reklam

08 Aralık 2003 Pazartesi
Ana Sayfa > Haberler

Side'deki ay ve yıldız

Eskiden -ki o kadar fazla değil, 50 yıl öncesine kadar- Side'ye ''Eski Antalya'' denirdi. Antalya'nın Side'de kurulmuşluğu ya da Sidelilerin kalkıp Antalya'yı kurmuşluğu yoktu ama Side, nedense Antalya'nın eskisi gibi olmuştu. Nedeni ise tarihte yazıyordu. İsa'dan önceki 7. yüzyıldan çok daha önce kurulan ve görkemli bir Anadolu kenti olan Side, İslamiyetin ortaya çıkışıyla İsa'dan sonraki 7. yüzyılda başlayan Müslüman Arapların saldırılarına dayanamayıp 9. yüzyılda terk edilmiş ve 12. yüzyılda Arap coğrafyacılardan İdris'i tarafından harabelerine bakılarak ''Eski Antalya'' denmişti.

Giritli Türkler
Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki büyük mübadelede özellikle Girit'ten gelen Türklerin iskân edildiği bu harabeler arasında kurulan küçük köye ise Selimiye denmişti...

Selimiye ya da Eski Antalya, Side turizmle tanıştığından beri unutuldu...

Side turizmle birlikte ''Nar'' anlamına gelen ilk adına kavuştu...

Biz Side'ye nar yemeğe değil, süt dana kestirmeye giderdik...

Köyün süt danaları
Babam, Antalya'da memurdu... Kadim dostu Cevat Şakir Kabaağaçlı 'nın kardeşi Suat Şakir Kabaağaçlı ailesiyle birlikte Side'de otururdu... Bazı hafta sonları yolumuz Side'ye ''Suat Bey Amcalar'' a düşerdi. Birkaç aile birleşip, süt dana kestirir ve etini paylaşırlardı...

Liman Caddesi denen ve artık yerinde yeller esen antik limana inen ve iki yanı turistik eşya satan dükkânlarla doldurulmuş bu yol, topraktı. Yolun iki yanında birkaç taş ev ya vardı ya yoktu. Antik limana doğru sağ koldan balıkçıların iskelesine gidilirdi ve tahta iskelenin başında bir kahve vardı. Kahvenin önü küçük bir meydandı. Süt danayı, bu meydanda keserler ve bacağından ağaç dalına asarlardı.

Şimdi iki adımda bir döner kesiyorlar...

Side'yi Anadolu'nun yerli halkı kurmuş... İsa'dan önceki 7. yüzyılda Yunan kavimleri gelip işgal etmiş ama Sideliler, dillerini koruyarak Yunanları Sidelileştirmiş...

Küçük bir yarımada
Side, en görkemli dönemini Roma ile yaşamış... Bugünkü anıtlar ve kalıntılar Roma döneminden kalma. Sonra Bizans gelmiş... Hıristiyanlığın yayılmasıyla Side bir piskoposluk merkezine dönüşmüş...

El gibi ve 400 metre genişliğinde 800 metre uzunluğunda avuç içi kadar bir yarımadada kurulan ancak karadan ve denizden doğanın herhangi bir koruma sağlamadığı Side, Müslüman Arapların saldırıları karşısında ve galiba biraz da depremlerin yıkımıyla terk edilip tarih sahnesinden çekilmiş...

Kentler insanlar gibidir; doğarlar, büyürler ve ölürler...

Kentler insanlara hiç benzemez; yeniden doğarlar...

Side, yeniden doğuşun örneği olmalı.

Side'nin ay-yıldızı
1970'lerde başlayan turizm hareketiyle birlikte avuç içi kadar yarımada ağzına kadar dolmakla kalmamış, iki yanındaki kıyıdan kilometrelerce öteye taşmış.

Anadolu çoktan kışa girmiş... Akdeniz'den birkaç kilometre gerideki dağların dorukları kar tutmaya başlamış... Kıyıda ise güneş gülümsüyor; Side, kış ortasında baharla yaz arasını yaşıyor... Side'nin sokaklarında ayağınızda şortla dolaşırsanız bahar; mayonuzu giymişseniz yaz... Erzurum, Kars, Van'da kar küreme makineleri; Side'de yaz defilesi. Anadolu, mevsim dolu!

Side'de kazı çalışmaları sürüyor...

Böylesi bir tarihi zenginlik karşısında bitecek gibi de değil.

Her yeni buluntu tarihe yeni bir not düşecek nitelikte.

Tiyatronun arkasındaki agorada, irili ufaklı taş yontular duruyor. Bazıları belki yerine konacak. Bazıları okunacak. Ama kocaman bir taş var ki üzerine çok şey yazılabilecek... Agora, kazı alanı içinde olduğundan ziyarete kapalı. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinizde, onca taş arasından hemen kendini gösteriyor. Taşın üzerine ''ay-yıldız'' kazınmış. Tarihi eserlerimizi kirleten ''vandallar'' ın işi değil; bilakis Side'nin tarihini yazanlar yontmuş bu ay ve yıldızı... Türk bayrağından tek farkı, yıldızın yedi köşeli olması...

Kazdıkça Side ay yıldızının öyküsü de gün yüzüne çıkacaktır günün birinde...

Hain miydiler?
İsa'dan önceki 190 yılında Kartacalı büyük komutan Anibal 'ın Side önüne geldiğini ve Roma'nın müttefiki Rodoslularla kıyasıya bir savaşa tutuştuğunu bilir misiniz bilmem... Sideliler bu savaşta, kazanan taraf Rodosluların yanında yer almış... Gelin görün ki, antik çağın halk düşünürlerinden Stratonikos , dünyadaki insanların en haini kimdir sorusuna, ''Sideliler'' yanıtını vermiş...

Sideliler, çok hapis yattı... 20. yüzyılın başında Giritli göçmenlerin, başlarını sokmak için antik taşlarla yaptığı evler koruma altına alınınca, çocuklarının başına dert olmuştu... Çok kişi bir taşı yerinden oynatmanın bedelini hapishanede ödedi... Ama şimdi hele o Liman Caddesi'nde, uzay çağının dükkânlarını bile görebilirsiniz.

Müze ve tiyatro
Side'de mutlaka görülecek iki mekân var:

Biri müze, öteki tiyatro. İkisine de giriş parayla.

Eski bir Roma hamamından dönüştürülen Side Müzesi'nde, Pamfilya bölgesinin en güzel heykelleri sergileniyor. İsa'dan sonraki 2. yüzyılda yapılan ve bir zamanlar 15 bin kişi alan tiyatro ise Batı Roma mimarisinin Doğu Akdeniz'deki tek ve en görkemli örneği. Arkasında dayanabileceği bir yamaç olmadığı için tiyatro, döneminin en ileri yapı teknolojisi ile yüksek kemerlere dayandırılmış... Yine bir zamanlar üç katlı olan sahne, görkemli heykellerle süslenmiş... Çalgıcıların bulunduğu bölümün iki metre kalınlığında duvarla çevrili olması ise tiyatroda vahşi hayvanlarla gladyatörlerin de sahne aldığını gösteriyor... Side, İsa'dan sonraki 5. yüzyılda Bizans'ın piskoposluk merkezlerinden biri olunca, tiyatro sanat için değil ayin için kullanılmaya başlanmış... Son yıllarda konserlere ev sahipliği yapsa da tiyatronun onarımı sürüyor.

20 metre yüksekliğinde
''Cavea'' denen seyircilerin oturduğu taş sıralar, alt kısımda 29 basamak, üst kısımda 24 basamak yükseliyor... Caveanın yüksekliği 20 metreyi buluyor. Üst kısımda bir revak olması gerekiyor ama artık yok.

Var olan haliyle bile muhteşem bir tiyatro.

Antik kentin ana kapısı, tiyatronun arkasındaki agora ile müze arasında yarı yıkık yarı kırık, ayakta duruyor. Kapının yanındaki çeşme İsa'dan sonra 74 yılında Roma İmparatoru Vespasianus 'un oğlu Titus 'a ithaf edilmiş... Çeşme, kapının sağ kenarındaki üç havuzlu çeşme gibi yüzyıllardır susuz... Kilometrelerce ötedeki Manavgat Çayı'nın kaynağından Side'ye su taşıyan kemerler, her yıl biraz daha yıkılıp gidiyor.

Anadolu kışı yaşarken, Akdeniz'de güneş bulutlara göz kırpıyor ve Side bahar yağmuru ile yıkanıyor.

Taşa yontulmuş ay yıldızın, yedi köşeli yıldızının alt köşesinden su damlıyor.
Cumhuriyet

 

Aralık 2003 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04 05 06 07
08 09 10 11 12 13 14
15 16 17 18 19 20 21
22 23 24 25 26 27 28
29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Platform

"Küreselleşme ve Mimarlık" tartışılıyor.

Forum'da başlayan tartışmaya şimdi katılmak için tıklayın. Tartışma 18 Aralık'da İTÜ Mimarlık Fakültesi 109 No'lu Salon'da davetli konuşmacılar ile son bulacak.

Yönetici: Süha Özkan
Konuşmacılar:
Cengiz Bektaş, Mehmet Konuralp, Ömer Madra, Murat Tabanlıoğlu

Lamp 83' ün katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz