Kültür başkenti
İstanbul, adaylık başvurusu gerçekleşir ve onaylanırsa Roma ile
birlikte ‘Avrupa Kültür Başkenti’ ilan edilecek.
Türkiye’nin AB üye adaylığına kabul edilmesiyle birlikte çeşitli
proje ve organizasyonlara katılma olanağı doğdu. Bu etkinliklerden biri de
Avrupa Kültür Başkenti organizasyonu. AB Konseyi ve Avrupa Parlamentosu ortak
kararı ile oluşturulan bu organizasyon, Avrupa’da her yıl düzenlenen
kapsamlı bir yerel kültürel etkinlik.
İstanbul’un da bu etkinliğe aday olması amacıyla 7 Temmuz 2000
tarihinde öncülüğünü sivil toplum kuruluşlarının yaptığı bir girişim
grubu oluşturuldu. Bu girişime İstanbul Büyükşehir Belediyesi de katıldı.
Bu girişim grubu başvurunun yapılması amacıyla 9 Kasım 2000 tarihinde Dışişleri
Bakanlığı’na hazırlamış olduğu ortak imzalı bir resmi metni iletti. O
tarihten bugüne girişim grubu resmi başvurunun izlenmesi yanında ilgili çevreleri
bilgilendirmek için de çaba gösteriyor. Eğer İstanbul’un adaylık başvurusu
gerçekleşir ve onaylanırsa, Roma gibi bir şehirle birlikte ‘Avrupa Kültür
Başkenti’ ilan edilebilir ve etkinliğe evsahipliği yapabilir. Ancak daha başvuru
gerçekleşmediği için bunlar yalnızca birer varsayım.
Organizasyonda belli süreler içinde gerçekleşen etkinliklerin yanı sıra
kalıcı altyapı projeleri de amaçlanıyor. Bunlar şehirlerin tarihi ve kültürel
yaşantısını canlandıran projeler. ‘Kültür Başkenti’ organizasyonunun
hazırlıkları ve uygulaması bir yıllık etkinliklerin dışına taşıyor. Kültür
merkezleri, müzeler, sergiler gibi yapıların tasarlanması, işlevini yitiren
sanayi mirasının yeni kimliğini bulacak işlevlerin tanımlanması gibi
uygulamalar güncel şehircilik deneyimlerinin sergilendiği aktiviteler.
Organizasyonun İstanbul için şöyle bir önemi var: bu tür deneyimlerin
insanların gündelik hayatını nasıl değiştirdiğini görme fırsatı yaratıyor.
Yerel mekanizmaları, şehir yönetimi ve proje geliştirme modellerini bu
deneyim aracılığıyla tanımak mümkün. Bunun elbette temel bir koşulu var:
Projeleri kendi içine kapanan yönetimsel ve profesyonel çevrelerin istismarından
kurtarmak, yeni siyasal mekanizmalar içinde geliştirme olanağını sağlamak.
Organizasyon İstanbul gibi bir şehrin karşılaşabileceği dönüm noktalarından
biri olabilir. Çünkü bu değerlerin içinde kaynakların yağmalanmasına göz
yummamak, yerel yönetimleri etkin ve hesap verebilir hale getirmek, profesyonel
istihdam yapısını himayeci kalıpların dışına çıkarıp uluslarası
rekabete açmak mümkün.
Sonuçta belki de söylenmesi gereken şu: İstanbul’un hedefi yalnızca
sivil toplum kuruluşlarının başını çektiği bir başvuru talebi ile
kalmamalı. Adaylığının nasıl sıradışı bir fırsat oluşturacağı bütün
potansiyel partnerlere, halka ve yerel yönetimlere iyi anlatılmalı. Sivil
inisiyatif attığı her adımla kendi gücünden ibaret kalmayan muazzam bir
entelektüel sermayeyi, yeni deneyimlere susamış profesyonelleri ve girişimcileri,
farklı toplumsal kesimleri harekete geçirebilir.
İstanbul’un çelişkileri sorun olmaktan öte bu organizasyonda sahip olduğu
fırsatlar olarak görülebilir. Avrupa Kültür Başkenti organizasyonu aracılığıyla
Avrupalılık değerleri ile yüzleşmek bazı durumlarda çok fazla ‘heyecan
yaratıcı’ bir durum olmayabilir. Ama bu organizasyonun, İstanbul için müthiş
bir deneyim oluşturacağını şimdiden öngörmek mümkün.
Milliyet - Korhan Gümüş
|