reklam

Haberler
Mayıs 2002 

Resimlerin de öyküleri vardır

7 genç sanatçının yapıtlarından oluşan 'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak Resim' sergisi Proje4L'de...

Sergide genç kuşak kuzeyli sanatçıların sosyal gerçeklikler üzerine yorumda bulunan ve anlatısal içeriği ortaya çıkaran 'figüratif resimleri' gösteriliyor. Öyküler anlatan bu resimler uzun bir yolculuğun duraklarında gezindiğini hissettiriyor izleyiciye.

Resme bakıp geçmek, resmi salt resim olarak görmek yerine resmin anlattığı öyküleri izliyor ve dinliyorsunuz Proje4L'deki 'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak Resim' başlıklı sergide. Öyküler, genç kuşak kuzeyli sanatçıların, sosyal gerçeklikler üzerine yorumda bulunan ve anlatısal içeriği ortaya çıkaran 'figüratif resimleri' üzerinden ulaşıyor izleyiciye.

Resmi oluşturan malzemenin sınırlarını sorgulayan yapıtlar sunmaktan çok 'resmin kendisiyle' yüzleşmenin farklı yollarını araştıran bu sergilerin küratörlüğünü ise Mika Hannula ve Kari Immonen yapıyor.

NIFCA (Nordic Institute for Contemporary Art) ve Proje4L işbirliğiyle İstanbul'da gerçekleştirilen 'Dur Bir Dakika: Anlatı Olarak Resim' sergisi 3 bölümden oluşan 'Dur Bir Dakika' sergilerinin ikinci ayağı. Resmin sorunlarına ve olanaklarına değinmenin çeşitli yollarını inceleyen 'Dur Bir Dakika' sergi dizisinin birincisi 'Bir Yer Olarak Resim' Gavle Konstcentrum'da (İsveç) gerçekleşti. Üçüncüsü 'Varoluş Olarak Resim' ise Wainö Aaltonen Müzesi'nde (Finlandiya) açılacak.

Kuzey ülkelerinden önermeler
Sergide yer alan sanatçılar, resmin sınırlarını genişletmek ya da aşmaya çalışmak yerine, geleneksel resim üzerinden çok yönlü araştırmalar yapıyorlar. Resim geleneğinin köklü olduğu Türkiye'de de resim sanatının bittiği ya da yeniden doğduğu sürekli dile getiriliyor. Bu anlamda, kuzey ülkelerinden farklı önermeler ve bakışlar sunması açısından oldukça önemli.

5 kuzey ülkesinin ortaklaşa kurduğu bir güzel sanatlar kurumu olan ve genellikle genç kuzey jenerasyonuyla çalışan NIFCA'nın programına bu yıl, Türkiye'den de sanatçıların katılması düşünülüyor. Geleneksel resim sanatının temel gerçekliklerinden yola çıkan sergi, bir kutuplaşma yaratmaktan çok, resmin zaten var olan olanaklarını zorlamak ve değerlendirmek üzerine kurulu. Önemli olanın kullanılan araçlar değil, içerik olduğunu düşünen küratör Hannula, anlatılmak istenenin ifadede kilitlendiğini söylüyor. İzleyicinin beklentisi sanatçı arasındaki ilişki biçimini her iki tarafın da beklentilerini korumalarına bağlıyor. Resimlerin yarattığı olasılığın değerlendireceğini umuyor. Küratör kuzeyin keskin ve net dilinin de büyük merkezlerin dışında, çevredekilerin birbirleriyle olan ilişkisine bağlı olduğuna inanıyor. Karşılıklı bir şeyler öğrenmek, farklı olasılıkları ortaya çıkarmak için küreselleşme ve diğer sorunlarla uğraşmanın yolunu bu ilişkiler ağında görüyor.

7 genç sanatçının katıldığı sergide, sanatçılar kendi gündelik yaşamlarından, hayata bakışlarından yola çıkarak sundukları resimleri, kuzeyin güçlü resim geleneğiyle de ilişkilendiriyorlar. Hieronymus Bosch , 19. yüzyıl Finlandiyalı kadın ressamlar, Edward Munch , halk hikâyeleri ya da geleneksel motiflerin izleri görülüyor serginin bütününde.

Koyu, gri ve soğuk...
Robert Lucander 'in resimleri kendi yaşamından yola çıkarak harmanladığı çalışmalar. Lucander, magazin ikonlarını kendine göre yorumlarken hem pop kültürünü, hem de günümüz insanının var oluş koşullarını sorguluyor.

Lene Vaering ise okuldan yeni mezun ol duğunda dünyayı ve resmi algılayışının ilk örneklerini sunuyor. Resimlerindeki sıcak ironi, hem kişisel bir sorgulamaya hem de ikonlaşmış ya da sıradan figürlerle izleyiciyi buluşturmaya yardımcı oluyor.

İsveçli Niklas Engval 'ın işleri ise hayatımızın her zaman bir parçası olan o bilindik ve gücü temsil eden yapıların bizleri nasıl etkilediğini göstermek istiyor. Koyu, gri ve soğuk... Büyük olmalarına karşın bir o kadar da oturaklı ve insanların hayatını yönlendiren yapılar. Engval, sosyal gözlemciliğini yansıttığı resimlerinde, bedensel ve sosyal anlamda yapıların insanları nasıl etkilediklerini de gösteriyor, kuzeyin sıkıcılığını, ıssızlığını yansıtan tipik görüntülerde.

Birgir Birgisson 'un resimlerinde ısrarlı bir şekilde sarışın ve silik kadınlar hem kimlik, hem de simge olarak karşımıza çıkıyorlar. Birgisson'un anti-ırkçılık tartışmalarından etkilenerek yaptığı resimler, kadının anaç, koruyucu ve aynı zamanda seksi olmasından da kaynaklanan kadın imgesi ağır basan çalışmalar.

Resimlerinde kadının feminen yanının ağır bastığı bir diğer sanatçı da Elina Merenmies . Biraz kaba ama aynı zamanda ironik resimler, mistik unsurlarla da bezenmiş. İnanç, inançsızlık ve gerçek yaşam arasında gidip gelen bir sorgulamanın öyküsünü anlatıyor Merenmies.

Vanessa Baird ise suluboya ve yağlıboya resimlerini hem geleneksel kuzey resmi, hem de kuzeyli ustalarla ilişkilendirerek feminizmi ve cinselliği yine irkiltici bir ironiyle ele alıyor. Sergide yer alan 7 farklı sanatçının anlattığı öykülerin bütünü, resmin nefes alıp verdiğini, uzun bir yolculuğun duraklarında gezindiğini hissettiriyor izleyiciye.

(Sergi 19 Haziran'a dek Proje4L'de görülebilir / 0 212 281 51 50)
Cumhuriyet

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz