reklam

29 Ocak 2004 Perşembe
Ana Sayfa > Haberler

Kimliğimiz yok ediliyor

Arkeoloji uzmanları "Mezopotamya'da Yağmalanan Dünya Kültür Mirası"nı tartıştılar

Bağdat Arkeoloji Müzesi'nin talanından sonra bir Sümer heykeli. Babil kenti şu anda bir Amerikan askeri üssü. Sümer dönemine ait Ur kral mezarlarında bulunmuş olan benzersiz arp Bağdat Müzesi talanı sırasında tahrip edildi.

Kültür Servisi - Türkiye Yazarlar Sendikası'nın (TYS) düzenlediği ''Mezopotamya'da Yağmalanan Dünya Kültür Mirası'' başlıklı açık oturum, 26 Ocak Pazartesi günü saat 18.00'de Taksim'de, Cumhuriyet Kitap Kulübü'nün lokalinde yapıldı. Gazetemizin yazarı Zeynep Oral 'ın yönettiği açık oturuma İstanbul Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Özdoğan ve emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Ufuk Esin ile Bilgi Üniversitesi Arkeoloji Bölümü öğretim görevlisi Dr. Gül Pulhan katıldılar.

TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş'ın, elverişsiz hava koşullarına karşın salonu dolduran izleyicilere ''hoş geldiniz'' demesinden sonra, oturum başkanı Zeynep Oral ''Irak'ın işgalinden kısa süre önce, 2003 yılının Ocak ayında Irak'a gittiğinde ülkenin içine düşürüldüğü inanılmaz yoksulluğu gözleriyle gördüğünü, insanların neredeyse gökyüzüne bakmaktan korktuklarını'' söyleyerek başladığı açış konuşmasında ''daha önceki gidişlerinde gördüğü, çok modern bir müze olan Bağdat Müzesi'nin ölü bir müzeye dönüştüğünü, yapıtların çoğunun yerinde fotoğraflarının olduğunu, bomboş müzeyi kendilerine bir bekçinin fenerle gezdirdiğini'' anlattı.

Uygarlığımızın kökleri
Zeynep Oral'dan sözü alan Prof. Ufuk Esin ''Avrasya ve Afrika'daki yoksul ülkelerin başlıca iki varlığının doğal kaynakları ve kültür mirasları olduğunu'' söyleyerek başladı konuşmasına ve ''Mezopotamya'nın tarihinin bir kültür tarihi olduğunu, bilinen en eski destan olan Gılgam eş 'in Mezopotamya'da doğduğunu, Yunan mitolojisinin ve Homeros 'un destanlarının köklerinin de burada bulunduğunu'' anlatarak sürdürdü. Prof. Esin, sözlerini ''ilk kentleşmenin, ilk yazının, ilk uygarlığın Mezopotamya'da ortaya çıktığını; okullarda geometri ve matematik öğretilmesinin, 60'lık sayı dizgesinin, dünyada görülen ilk meclisli devlet yönetiminin bunu kanıtladığını'' belirterek tamamladı.

Prof. Mehmet Özdoğan ''Dünyanın her yerinde kültürel birikim var, Mezopotamya'nın farkı, uygarlığımızın köklerinin burada olması'' diyerek başladığı konuşmasını ''Irak gibi düz bir ülkede her askeri hareket, kültür birikiminin bir bölümünün yok edilmesi demektir, müze yağması gerekmez. Her höyük, yeraltındaki her kalıntı yok edilir. Yani henüz ulaşmadığımız bilgi yok olur. Bu yok oluş, hepimizin kimliğini yok ediyor, insanlık onurumuzu parçalıyor'' diyerek sürdürdü. Prof. Özdoğan konuşmasında ''Bunca insan ölürken arkeolojik yapıtları düşünmenin sırası mı'' sorusunun yanlışlığını da özellikle vurguladı.

Dr. Gül Pulhan savaş sonrası durumu ve Irak müzelerindeki, özellikle de Bağdat Müzesi'ndeki yağmayı, dialarla örnekleyerek anlattı. ''Bütün ören yerleri yağmalandı, Bağdat Arkeoloji Müzesi yağması üç gün sürdü; yalnız müzeler değil, kitaplıklar, galeriler, örneğin Evkaf Kütüphanesi gibi pek çok kültür yapısı, yağmalanmanın da ötesinde yakılıp yıkıldı'' diyen Pulhan, daha sonra yağmalanan yapıtlara örnekler verdi. 

''Müzeden çalınan, tanrıça İnanna olduğu düşünülen kadın başı yontusunun ve bir metre yükseklikteki vazonunparçalanmış durumda da olsa bulundu, yaklaşık 5000 silindir mühürün ise yok olduğunu'' belirtti. Yalnızca müzelerin değil, hiç açılmamış höyüklerin de yağmalandığını, çalınanların yanı sıra her şeyin yakılıp yıkıldığını, bu nedenle kayıpların sayısının belirlenemediğini; değerli madenlerden, fildişinden yapılmış pek çok süs eşyasının da kaybolduğunu söyleyen Pulhan, ''askeri üs olan yerlerle Merkez Bankası'nda saklanan yapıtların zarar görmediğinin sanıldığını'' sözlerine ekledi. '

'Yaklaşık 13.000 yapıtın çalındığını, bunların yalnızca 2000 kadarının bulunabildiğini'' vurgulayan Pulhan, ''Amerikan askeri üssü olan Babil'deki müzenin yanı sıra, Sümer kenti Girsu'daki höyüğün ve Ninova'daki duvar kabartmalarının da bombalandığını, Nasıriye Müzesi'nin ise İngilizlerin yatakhanesi olduğunu'' söyleyerek sözlerini tamamladı.

Yağmaları özendirenler
Yeniden söz alan Prof. Esin ''yağmanın önemli bir nedeninin koleksiyonculuk olduğunu, eski yapıtların bu yüzden para ettiğini ve insanların çalıp sattığını'' anlattıktan sonra ''eski yapıtları satın almama sözleşmesini imzalamayan Amerika ve Almanya gibi zengin ülkelerin bu tür yağmaları özendirdiğini'' vurguladı.

Prof. Mehmet Özdoğan Türkiye'nin, eskiden tarihi yapıt kaçırılan ülkeyken, dışardan tarihi yapıt toplayan ülke olmaya başladığını; son on, on beş yılda Rusya'dan, Bulgaristan'dan, İran'dan ülkemize pek çok tarihi ve arkeolojik yapıt geldiğini söyledikten sonra ''Tarihi yapıtların yerlerinde kalmaları gerekir, Türkiye başka ülkelerin tarihi yapıtlarını alan bir ülke olmamalıdır. Osman Hamdi Bey 'in, Atatürk 'ün ülkesi bu duruma düşmemelidir'' dedi ve sözlerini ''Türkiye başka ülkelerde yağmalanan tarihi yapıtları sınırlarından bile geçirmemeli, bunun için gereken önlemleri almalı'' diyerek sözlerini tamamladı.

Son sözü alan Dr. Gül Pulhan, ''Irak'ta yalnızca para eden tarihi yapıtların yağmalanmadığını; tüm kültürel altyapının, okulların, kitaplıkların, modern sanat yapıtlarının yok edildiğini, örneğin çağdaş heykeltıraş Muhammed Gani 'nin tüm heykellerinin kırıldığını'' söyleyerek oturumu noktaladı.
Cumhuriyet

 

Ocak 2004 Arşivi

pt sl çr pr cm ct pz
01 02 03 04
05 06 07 08 09 10 11
12 13 14 15 16 17 18
19 20 21 22 23 24 25
26 27 28 29 30 31
diğer aylar için tıklayın

Cengiz Bektaş  28 Mayıs Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

 

Cengiz Bektaş hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, Diyalog buluşmasını okumak için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz