Resimlerin de öyküleri vardır
7 genç sanatçının yapıtlarından oluşan
'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak Resim' sergisi Proje4L'de...
Sergide genç kuşak kuzeyli sanatçıların sosyal gerçeklikler üzerine
yorumda bulunan ve anlatısal içeriği ortaya çıkaran 'figüratif resimleri'
gösteriliyor. Öyküler anlatan bu resimler uzun bir yolculuğun duraklarında
gezindiğini hissettiriyor izleyiciye.
Resme bakıp geçmek, resmi salt resim olarak görmek yerine resmin anlattığı
öyküleri izliyor ve dinliyorsunuz Proje4L'deki 'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak
Resim' başlıklı sergide. Öyküler, genç kuşak kuzeyli sanatçıların,
sosyal gerçeklikler üzerine yorumda bulunan ve anlatısal içeriği ortaya çıkaran
'figüratif resimleri' üzerinden ulaşıyor izleyiciye.
Resmi oluşturan malzemenin sınırlarını sorgulayan yapıtlar sunmaktan çok
'resmin kendisiyle' yüzleşmenin farklı yollarını araştıran bu sergilerin
küratörlüğünü ise Mika Hannula ve Kari Immonen yapıyor.
NIFCA (Nordic Institute for Contemporary Art) ve Proje4L işbirliğiyle İstanbul'da
gerçekleştirilen 'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak Resim' sergisi 3 bölümden
oluşan 'Dur Bir Dakika' sergilerinin ikinci ayağı. Resmin sorunlarına ve
olanaklarına değinmenin çeşitli yollarını inceleyen 'Dur Bir Dakika' sergi
dizisinin birincisi 'Bir Yer Olarak Resim' Gavle Konstcentrum'da (İsveç) gerçekleşti.
Üçüncüsü 'Varoluş Olarak Resim' ise Wainö Aaltonen Müzesi'nde
(Finlandiya) açılacak.
Kuzey ülkelerinden önermeler
Sergide yer alan sanatçılar, resmin sınırlarını genişletmek ya da aşmaya
çalışmak yerine, geleneksel resim üzerinden çok yönlü araştırmalar yapıyorlar.
Resim geleneğinin köklü olduğu Türkiye'de de resim sanatının bittiği ya
da yeniden doğduğu sürekli dile getiriliyor. Bu anlamda, kuzey ülkelerinden
farklı önermeler ve bakışlar sunması açısından oldukça önemli.
5 kuzey ülkesinin ortaklaşa kurduğu bir güzel sanatlar kurumu olan ve
genellikle genç kuzey jenerasyonuyla çalışan NIFCA'nın programına bu yıl,
Türkiye'den de sanatçıların katılması düşünülüyor. Geleneksel resim
sanatının temel gerçekliklerinden yola çıkan sergi, bir kutuplaşma
yaratmaktan çok, resmin zaten var olan olanaklarını zorlamak ve değerlendirmek
üzerine kurulu. Önemli olanın kullanılan araçlar değil, içerik olduğunu
düşünen küratör Hannula, anlatılmak istenenin ifadede kilitlendiğini söylüyor.
İzleyicinin beklentisi sanatçı arasındaki ilişki biçimini her iki tarafın
da beklentilerini korumalarına bağlıyor. Resimlerin yarattığı olasılığın
değerlendireceğini umuyor. Küratör kuzeyin keskin ve net dilinin de büyük
merkezlerin dışında, çevredekilerin birbirleriyle olan ilişkisine bağlı
olduğuna inanıyor. Karşılıklı bir şeyler öğrenmek, farklı olasılıkları
ortaya çıkarmak için küreselleşme ve diğer sorunlarla uğraşmanın yolunu
bu ilişkiler ağında görüyor.
7 genç sanatçının katıldığı sergide, sanatçılar kendi gündelik yaşamlarından,
hayata bakışlarından yola çıkarak sundukları resimleri, kuzeyin güçlü
resim geleneğiyle de ilişkilendiriyorlar. Hieronymus Bosch , 19. yüzyıl
Finlandiyalı kadın ressamlar, Edward Munch , halk hikâyeleri ya da geleneksel
motiflerin izleri görülüyor serginin bütününde.
Koyu, gri ve soğuk...
Robert Lucander 'in resimleri kendi yaşamından yola çıkarak harmanladığı
çalışmalar. Lucander, magazin ikonlarını kendine göre yorumlarken hem pop
kültürünü, hem de günümüz insanının var oluş koşullarını
sorguluyor.
Lene Vaering ise okuldan yeni mezun ol duğunda dünyayı ve resmi algılayışının
ilk örneklerini sunuyor. Resimlerindeki sıcak ironi, hem kişisel bir
sorgulamaya hem de ikonlaşmış ya da sıradan figürlerle izleyiciyi buluşturmaya
yardımcı oluyor.
İsveçli Niklas Engval 'ın işleri ise hayatımızın her zaman bir parçası
olan o bilindik ve gücü temsil eden yapıların bizleri nasıl etkilediğini göstermek
istiyor. Koyu, gri ve soğuk... Büyük olmalarına karşın bir o kadar da
oturaklı ve insanların hayatını yönlendiren yapılar. Engval, sosyal gözlemciliğini
yansıttığı resimlerinde, bedensel ve sosyal anlamda yapıların insanları
nasıl etkilediklerini de gösteriyor, kuzeyin sıkıcılığını, ıssızlığını
yansıtan tipik görüntülerde.
Birgir Birgisson 'un resimlerinde ısrarlı bir şekilde sarışın ve silik
kadınlar hem kimlik, hem de simge olarak karşımıza çıkıyorlar.
Birgisson'un anti-ırkçılık tartışmalarından etkilenerek yaptığı
resimler, kadının anaç, koruyucu ve aynı zamanda seksi olmasından da
kaynaklanan kadın imgesi ağır basan çalışmalar.
Resimlerinde kadının feminen yanının ağır bastığı bir diğer sanatçı
da Elina Merenmies . Biraz kaba ama aynı zamanda ironik resimler, mistik
unsurlarla da bezenmiş. İnanç, inançsızlık ve gerçek yaşam arasında
gidip gelen bir sorgulamanın öyküsünü anlatıyor Merenmies.
Vanessa Baird ise suluboya ve yağlıboya resimlerini hem geleneksel kuzey
resmi, hem de kuzeyli ustalarla ilişkilendirerek feminizmi ve cinselliği yine
irkiltici bir ironiyle ele alıyor. Sergide yer alan 7 farklı sanatçının
anlattığı öykülerin bütünü, resmin nefes alıp verdiğini, uzun bir
yolculuğun duraklarında gezindiğini hissettiriyor izleyiciye.
(Sergi 19 Haziran'a dek Proje4L'de görülebilir / 0 212 281 51 50)
Cumhuriyet
|