reklam

Cengiz Bektaş
Köşe Yazısı
> Cengiz Bektaş

19 Ağustos 2004

Tanrı Ayrıntıdadır...

Bundan önceki yazıma gelen tepkiler, beni doğruluyordu genelde...

"Mimarın işinin, imgelemindeki yaratısını çizmek (ya da bir orkestraya çizdirmek; bir başka orkestraya da bunu uygulatmak olduğunu söylüyordum. Elbette bize özgü koşullar uyarında... Orkestranın her çalgısını çalmayı kendisi bilmeyebilir... Ama, kimin, işin neresinde, ne zaman devreye gireceğini, öncesiyle sonrasını bağlamasını bilmek, denetlemek zorundadır. Bilgi, kültür donanımının, buna uygun olması gerektir." diyordum, kabaca özetlersem...

Neden bunlardan söz ettim?
Bir gelişmenin uyarısını yapmak içindi bu...

Global sömürücüler tüm yeryüzünü sömürebilmenin ardındalar hiç kuşkusuz. (Elbette gene bir gün birbirlerine düşecekler, bundan önceki iki büyük savaşta olduğu gibi...) Bunun için kimi insanların tembelliklerinden, kolaycılıklarından, kolay kazanç ardında olmalarından yararlanıyorlar. Bunun için pazarlama yöntemleri durmadan geliştiriliyor, her yanımızı sarıyorlar... Öyle bir ortam yaratıyorlar ki önceden, sanırsınız ki ya o ortamda yer alacaksınız ya da gerilerde kalmış olacaksınız... Tanımları bile değiştirmeyi deniyorlar, ülkemizde ağlarına düşürebildikleri aracılığıyla... Örneğin, mimarlıkla tasarımcılığı, modacılığı birbirine karıştırıyorlar... Kıyafet balosuna katılacakmış gibi yapıya giysi giydirmeyi, orasına burasına bir şeyler takıştırmayı, allayıp pullamayı mimarlık saydırmaya çalışıyorlar.

En önemlisi, toplumculuğu günü geçmiş sayıyorlar da, bireyciliğe, açların ortasında tıkınmaya övgüler düzüyorlar... Başka hiçbir çözüm yolu yokmuş inancını kafalara yerleştiriyorlar. Geri kalmış bir ülkenin bireycileri de kendilerini çağdaş sanabiliyorlar da, kendi ülkelerine, toplumlarına, insanlarına "ihanet" edip etmedikleri konusunda hiç mi hiç kuşkuya düşmeyebiliyorlar...

Orta yaşa ulaşmış bir mimar, benim yönettiğim bir panelde, "Ayrıntı bilmek mimarlık mı ki?" diye sorabiliyordu örneğin... Öyle ya, Alüminyum bir "cephe" mi yapacaksın, çağırırsın "firma"ları , onlar size çiziverirler. Alüminyumun öteki gereçlerle, ya da yapı öğeleriyle ilişkilerini bu firmalar bilmezler... Ama ne olur ki bilmezlerse ? Çok daha pahalıya çıkarmış; bakımı, onarımı zor olurmuş, ya da bir ton yerine iki ton Alüminyum kullanılırmış, kime ne ? Dışardan gelen gereçlerde amaç, elden geldiğince çok kazanmak değil mi ayrıca... Çok kazandırana da pay düşüyor elbette...

Önce aldırmadım, ayrıntıya egemen olmayı mimarlıktan saymayan bir-iki kişiye... Ancak görüyorum ki artıyorlar. Hem de en çağdaş (?) pazarlama yöntemleriyle ünlenerek üstelik... Batıdan apartma kimi davranış biçimlerine ne de yatkınlarmış meğer...

Bu kişilerin,ülkenin büyük çoğunluğunun yapı sorunları üzerine bilgileri olduğundan kuşkuluyum. Bunlarla ilgilenmeyi bile küçümsemeye kalkışacak denli bilinçsiz olabilirler mi?

Sanıyorum gelecekte, Türkiye'mizin düşük gelirli katmanlarının yapı sorunlarının çözümü için dışarıdan uzman getirilecek ...Yalnız batıdan değil (orada da toplumcular var elbette) geri kalmış diye bilinen ülkelerden bile... Çünkü , kopyacılıktan, dış pazarların (mimarlarının bile değil) çömezliğinden, aracılığından başka bir şey bilmeyenler, kendi toplumlarından çoktan kopmuş olacaklar. Üstelik bunu kendileri bile anlayamaz duruma düşecekler. Azıcık sezinleyebilenler bile anlamazlıktan gelecekler,başka yolları kalmayacak çünkü...

Yazarla yazı ile ilgili görüşlerinizi paylaşmak için aşağıdaki formu kullanabilirsiniz. 

Ad : *

Soyad : *

Email : *

Meslek :   

Mesaj :   *

   

 
  

Cengiz Bektaş ile ilgili detaylı bilgiye Diyalog ve AMV sayfalarından ulaşabilirsiniz. 

 

Köşe Yazısı

Cengiz Bektaş  28 Mayıs 2002 günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

 

Cengiz Bektaş hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, Diyalog buluşmasını okumak için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz