Side'deki ay ve yıldız
Eskiden -ki o kadar fazla değil, 50 yıl öncesine kadar- Side'ye ''Eski
Antalya'' denirdi. Antalya'nın Side'de kurulmuşluğu ya da Sidelilerin kalkıp
Antalya'yı kurmuşluğu yoktu ama Side, nedense Antalya'nın eskisi gibi olmuştu.
Nedeni ise tarihte yazıyordu. İsa'dan önceki 7. yüzyıldan çok daha önce
kurulan ve görkemli bir Anadolu kenti olan Side, İslamiyetin ortaya çıkışıyla
İsa'dan sonraki 7. yüzyılda başlayan Müslüman Arapların saldırılarına
dayanamayıp 9. yüzyılda terk edilmiş ve 12. yüzyılda Arap coğrafyacılardan
İdris'i tarafından harabelerine bakılarak ''Eski Antalya'' denmişti.
Giritli Türkler
Kurtuluş Savaşı'ndan sonraki büyük mübadelede özellikle Girit'ten gelen Türklerin
iskân edildiği bu harabeler arasında kurulan küçük köye ise Selimiye
denmişti...
Selimiye ya da Eski Antalya, Side turizmle tanıştığından beri
unutuldu...
Side turizmle birlikte ''Nar'' anlamına gelen ilk adına kavuştu...
Biz Side'ye nar yemeğe değil, süt dana kestirmeye giderdik...
Köyün süt danaları
Babam, Antalya'da memurdu... Kadim dostu Cevat Şakir Kabaağaçlı 'nın kardeşi
Suat Şakir Kabaağaçlı ailesiyle birlikte Side'de otururdu... Bazı hafta
sonları yolumuz Side'ye ''Suat Bey Amcalar'' a düşerdi. Birkaç aile birleşip,
süt dana kestirir ve etini paylaşırlardı...
Liman Caddesi denen ve artık yerinde yeller esen antik limana inen ve iki
yanı turistik eşya satan dükkânlarla doldurulmuş bu yol, topraktı. Yolun
iki yanında birkaç taş ev ya vardı ya yoktu. Antik limana doğru sağ koldan
balıkçıların iskelesine gidilirdi ve tahta iskelenin başında bir kahve
vardı. Kahvenin önü küçük bir meydandı. Süt danayı, bu meydanda
keserler ve bacağından ağaç dalına asarlardı.
Şimdi iki adımda bir döner kesiyorlar...
Side'yi Anadolu'nun yerli halkı kurmuş... İsa'dan önceki 7. yüzyılda
Yunan kavimleri gelip işgal etmiş ama Sideliler, dillerini koruyarak Yunanları
Sidelileştirmiş...
Küçük bir yarımada
Side, en görkemli dönemini Roma ile yaşamış... Bugünkü anıtlar ve kalıntılar
Roma döneminden kalma. Sonra Bizans gelmiş... Hıristiyanlığın yayılmasıyla
Side bir piskoposluk merkezine dönüşmüş...
El gibi ve 400 metre genişliğinde 800 metre uzunluğunda avuç içi kadar
bir yarımadada kurulan ancak karadan ve denizden doğanın herhangi bir koruma
sağlamadığı Side, Müslüman Arapların saldırıları karşısında ve
galiba biraz da depremlerin yıkımıyla terk edilip tarih sahnesinden çekilmiş...
Kentler insanlar gibidir; doğarlar, büyürler ve ölürler...
Kentler insanlara hiç benzemez; yeniden doğarlar...
Side, yeniden doğuşun örneği olmalı.
Side'nin ay-yıldızı
1970'lerde başlayan turizm hareketiyle birlikte avuç içi kadar yarımada ağzına
kadar dolmakla kalmamış, iki yanındaki kıyıdan kilometrelerce öteye taşmış.
Anadolu çoktan kışa girmiş... Akdeniz'den birkaç kilometre gerideki dağların
dorukları kar tutmaya başlamış... Kıyıda ise güneş gülümsüyor; Side,
kış ortasında baharla yaz arasını yaşıyor... Side'nin sokaklarında ayağınızda
şortla dolaşırsanız bahar; mayonuzu giymişseniz yaz... Erzurum, Kars,
Van'da kar küreme makineleri; Side'de yaz defilesi. Anadolu, mevsim dolu!
Side'de kazı çalışmaları sürüyor...
Böylesi bir tarihi zenginlik karşısında bitecek gibi de değil.
Her yeni buluntu tarihe yeni bir not düşecek nitelikte.
Tiyatronun arkasındaki agorada, irili ufaklı taş yontular duruyor. Bazıları
belki yerine konacak. Bazıları okunacak. Ama kocaman bir taş var ki üzerine
çok şey yazılabilecek... Agora, kazı alanı içinde olduğundan ziyarete
kapalı. Kapıyı aralayıp içeri girdiğinizde, onca taş arasından hemen
kendini gösteriyor. Taşın üzerine ''ay-yıldız'' kazınmış. Tarihi
eserlerimizi kirleten ''vandallar'' ın işi değil; bilakis Side'nin tarihini
yazanlar yontmuş bu ay ve yıldızı... Türk bayrağından tek farkı, yıldızın
yedi köşeli olması...
Kazdıkça Side ay yıldızının öyküsü de gün yüzüne çıkacaktır günün
birinde...
Hain miydiler?
İsa'dan önceki 190 yılında Kartacalı büyük komutan Anibal 'ın Side önüne
geldiğini ve Roma'nın müttefiki Rodoslularla kıyasıya bir savaşa tutuştuğunu
bilir misiniz bilmem... Sideliler bu savaşta, kazanan taraf Rodosluların yanında
yer almış... Gelin görün ki, antik çağın halk düşünürlerinden
Stratonikos , dünyadaki insanların en haini kimdir sorusuna, ''Sideliler'' yanıtını
vermiş...
Sideliler, çok hapis yattı... 20. yüzyılın başında Giritli göçmenlerin,
başlarını sokmak için antik taşlarla yaptığı evler koruma altına alınınca,
çocuklarının başına dert olmuştu... Çok kişi bir taşı yerinden
oynatmanın bedelini hapishanede ödedi... Ama şimdi hele o Liman Caddesi'nde,
uzay çağının dükkânlarını bile görebilirsiniz.
Müze ve tiyatro
Side'de mutlaka görülecek iki mekân var:
Biri müze, öteki tiyatro. İkisine de giriş parayla.
Eski bir Roma hamamından dönüştürülen Side Müzesi'nde, Pamfilya bölgesinin
en güzel heykelleri sergileniyor. İsa'dan sonraki 2. yüzyılda yapılan ve
bir zamanlar 15 bin kişi alan tiyatro ise Batı Roma mimarisinin Doğu
Akdeniz'deki tek ve en görkemli örneği. Arkasında dayanabileceği bir yamaç
olmadığı için tiyatro, döneminin en ileri yapı teknolojisi ile yüksek
kemerlere dayandırılmış... Yine bir zamanlar üç katlı olan sahne, görkemli
heykellerle süslenmiş... Çalgıcıların bulunduğu bölümün iki metre kalınlığında
duvarla çevrili olması ise tiyatroda vahşi hayvanlarla gladyatörlerin de
sahne aldığını gösteriyor... Side, İsa'dan sonraki 5. yüzyılda Bizans'ın
piskoposluk merkezlerinden biri olunca, tiyatro sanat için değil ayin için
kullanılmaya başlanmış... Son yıllarda konserlere ev sahipliği yapsa da
tiyatronun onarımı sürüyor.
20 metre yüksekliğinde
''Cavea'' denen seyircilerin oturduğu taş sıralar, alt kısımda 29 basamak,
üst kısımda 24 basamak yükseliyor... Caveanın yüksekliği 20 metreyi
buluyor. Üst kısımda bir revak olması gerekiyor ama artık yok.
Var olan haliyle bile muhteşem bir tiyatro.
Antik kentin ana kapısı, tiyatronun arkasındaki agora ile müze arasında
yarı yıkık yarı kırık, ayakta duruyor. Kapının yanındaki çeşme İsa'dan
sonra 74 yılında Roma İmparatoru Vespasianus 'un oğlu Titus 'a ithaf edilmiş...
Çeşme, kapının sağ kenarındaki üç havuzlu çeşme gibi yüzyıllardır
susuz... Kilometrelerce ötedeki Manavgat Çayı'nın kaynağından Side'ye su
taşıyan kemerler, her yıl biraz daha yıkılıp gidiyor.
Anadolu kışı yaşarken, Akdeniz'de güneş bulutlara göz kırpıyor ve
Side bahar yağmuru ile yıkanıyor.
Taşa yontulmuş ay yıldızın, yedi köşeli yıldızının alt köşesinden
su damlıyor.
Cumhuriyet
|