İlk ısıtma tekniği, açıkça ateş yakılması biçimindeydi.
Daha sonra geliştirilen ocaklar, şömineler, dökme demir sobalar ve gaz ya da
elektrikle çalişan modem ısıtıcılar doğrudan ısıtma sistemi olarak
kabul edilmektedir.
Yunanlıların ve Romalıların dışındaki çoğu eski uygarlık doğrudan
ısıtma yöntemlerinden yararlanırdı. Roma yapılarının çoğunda, yapnın
döşemesi alttan sütunlarla desteklenir ve böylece sütunların arasında
hava menfezleri oluşturulurdu. Isıtılacak odaların altındaki merkezi bir bölmede
odunkömürü ya da odun yakılır ve böylece sıcak gazın döşemenin altındaki
boşluklarda dolaşmasıyla odaların ısıtması sağlanırdıi. Hipokaust
Sistemi olarak adlandırılan bu yöntem Roma İmparatorluğu'nun çöküşüyle
terk edilmiş ve merkezi ısıtma ancak 1500 yıl kadar sonra tekrar uygulanmaya
konmuştur.
19. yüzyılın başlarındaki Sanayi Devrimi; sanayi, yerleşim ve sosyal
hizmet yapılarının boyutlarının hızla büyümesine ve merkezi ısıtmanın
tekrar kullanıma girmesine neden oldu. Böylece kömürlü buhar kazanlarıyla
beslenen kalorifer sistemleri geliştirildi. 20. yüzyılda, taşıyıcı ortam
olarak sıcak hava ve sudan yararlanılan merkezi ısıtma sistemleri giderek
yaygınlaştı. Böylece insanların temel ihtiyaçlarından biri olan ısınma
ve bu ihtiyaçtan doğan çözümler, ilk çağdan beri zamanın teknik imkan ve
bilgi sınırları içinde oluşmuş, her alanda olduğu gibi gitgide mükemmelleşerek
ve alternatif çözumler sunarak günümüze kadar gelmiştir.
Günümüzde artık ısınma ihtiyacının giderilmesi tek başıma ele alınmamaktadır.
Bunun yanısıra ekonomiklik, temizlik, konfor ile insan ve çevre sağlığı günümüz
insanının ısınırken aradığı koşullardır.
Ülkemizde ısınma ihtiyacının giderilmesi, bir anlamda periyodik olarak
değişen enerji kaynakları ve peşinden değişen sistemlerle çok değişken
bir yapı sunmaktadır. Ülkemizde her on yılda bir değişen enerji kaynaklarından
dolayı yüklenilen ek maliyetler, uygulayıcı firmaları oldukça ağır mali
zorluklarla karşı karşıya bırakıyor.
Milli enerji kaynaklarımızın yurt ihtiyacının tamamını karşılayamaması,
bu konuda ithalatı zorunlu kılıyor. 1976 petrol krizinden önce, bütün kamu
ve özel kesim inşaatları ısınmada Fuel-oil kullanımına yönelikti, ancak
krizle birlikte kömüre geçilmesi, mevcut sistemleri kimi zaman yetersiz bıraktı.
Bu dönemde imalatçının ve özellikle de tüketicinin sırtlandığı mali külfet,
doğalgazın kullanıma girmesiyle yeniden gündeme geldi. Ülkemizin doğalgaz
kullanım aşamasına geldiği günümüzde ise başta Ankara ve İstanbul olmak
üzere yoğun bir çalışma sözkonusu. Kömürle çalışan sistemlerde özellikle
de kazanlarda doğalgazın kullanılması için dönüşüm ağırlık kazanıyor.
Bu durumda fuel-oil'den kömüre dönüştürülen kazan ve tesisat bedeli
amorti edilemeden yeni kazan ve donanımlarla ayn bir sistem oluşturmak
mecburiyeti doğuyor. Tüm bu işlemler ise hem imalatçılar hem de tüketiciler
açısından bir dizi soru ve çalışmalar gerektiriyor.
Kaynak: Dünya
İnşaat Dergisi
Isıtma Sistemleri
Eylül-Ekim 1991
|