Mimar Kimdir?
Sözlükte
"yapıların tasarını yapıp bunların gerçekleşmesini sağlayan, yöneten
kimse ..." deniyor. Hemen de örnek veriliyor: Mimar Sinan pek çok anıtsal
yapıta imza atmıştır.
Bu tanımda "tasar" sözcüğü yeterince anlatmıyor mimarın yaptığını...
Sanıyorum "plan" yerine kullanılmış çünkü...Tasarlamaya tasar
(plan)dan başlanır ama , yalnız tasar yetmez. Bu nokta dışında tanıma katılıyorum:
Yapıların tasarımını yaratan, gerçekleşmesini yöneten kişidir mimar.
Bu nedenle mimarlık, yalnızca bu günkü eğitim biçimiyle öğrenilebilecek
bir beceri değildir. Kökeni neolitiğe dek varan usta çırak ilişkisinin,
bir yöntem olarak kaçınılmazlığı mimarlık eğitiminde bu gün de apaçıktır.
Bütün ülkelerde bu böyledir. Üniversitelerin mimarlık diploması
verebilmesi neredeyse yalnızca bizde kalmıştır.
Tanımdaki "tasarım" sözcüğü işin elbette en can alıcı
noktası...
Örneğin, geçmişten ya da bir başka coğrafyadan KOPYA etmek tasarım değildir.
Geriye dönük çalışmak tasarım değildir.
Tasarım gelecek için yapılır.
Gelecek için yapılacak her iş, geçmişi,günü doğru bilmeyi, geleceği
öngörmeyi,kültür yorumu yapabilmeyi gerektirir. Özellikle kültür yorumu
yapamayan kişi, gerçek anlamıyla "mimar" adını taşıyabilecek kişi
olamaz.
Mimar, yalnızca tasarımla yetinemez...
Mimar, tasarıma başlamasından, yapısının bitmesine dek başında olan kişidir.
Uygulamayı yönetirken tasarımında değişiklikler yapabilir. (Ama yalnızca
o yapabilir.)Yapısının gerçekleşmesini yönetirken o bir orkestra şefidir.
Birinci keman ölçüsünde keman çalmayı bilmesi gerekmez, ama onu devreye
sokacağı noktayı bilir.
Tasarımın başından, yapının bitmesine varan yolun aşamalarından
sorumlu olanların yaptıkları tek başına mimar adını almalarına yetmez.
Anamalcı düzenin gereği ,yapı üretiminin akışının sonuna dek, parçaları
ayrı ayrı denetimleri altında tutmak isteyenler, mimar adının başına ek
tanımlamalar koymak zorunda kalmışlardır. Ya da işinin gerisini başkalarına
bırakanlara mimar yerine yalnızca "tasarımcı" denilmiştir.
Türkiye'de yapı alanında yapılan en büyük yanlış, mimarlık işini
proje ve kontrollük olarak (sözleşmelerine varıncaya dek) ayırmak olmuştur.
Böylece mimarın elinden tasarımı alınıp, bu tasarımın uygulamasını
denetleme işi verilmeyebilmiştir. Sonuç olarak yapı, bilecen emmilerin
eliyle, tasarımında düşünülenin dışında "yanlış"a,
"ucube"ye döndürülmüştür.
Çevremizin çirkinliğinin önemli nedenlerinden biri bu durumdur.
Özellikle eğitimden sonra yapı yapma olanağı bulamayanlar da bu bölünmeye
seyirci kalmışlardır. (Çünkü yapı yapmanın ne olduğunu bilmiyorlardı.)
Eğitimi de içinde olmak üzere tüm mimarlığımız bundan en kötü biçimde
etkilenmiştir.
Yazarla yazı ile ilgili görüşlerinizi paylaşmak için aşağıdaki
formu kullanabilirsiniz.
Cengiz Bektaş ile ilgili detaylı
bilgiye Diyalog ve AMV
sayfalarından ulaşabilirsiniz.
|