Yazılıkaya'' deniyor.
Yazılıkaya, bir Frig eseri... Yazılıkaya, Yazılıkaya köyünde... Yazılıkaya
köyü Seyitgazi ilçesinde... Seyitgazi ilçesi Eskişehir'de... Hey koca
Anadolu hey... Her köşesi başka bir tarih.... Frigya, ayrı bir tarih...
Anadolu'nun güçlü devleti
Frigya ya da İngilizce yazılışı ile Phrygia, Ankara'nın güneybatısından
başlayıp Eskişehir, Kütahya, Afyon'u içine alarak bir yanıyla Denizli'ye
öteki yanıyla Konya'ya dek uzanan bölge... Yazılıkaya, bu bölgenin içinde
bir nokta, ama en önemli nokta...
Friglerin, İsa'dan önceki 13. yüzyılda Trakya'dan kalkıp kabileler
halinde Anadolu'ya geldikleri; Sakarya Nehri'nin kıyılarından başlayarak
Anadolu'ya yerleştikleri sanılıyor... Sanılıyor çünkü tarih, eskiye ait
birçok bilgiyi saklamaya devam ediyor... Ama tarih, Friglerin İsa'dan önceki
8. yüzyılda Anadolu'nun güçlü bir devleti olarak boy gösterdiklerinde başkentlerinin
Gordion olduğunu da yazıyor... Efsanelere konu olan krallarının adının
Midas olduğunu da... Hani şu ünlü masalda, kulakları eşek kulağı gibi
olan kral!
Kırmızı kesilen taş
Yazılıkaya'nın anlaşılamayan yazısında bir sözcüğün harfleri
''Midas'' a benzediği için buraya ''Midas Kenti'' de deniyor... Ne ki kentin
ve anıtın gerçek adı şimdilik bilinemiyor... Belki yarın...
Yazızıkaya'yı gün doğarken seyretmek gerekiyor...
20 metreye yaklaşan yüksekliği ve 400 metrekareyi bulan işlenmiş yüzeyi
ile doğuya bakan Yazılıkaya, güneşin ilk ışıklarının üzerine vurmasıyla
birlikte kızarıyor... Kıpkırmızı kesiliyor... Güneş yükseldikçe
pembeleşiyor... Gün, kayanın arkasındaki ufuktan kaybolurken soluyor ve
geceyle kararıyor...
Yazılıkaya'nın bir tapınma alanı olduğu biliniyor...
Ortasındaki büyük oyukta Anadolu'nun ilk ana tanrıçası Kibele'nin
yontusunun bulunduğu varsayılıyor...
Üçgen alınlığın kırık tepesine de taş yontu bir çift koç boynuzu
oturtuluyor...
Ağustosun ortasında köye dolu yağmış... Ertesi gün, leblebi iriliğindeki
dolu taneleri kayaların dibinde, yaz güneşine direniyordu... Yazılıkaya,
hafiften ıslaktı... Yapılış tarihi İsa'dan 7 yüzyıl öncesine
tarihlendirilen Yazılıkaya, 3 bin yıla birkaç yüz yıl kalmış varlığında,
doğanın kim bilir ne sürprizleriyle karşılaş mıştı... Ama artık
yorgundu ve tepesindeki çatlak aşağıya doğru iniyor ve kabartmaları, dolu
tanelerinin darbeleriyle inceden inceye ufalanıyordu... Yazılıkaya'nın yarası
gözle görülüyordu...
Yazılıkaya'nın önündeki tabelada ise onarım çalışmalarının Eskişehir
Valiliği'nce yapıldığı yazıyordu...
Ve bu tabela kocaman bir yalandı!
Avrupalı ve Osmanlı
O dev cüssesi ile Yazılıkaya'nın arkeoloji tarihine geçişi bir rastlantı
ile oluyor... 1800'lerin hemen başında İngiliz Yüzbaşı William Martin
Leake , bir grup arkadaşıyla Mısır'a giderken Anadolu'nun içlerine
giriyor... O devirde Osmanlı, babalarının çiftliği... Yüzbaşı,
Seyitgazi'de bazı antik kalıntıların varlığını öğreniyor ve köylere
doğru ilerliyor... Ormanlık bir arazide karşısına Yazılıkaya çıkıyor...
Gezi notlarını 1824 yılında yayımladığında Frigya, Avrupalı arkeologların,
gezginlerin ve maceraperestlerin uğrak yeri oluyor... Yöredeki öteki anıtların
keşifleri birbirini izliyor... Tabii ki ''taş'' lar Osmanlı'nın umurunda
olmuyor!
Osmanlı, Rus Harbi sırasında Kafkasya'dan göç eden Çerkezleri 1896 yılında
Yazılıkaya'nın hemen dibine, birkaç metre ötesine yerleştiriyor... Yörenin
ormanlık yapısı Kafkasya'yı andırıyor... Çerkezlerden dolayı köye Çerkez
köyü deniyorsa da köyün adı sonradan Yazılıkaya köyü oluyor... Yıllar
içinde ormanlar elden gittikçe Çerkezler de Amerika'ya gitmeye başlıyor ve
köyde bugün ancak 25 hanede 70 kişi hayvancılıkla geçinmeye çalışıyor...
Yazılıkaya, pembe tüf...
Kapadokya'nın tüf kayaları gibi... İşlenmesi kolay...
Yazılıkaya'nın hemen arkasında yarım kalmış ''Küçük Yazılıkaya''
ya da ''Bitmemiş Anıt'' tan anlaşıldığına göre önce kayanın üst kısmı
kesilip işleniyor ve kayanın kalan kısmı iskele kurmak yerine platform
olarak kullanılıp, çalışmaya devam ediliyor...
Kral Yolu üzerinde
Tarihte ''at yetiştiren aristokratlar'' olarak anılan Frigler için Yazılıkaya,
en büyük tapınma merkezi...
Bir anlamda dini merkez...
Kral Yolu buradan geçiyor...
Kral Yolu'nun izleri günümüze kadar geliyor...
Kentin bir başka anıtsal yapısını, yine büyük bir tüf kayaya oyulmuş
kaya mezarlar oluşturuyor...
Kentin tepesindeki akropolde sunaklar sıralanıyor...
Bazılarının üzerinde Frig yazıları ve tanrı figürleri bulunan
sunaklardan en gösterişlisine ''Midas'ın Tahtı'' deniyor...
Frigler ve Çerkezler
Sarnıçlara su toplamak için kayalara açılmış oyuklar, binlerce yıl öncesinin
teknolojisini sergiliyor...
Kentin yamacından vadiye doğru inen oyma taş merdiven, büyük bir sarnıcın
içine giriyor...
Taş basamaklar, insanı alıp tarihin derinliklerine sürüklüyor...
Yazılıkaya, İsa'dan önceki 4. yüzyılda önemini yitiriyor...
Büyük İskender , İsa'dan önceki 334 yılında Frigya'dan geçip
Gordion'daki kördüğümü bir kılıç darbesiyle çözdükten sonra dünyanın
egemeni oluyor...
Frig devletinin İsa'dan önceki 300'lü yıllarda tarih sahnesinden çekilmesiyle
Yazılıkaya, bir kenarda kalıyor...
Anadolu'ya Roma geliyor, Bizans geliyor ama Yazılıkaya artık daha fazla yaşamıyor...
Selçuklu ve Osmanlı'da Yazılıkaya, koca bir ormanın içine saklanıp
derin uykuya yatıyor...
''Midas Kenti'' ndeki ''Bitmemiş Anıt'' taki süslemelerden biri yaban eriğine
benzetiliyor...
Çerkezler, Yazılıkaya'nın çevresinde yetişen yaban eriğinin turşusunu
kurup şeker hastalarına yediriyor...
İsa'dan önceki 13. yüzyılla İsa'dan sonraki 21. yüzyıl arasındaki
zaman diliminde Trakya'dan gelen Friglerle, Kafkasya'dan gelen Çerkezlerin yolu
Anadolu'nun ortasında bir koca taşın önünde kesişiyor...
Anadolu'nun yüceliği, taşında toprağında kendini belli ediyor...
Cumhuriyet
|