Avrupa Birliği Mimarlık Ödülü Rem Koolhaas’a Verildi
1929'da
Barselona Dünya Fuarı için Ludvig Mies van der Rohe’nin tasarladığı
Barselona’daki Almanya Pavyonu bilindiği gibi fuar sonrası yıkılmıştı. Modern
mimarinin anıtsal ve simgesel “ikon”larından biri belki de en önemlisi olan bu
eser 1990'lı yılların başlarında olabildiğince özgününe bağlı kalınarak yeniden
inşa edildi. Bu pavyonu yaşatıp korumak ve Mies’in mirasını kurumsal olarak
kollamak üzere bir de “Mies van der Rohe Vakfı” kuruldu. Jose Lluis Hortet ve
yardımcısı Diane Gray tarafından ciddi bir profesyonellikle yönetilen bu vakıf,
daha güncel olabilmek amacı ile de bir “Ödül Programı” kurdu. Bu programın
kuruluşunda Ağa Han Mimarlık Ödülü’nü ziyaret etmişler ve bizim bir ödülün
kurumsal yapısı ve nasıl yönetimi konusunda bilgi almışlardı.
Titizlikle çalışmalarla gelişen bu Ödül Avrupa çağdaş mimarlığının önemli
referans noktalarından biri oldu. Ödül son yıllarda daha kapsamlı bir kimlik
geliştirip Avrupa Birliği’nin de desteğini alarak 2000 yılından bu yana adını
değiştirip “Avrupa Birliği Mimarlık Ödülü oldu”.

Kursaal Merkezi |
Bu kapsamda 2001 yılında bu ödülü San Sebastian’daki Kursaal Merkezi ile
Rafael Muneo, 2003 de de Strasbug’daki Hoenheim Kuzey Tramvay Terminali
ve Otopark’ı ile de Zaha Hadid aldı. Ayrıca her dönem verilen, kırk yaş
altı mimarlara verilen bir de “Yetişen Mimar Ödülü” var.
Bu ödül de genç mimar(lar)ın eriştiği noktayı yüceltmeyi ve
yüreklendirmeyi amaçlamakta. Bu ödülleri 2001 ve 2003 yıllarında iki
Alman mimar aldı. Ostfildern Scharnhauser Parkı Belediye Sarayı ile
Jürgen Mayer, 2003 yılında da Bobingen’deki Kaufmann Holz Dağıtım
Merkezi ile Florian Nagler aldı. |

Hoenheim Kuzey Tramvay Terminali ve
Otopark |

Ostfildern Scharnhauser Parkı Belediye
Sarayı |

Kaufmann Holz Dağıtım Merkezi |
Ödül’e aday olabilmek için hem bir Avrupa coğrafyası yapısı olmak gerekiyor hem
de “Mimar”ının Avrupa Birliği üyesi –ya da adayı- ülkelerinin birinden olması
gerekmekte. Kısacası Avrupa Birliği’ni reddeden İsviçre’den bir yapı ya da
İsviçreli bir mimarın yapısı katılamıyor. Ama “Bekleme Odası”ndaki Türkiye’deki
yapılar ve Türk mimarları katılabiliyorlar. Sanırım benim de Jüri’ye seçilmem bu
genişlemekte olan coğrafyanın desteği olarak gündeme girmesi olsa gerek.
Ödül, bir mimarın yaşamı boyu yaptıklarına değil tekil yapısına verilmekte. Bu
yönü ile “Mimarlık Yıldız Sistemi”ne, günahı yada sevabı ile bir kişiyi daha
eklemek yerine mimarlığın güncel söylemine doğrudan katkı amaçlanmakta. Dolayısı
ile gündem oluşturmayı amaçlayan bir ödül. Gerçekten de jüri tartışmaları o
yönde gelişti.
Jüri iki aşamalı toplanıyor. 2005 Dönemi Ödülü Jürisi Ocak ayı içinde
Barselona’da toplandı. 245 projeyi sergi ve dosya incelemesi süreci sonucunda
altı projeyi yerinde incelemek üzere listeledi. Bu projelerden ikisi
Barselona’da olduğu için ertesi gün Jüri üyeleri tarafından ziyaret edildiler
Mart ayı içinde geri kalan dört proje Berlin, Brega, Birmingham ve Londra’da
yine tüm Jüri üyelerini katılımı ile incelendiler. Son toplantı Londra’da RIBA
(Kraliyet Mimarlık Enstitüsü) de yapıldı ve orada “Ödül’ün hangi yapıya
verileceği kararlaştırıldı.
“Yetişen Mimar(lar)” (Emerging Architect(s)) Mansiyonu da bu toplantıda
kararlaştırıldı. Mansiyon, Hollanda’nın Utrect kentinde Pieter Bannenberg,
Wlater van Dijk, Kamiel Klaase ve Mark Linnmann’da oluşan genç gurubun
gerçekleştirdiği Basketbar projesine verildi. Basketbar cam duvarlarla korunaklı
yerden bir kat yükseltilmiş bir basketbol alanı ile onun altında yer alan bar,
kafe ve toplanma olanakları sağlayan bir tür sosyal etkinlik alanına verildi.
Çok katlı bir konut projesinin açık alanında yer alan bu yapı çağdaş duru
estetiğin özgün bir örneği olduğu kadar eldeki kısıtlı alanı çok yaratıcı bir
biçimde hem sportif hem de dinlence işlevlerini birleştirerek kullanması ile
takdir edildi.
AB Mimarlık Ödülü’nün hoş bir geleneği var. Bir önceki ödülü kazanan kişi “Jüri
Başkanı” oluyor böylece bir süreklilik ve deneyim de bir sonraki jüriye katılmış
oluyor. 2003 Ödülü’nün jürisini Rafael Muneo’nun yürüttüğü gibi bu jüriyi de
Zaha Hadid yönetti ve keskin söylemi ve esprili davranışları ile çalışmayı çok
hoş ve sevimli bir ortama soktu.
Finale kalan dört projenin gezilmesi tam bir “okul turu” tadında neşeli,
dostane, mimarlık ve üst düzey mimarlık dedikodusu dolu geçti. Dört günlük
çalışma hep birlikte yapıldı. Gezinin her ayağına incelenen bazı projelerin
mimarlarının da katılması tartışmalara derinlik kazandırdığı gibi çok özel anlar
yaşamamızı yeni dostluklar kurmamızı sağladı.
Sonunda oybirliği ile ödülün Berlin’de Rem Koolhaas tasarımı olan Hollanda
büyükelçiliği yapısına verilmesine karar verdik. Berlin’de son on yılda olagelen
mimarlık devimi herkesin dikkatini çeken, iyi ya da daha az iyi birçok yapının
varolduğu, şehri bir çağdaş mimarlık fuarına dönüştürdüğü ortamda Mies van der
Rohe Ödülü ile Mies’in son başyapıtlarından “Devlet Galerisi”nin burada olması
hoş bir varoluş idi. Benim vaktim vardı Berlin’de (kim bilir kaçıncı kez) önce
Galeri’ye gidip sonra toplantıya katıldım. Sonra sanki Mies ile Koolhaas
arasında tarihin derinliklerinden gelen bir diyaloğun varlığını duyumsadım.

Devlet Galerisi - Berlin (Mimar: Mies van der
Rohe)
Fotoğraflar: Süha Özkan
Koolhaas’ın Hollanda Elçiliği Berlin’in az katlı ama yoğun kentsel
parsellerinden biri üzerinde. Yapının önündeki park ile hem o yöne açık avlusu
ile hem de yoğun şeffaf cepheleri ile ilişki kurmakta. Kare planlı büro bloku
“L” biçimde konutlar bloku ile sarılmakta ve bunun sonucu sert yüzeyli üzerinde
yeşillik olmayan bir kenarı bir kat yükseklikten inen bir rampa olarak
tasarlanmış avlu çalışma ve yaşama alanlarını ayırmakta. Değişik katlardan konut
blokuna bağlanan köpüler farklı ve güçlü bir tektonik dışavurum sunmakta.

Hollanda Elçiliği - Berlin (Mimar: Rem
Koolhaas) |

Cam döşemeli Dış Koridor |

Ofis Konut Bağlantısı Köprüleri |

Avlunun Rampalı Kesimi |
Büro bloku kare olmasına karşın, iç bölünmeler dik açısal değil. Planı serbest
açısal bir özgürlükle tasarlanmış. Değişik işlevlerin kendi doğaları gereği
özgürce biçimlendirilmesi ile oluşmuş. İşlevleri birbirlerini bağlayan dolaşım
ekseni ise bir tür açık koridorlar ve genişleyen, izlenimsel olarak değişik ve
zengin mekan deneyimleri dizisi. En etkileyici tarafı dolaşımın yapıyı dışardan
sarması. Dolayısı ile yapı içinde dolaşırken sürekli aydınlık ve dış ortam ve
doğa izlenmesi çok hoş.
Elçiliği planlama kurgusu, Zaha Hadid’in inşa edilmeyen Bristol’deki Opera
Yapısı'nın kuramsal ve diyagramatik çalışmalarını anımsatmakta. İşlevlerin
dizelenip gerekli mekanların bağlanmasından sonra bu dolaşım eksenini bir yapı
olarak sarmalamak. Koolhaas’ın bunu büyük bir yetkinlik ve beceri ile yaptığı
kuşkusuz. Kimi dolaşım alanlarında zeminin şeffaf cam olması da, bu alanlarda
geçerken, önce çekinme, duraksama sonra güvenle yürüme izlenimlerinden oluşan
bir değişik duygu vermekte.

Konsol Çıkan Toplantı Salonu |

Toplantı Salonu İç Mekanı |
Yapının belki de en derin iz bırakan ayrıntısı hatta ileride “ikonik” bir değer
bile kazanabilecek etkinlikteki “Şeffaf Toplantı Salonu” Yapının cephesinden tek
mekan olarak avluya dört kat yükseklikten konsol olarak çıkan bu salon tam
anlamı ile boşlukta yüzen bir toplantı ortamı. Doğrudan Büyükelçi’nin çalışma
alanına açıldığı için de bu salona “Ambassadorial Meeting Hall” denilebilir.
Avlu içinde pırıl pırıl aydınlık ve tüm yapı ile sarmalanmış bir ortam. Avrupa
Birliği “Mies van der Rohe” Mimarlık Ödülü, ilk yıllarında kendini adamış olduğu
Mies’in mirasının izlenip sürdürülmesi aşamasından geçip büyük bir saygınlıkla
AB nin kaçınılmaz bir parçası olmak yolunda. 2005 Uluslararası Mimarlar Birliği
Kongresi sürecinde bu ödülleri kazanan, sergilenmeye değer projeler ile
Türkiye’den aday gösterilmiş projelerin hepsini bir arada sunmak için Vakıf’la
girişimlerimiz sürmekte. Umarım gerçekleşir.
İzlemeye değer.
Yazarla yazı ile ilgili görüşlerinizi paylaşmak için aşağıdaki
formu kullanabilirsiniz.
Suha
Özkan ile ilgili detaylı
bilgiye Diyalog sayfalarından
ulaşabilirsiniz.
|