Datça'daki Mehmet Ali Ağa Konağı
Yeniden Hayat Buluyor

Tarihçesi 1800'lerin ilk yıllarına dayanan Mehmet Ali Ağa Konağı, yalnız
Datça'da değil, tüm Akdeniz Bölgesi'nde günümüze ulaşabilmiş en eski
mimari değerlerimizden biri... Dünya mimari literatürüne giren konak,
restorasyon çalışmaları başlamadan önce kaderine terkedilmiş, çürümeye
bırakılmıştı. Pir Turistik Tesisleri- Mehmet Pir konağı satın alarak
restorasyon çalışmalarını başlattı.
Datça Yarımadası ve Konak
Datça Yarımadası'nın yerleşim tarihi, şu ana kadar elde edilen bulgulara göre,
M.Ö. 2000 yıllarına dayanıyor. Yarımadanın batı ucundaki antik Knidos
kenti, şarabı, sirkesi, Afrodit heykeli, tıp okulu ve yetiştirdiği ünlü
tarihçileri ve matematikçileri ile tarihte yerini almıştır. Yarımada 13. yüzyılın
ikinci yarısında Türk egemenliğine girdi. Rivayetlere göre, 1600'lü yılların
sonlarında, donanmadaki başarılarından ötürü Ali Giridi (Ali Ağaki) adlı
kişiye miri emlak olarak verilir. Aile Tuhfezade lakabını alarak, 20 yüzyılın
başlarına kadar yarımada tarihine önemli ölçüde damgasını vurdu.
1700'lü yılların sonları ve 1800'lü yılların başında konak, aileden
Mehmet Halil Ağa tarafından yaptırıldı. Nahiye müdürlüğü de yapan bu ağanın
oğullarından Mehmet Ali Ağa'nın adıyla anılan konakta daha sonra kızı Münire
Hanım ve eşi Hidayet Bey yaşamışlar. Mehmet Ali Ağa, 1895'de Rodos'ta İdare
Meclis Azalığı görevinde bulundu. Kızlarından Münire Hanım'ı, Rodos'ta
tanıştığı Kırım hanedanından Hidayet Şahingiray ile evlendirerek yakın
adalarla ticaret bağlarını sağlamlaştırmıştır. Oğulları Fehmi ve
Halil Beyler, İstanbul'da hukuk eğitimi alırlar ve Kurtuluş Savaşı sırasında
Reşadiye'de Kuvay-ı Milliye'ye önemli katkılarda bulunurlar. Mehmet Ali Ağa'nın
son çocuğu Seza Hanım da erkek kardeşleri evlenmeden ölür. Mehmet Ali Ağa'nın
hayattaki tek çocuğu Münire Hanım çocuksuz ölünce, konak eşi Hidayet
Bey'e kalır. 1940'ların sonlarında ölen Hidayet Bey'in mirasçıları
(aralarında Cemil Sait Barlas da vardır) konağı satışa çıkarırlar.
Konak birkaç kez el değiştirir, tütün deposu, sinema, okul, düğün salonu
olarak kullanılır. Konak tüm bu zamanlar içinde değişir, hasar görür,
tadilatlar yaşar.
Restorasyon Çalışmaları Devam Ediyor...
Mehmet Ali Ağa Konağı'nda, 2002 Eylül ayında başlanan restorasyon çalışmaları
2004 baharında bitecek ve konaklama imkanının da olabileceği turistik ve kültürel
amaçlı bir yapı olarak hizmete açılacak. Konakta yürütülmekte olan çalışmalar
konusunda, Yüksek Mimar Süreyya Saruhan şu bilgileri veriyor: "Buradaki
amacımız, konağı tamamen ilk haline dönüştürmek. Evrensel restorasyon
ilekeleri doğrultusunda, onarıp sağlamlaştırıyoruz ve o devri yaşatacak
bir yapı tasarlıyoruz. Konağın orjinal yapısına, özelliklerine, mekanlarına
hiç bir biçimde müdahale etmiyoruz. Dünyadaki restorasyon mantığı da
"en az müdahale, en iyi restorasyondur."
Süreyya Saruhan konak ile ilgili şu bilgileri aktarıyor: "Mehmet Ali
Ağa Konağı Türk Evi'nin, Anadolu'da yer alan, çok önemli bir örneğini
oluşturmaktadır. Geniş bir arazi içinde yer alan yapı iki katlıdır. Zemin
kat, taş duvarlar ile inşa edilmiş, kuzey yönünde yine taş kemerler ile açık
sofa sağlanmıştır. 1. katta ahşap direkler ile açık sofa devam eder. 1.
Kat, güney batı ve doğu yönünde taş, sofa ve oda duvarları ise ahşap
konstrüksiyondur. Ayrıca bu kattan geçirilen bir hamam vardır. Tipik bir
Osmanlı hamamının küçültülmüş örneğidir. Zemin katta, ambar ve depo
alarak kullanılan mekanların dışında giriş holü vardır. 1.katta ise 6
oda vardır. Bunlardan güney-batı ucunda yer alan baş oda, kalemişi ve ahşap
işçiliği ile literatüre girmiştir. Yaklaşık 1000 metrekare kullanım alanı
olan konağın restorasyonunun, 2004 yılı içinde tamamlanması programlanmıştır"
Saruhan çalışmalarla ilgili olarak da şunları söylüyor: "Kullanılan
malzemelerin aynı orjinal malzeme olmasına dikkat ediyoruz. Taşın cinsinin
aynısını bulmaya çalışıyoruz. Ağaç işleri için bahçede bir atölye
kurduk. Bizim kontrolümüzde ve çizdiğimiz detaylar doğrultusunda yerel usta
ve işçilerin ağacı işleme kültüründen yararlanıyoruz. Konağın günlük
ağacı kullanılan bölümlerinde hasar daha fazla, sedir ağacı sayesinde
konak günümüze ulaşabilmiş, biz de genellikle sedir ağacı kullanıyoruz.
Konak çevresiyle, bahçesiyle birlikte ele alınıyor. Bahçede içine girilen
bir havuz da varmış. Bu havuzu da o günkü kullanıma yönelik olarak onarıyoruz.
Konakta şu ana kadar yapılan çalışmalar konstrüksiyonun sağlamlaştırılmasına
yönelikti, altyapının tamamlanmasıyla ilgili zor işlerimiz bitti."
Konaktaki Kalemişleri
Mehmet Ali Konağı ile ilgili ilk yayınlardan biri 1974 yılında Prof. Dr. Günsel
Renda tarafından yazılmıştır. Sanat Dünyamız Dergisi'nde, "Datça'da
Eski Bir Türk Evi" adlı makalesinde Renda, konağın gerek planı,
gerekse ahşap işçiliği ve duvar nakışları yönünden sanat tarihimizde önemli
bir yeni olduğunu yazıyor. Mimar Sinan Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatı
Kalemişi Öğretim Görevlisi Dr. Kaya Üçer ve ekibi, konaktaki kalemişlerinin
restorasyonunu yapıyor. Üçer şunları aktarıyor: "Mevcut badanalı
duvarların altında da desenler ortaya çıkardık. Bunları belgeleyerek
kopyaladık, arşivledik.
Konağın süslemeleri bir tarih kitabının sayfaları gibi, baktıkça sizi
içine çekiyor ve her motifte, her kompozisyonda başka bir olguyu, zenginliği,
ihtişamı gözler önüne seriyor". Kaya Üçer, İtalya'daki ICCOM tarafından
kabul gören ve uygulanan sistemle, sıvalı duvarların yerlerinden sökülerek
korunmaya alındığını, duvarlardaki desenlerin kopyalarının alınıp,
renkli, bire bir kalemişi röleve çalışmalarınının yapıldığını
belirtti.
Arkitera
|