New York's genç bir insan, bir göçmen olarak geldiğimde
benden önceki milyonlarca insan gibi ilk gördüğüm Özgürlük Anıtı ve
Manhattan'ın şaşırtıcı silüeti olmuştu. Bu manzarayı asla unutmadım ve
bu projede bu unutamadığım anımı içermektedir.
Projeyi düşünmeye ilk başladığımda, New York, Dünya
Ticaret Merkezi arsasının olduğu gibi bırakılması ya da yerine yeniden
bina inşa edilmesi konusunda ikiye ayrılmıştı. Birbirinden çok ayrı bu
iki konu üzerinde enine boyuna düşündüm. Geleceğe ümitle bakarken, daha
önce burada yaşanan olaylar birbiriyle bağdaşmıyordu. Arsaya bakmaya gittiğimde,
etrafında yürüyen insanları görünce, onların gücünü hissettim ve onların
sesini dinledim. Bu proje burada duyduklarım, hissettiklerim, gördüklerimdir.
Buradaki en heyecan verici olay, saldırıdan
kurtulan, bir mühendislik şaheseri olan ve Hudson Nehri'nden korunmak için
yapılan kulelerin taştan temel duvarlarıydı. Binanın temelleri sadece
trajedinin hikayesini değil hayatın boyutlarını da anlatıyordu.
"Ground Zero"nun tam merkezinde geçmişteki anılarımız ve
gelecekteki umudumuzu yansıtan bir müzeye ihtiyacımız olduğunu düşündüm.
Müze, "Ground Zero"ya her zaman ulaşmamızı sağlayacak girişi
vazifesi görecek ve burayı ziyaret etmeye gelenlere yol gösterecekti.
Yaşanan trajik olay sonucu hayatını kaybedenler anısına
"Park of Heroes" ve "Wedge of Light" ik büyük kamu mekanı
daha tasarladım. Her sene 11 Eylül günü ilk uçağın çarptığı saat olan
8:46 ile ikinci kulenin yıkıldığı saat olan 10.28 arasında güneş bu
mekanlarda, cesaretli insanları takdir edercesine hiç gölge yapmadan
parlayacak.
Dünya Ticaret Merkezi'nin arsasını ziyaret eden, 4
Milyon'dan daha fazla kişi, duvarların etrafından dikkatlice bakarak olanların
trajik boyutunu anlamaya çalışıyorduk. Bende bundan yola çıkarak, yükselen
bir yürüyüş yoluyla, anma mekanın etrafını saran bir mekan oluşturdum.
Bu sayede herkes sadece "Ground Zero"yu görmeyecek, hayatın yeniden
başlamasına da tanık olacak."
» Projeden örnekler
|