reklam

Suha Özkan
Köşe Yazısı
> Suha Özkan

19 Haziran 2004

Pritzker Ödülü Zaha Hadid’e Yakıştı

Arkitera’nın bu ilk köşe yazısına on beş yıllık akademik yaşamımdan daha çok zaman bugüne değin tam yirmi iki yılımı verdiğim “ödüller” ortamından başlamam benden beklenen olur diye düşündüm.

Doğal olarak benden umulan, bunca yıl yöneticiliğini yaptığım Ağa Han Mimarlık Ödülü olsa da onun sunuşunu ve tartışmasını, o kadar değişik ortamda o kadar çok yaptım ki, kimi okurlar için yeni bile olsa bana bu ortamı ileride yinelenecek tartışmalarla harcamamak daha doğru geldi.

2004 yılı bu ödülün Dokuzuncu Dönemi. Büyük Jüri Haziran ayında toplandı ve ödüller belli oldu. 28 Kasım 2004'de Hindistan’ın Agra kentinde hemen Taj Mahal’in yanı başında Agra Kalesi’nde açıklanacak. Geçen Dönem Türkiye’den bir proje vardı. Bu dönem de öyle. Yani Türkiye bu Ödül programında başından bu yana sürdürdüğü “Rekortmen”liğini koruyor. Bu dönem kazanan genç bir mimarın devinim ve düşünce  dolu bir yapısı. İşveren mimar birlikteliği konusunda da örnek olabilecek nitelikte. Bence şimdilik enerjimizi o tartışmaya saklamamızda yarar var. Eminim Ödüllerin açıklandığı günlerde Ağa Han Ödülü’nü kazanan projelere yandaş ve karşıt düşünceler seslenecek ve hepimiz yararlanacağız.

Tartışmaları heyecanla bekliyorum.

Ağa Ödülü kadar tartışma yaratan bir başka ödül Pritzker Ödülü. Bu yıl Pritzker Ödülü’nü Zaha Hadid St. Petersburg’da Hermitage Müzesi’nde yapılan törenle aldı. 1990’lı yıllardan bu yana sürekli çağrıldığım ve işlerimle çakışmadıkça katıldığım Pritzker törenine bu kez “Çağrı”dan aylar önce “Lütfen tarihi güncenize işleyin: Pritzker Töreni 31 Mayıs 2004 de St. Petersburg’da Olacak” duyurusu geldi. Önceden izlemediğim bir tutumdu. Hem Yöneticilerin çok düşünceli olduklarını düşünüp beğendim. Yine de, “Özel durum mu var?” diye için için sorgulamadım da değil. İki ay sonra 2004 Pritzker Ödülü’nün Zaha Hadid’e verildiğini öğrenince sevindim. Hem de çok sevindim. Çünkü Pritzker jürilerinin yerleşmiş, tartışmasız hak eden kişileri ödüllendirme süreçleri içinde “Ödül” sürekli olarak yeteneği kabullenilmiş “Belli zanlılara” (Usual Suspects) gidiyor, sonunda sanki bir seçkinler kulübüne üyeler ekleniyordu. Oysa Zaha ile yaratıcı bir değişimin yüceltildiğine tanık oldum.

Pritzker’in süreci oldukça değişik. Yıllarca New York Metropolitan Müzesi’nin yöneticisi J. Carter-Brown mimarlık ortamını tarayıp iki kişiyi öneriyordu. Sonra oldukça etkili isimlerden oluşan Jüri topluca özel bir uçağa biniyor ve gidip yapıları yerlerinde izleyip karar veriyorlardı.

2003 yılında J. Carter-Brown’un ölümü üzerine Pritzker Ödül yönetimini devralan yardımcısı Bill Lacey ile dostça yazışmalarımız olmuştu. Kendisine Pritzker Ödülü kuruluşu içinde Ada Louis Huxtable (Mimarlık Tarihçisi) ve yeni (2003) de atanan Karen Stein (Editör) dışında hiçbir kadının hele hiçbir kadın mimarın etkin bir rol almadığını ve 24 yılda ödül verilen 24 mimar arasında da hiçbir kadın olmamasını tarafımdan bir uyarı olarak aktarmış, ve bu gerçeğin sürekli eleştirilen konu olduğunu anımsatmıştım. Bana yazdığı nazik yanıtta Pritzker’in cinsiyet (gender) bağlamında değil de yetenek ve katkı bağlamında verildiğini iletmişti. Bu yanıt doğaldı. Ben yine de Zaha Hadid ve Denise Scott-Brown hatta Gae Aulenti’nin kimi Pritzker Ödüllü mimarların bir çoğundan daha düşük düzeyde olmadığını belirtmiştim. Sanıyorum belki de bu kez kazananın benim için “müjde” olduğunu varsaydıkları için olsa gerek çok önceden haber vermişlerdi. Ya da ben öyle düşünmek istemiştim.

Bence Zaha’nın önemi Irak kökeninden gelip Batı’da başarılı olması değildir. Çünkü olanaksız ortamlardan ve farklı kökenden gelip çok başarılı olmuş, her meslekte olduğu gibi, bir çok mimar da vardır. Bence onun önemi tüm Dünya’mızda özellikle profesyonel meslek alanlarında, doğrudan yada gizli olarak ezilen bir düşünce savaşçısı olarak tüm zorluklara ve baskılara karşın hiç ödün vermeden mimarlık savaşımını yirmi yılı aşkın bir süre boyunca sürdürmüş olmasıdır. Yine de onun hiçbir zaman “kadın” kimliğine sığındığını izlemedim. Amman’da verdiği bir konuşmada kendisine hafif suçlayıcı bir tutumla “cesaretini kadınlığından aldığı,” iması ile bir soru yöneltildiğinde, doğrudan: “Ben kadın değilim. Mimarım.” Dediğini çok iyi anımsıyorum. O kendi özgüveni içinde öyle görmese de, kadın ve Üçüncü Dünya kökenli hatta Iraklı olduğu için engellendiğini çok kez izleyegeldim.

Cardiff Opera Yapısı yarışmasını “bileğinin hakkı ile” kazandığında, onun mimarlığına değil kişiliğine ve kökenine yönelik olumsuz saptamalarla yaratılan “cadı kazanı” sonunda işin ona verilmemesi utulmayacak ve mimarlık tarihinde bir yara olarak anılacaktır. Bu ayıp o değerlendirmeleri yapıp, kazanan projenin uygulamasını engelleyen, burnu havada Britanya İmparatorluğunun “asil” temsilcilerine ait olsa da bu karar en acıklı bir biçimde Zaha’yı etkilemişti. Çünkü ona yöneltilen “ütopist”, “ressam”, “kağıt mimarı” küçümsemelerinin doğru olmadığını doğrudan, hem de bir büyük yapı ile kanıtlaması için olağanüstü bir şans doğmuştu.

Yine benzeri önyargılar ile bu kez de çok “Modern” olduğu için, bence en iyi projelerinden biri olan Strasburg Camisi de yine tutucu, ama bu kez değişime ve yeni yoruma kapalı bağnaz Müslüman kesimin özellikle Avrupa’da gerçekleşecek “Cami” tipolojisi ne olduğu konusundaki aymazlıları nedeni ile engellenmişti. Faslı İmam’ın diretmelerine karşı, Strasburg Belediyesi’nin Zaha’nın projesine olan bütün desteğine rağmen uygulama Paolo Portghezi’nin “sivri, sonradan oturtma kubbeli” eskiye öykünen Post-Modern projesine verilmişti. Oysa bu projede namazın temel yapılanması olan “saf tutmayı” hem biçimi üreten tasarım kavramı hem de yapı dizgesi olarak çok şiirsel bir biçimde yorumlamıştı. Umarım bir gün bir yerde bu öneri uygulama şansı bulur.

Zaha 1982 sonrası, küçük ölçekte de olsa onun çabasına güvenenler tarafından inşa etme şansı edinmişti. Basel de Vitra’nın sahibi Rolf Fehlbaum fabrika ve depolar çevresinde kurduğu “Mimarlık Parkı”ında Alvaro Siza, Tadao Ando, Frank Gehry ile birlikte Zaha’ya da olanak tanımıştı. Zaha’ya inanan, Fehlbaum’un ilk kez 2004 de Pritzker Jürisinde olması eminim Zaha’nın bu Ödülü daha erken almasında etmen olmuştur. Zaha’nın ilk yapıları, Strasburg’daki otopark ve otobüs durakları, Insbruck’daki ski atlama yapısı ve yine Basel’deki çiçekçi yapıları hep iletileri yoğun, güçlü ama küçük projelerdi.

Zaha’nın mimarlık ortamında kendini kanıtlama yöntemi hep yarışmalar oldu. Uluslararası ortamda ilk sesini duyurduğu ortam olan Hong Kong Tepesi (Hong Kong Peak) Yarışması’dır. Yarışmanın yapıldığı 1982 yılında Post-Modern mimarlık söylemini içi boşalmış ve inandırıcılığı kalmamıştı. Yeni arayışlar gelişmekte idi. Bunların içinde Frank Gehry ve Peter Eisenman dikkat çekerek, Modernizm’e yeni bir soluk getirmeyi amaçlamakta ve özgün yeni dışavurumlar ve oluşumların habercileriydiler. Hong Kong yarışması jürisi sunulan projeler arasında yenilik ve heyecan verici önerilerin olmadığı gerekçesi ile uygulanabilir olmasa bile, Zaha’nın Rus Konstrüktivizmini yeniden yorumlayan projesine “Birincilik” verdi. Bu yarışmanın uzun süren ateşli tartışmaları sonucu artık mimarlık ortamında yeni bir tutum gelişmiş ve Zaha bu ortamın en önemli oyunculardan biri olmuşu. Aradan geçen bunca yıl sonra o ileri görüşlü jürinin üyeleri belki anımsanmaz ama katkıları mimarlık tarihine geçti bile.

Şimdi işi başından aşkın onlarca büyük projesi var bürosunda yüze yakın eleman çalışmakta, en iyi okullar sadece öğretim için değil yönetime geçip okullarına daha kalıcı saygınlık kazandırması için Zaha’nın peşindeler. Güzel tarafı kendini yinelemeyen ve aradığı ürettiği biçimin oluşumunu derin bir düşünce ile geliştiren ve yetkin bir sanatkarlıkla biçimlendiren biri.

Cincinatti’deki Çağdaş Sanatlar Merkezi tıpkı Fehlbaum gibi ona, mimarisine içtenlikle güvenen ve Üniversite’sinde Gehry, Eisenman, Pelli gibi mimarların yanında bir Zaha Hadid yapıtı edinmek isteyen Dekan Jay Chatterjee’nin işi doğrudan ona vermesi ile gerçekleşti. 2003 yılında kullanıma açılan bu yapı bir çok olumlu değerlendirme aldığı gibi böylesine nitelikli bir mimarinin kesinlikle “pahalı” olmadığını da kanıtladı.

Bence nitelikli mimarlığı ödüllendirerek yüceltmeyi hedefleyen Pritzker Ödülü Zaha’ya yakıştığı kadar, Zaha da bu Ödül’e yeni bir soluk, devinim, tazelik ve açılım getirdi. Zaha Hadid ile Pritzker Ödülü’nün eskimekte ve yıpranmakta olan imgesini yeniledi.

Ad : *

Soyad : *

Email : *

Meslek :   

Mesaj :   *

   

 
  

Suha Özkan ile ilgili detaylı bilgiye Diyalog sayfalarından ulaşabilirsiniz.

 

Köşe Yazısı

Süha Özkan 21 Mayıs Salı günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

 

Süha Özkan hakkında daha fazla bilgi edinmek için buraya, Diyalog' da gerçekleşen buluşmayı okumak için  buraya tıklayın...

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz