Kim korkar renkten?
Orhan Benli’nin son dönem
resimleri, renkten korkmayan ressamın yeni maceralarını anlatıyor. Bir av
kekliğiyle günlerce aynı odayı paylaşmak gibi...
Erenköy Ataşehir Blokları’nın içinde, bir apartman dairesi. Burası
Pentür Sanat Galerisi. Yeni bir galeri. Duvarlarda Orhan Benli’nin son dönem
resimleri. Bir tarafta keklikler, diğer tarafta akvaryum balıkları. Ve bir
duvarda da nü. Ortak noktaları, renkten korkmayan ressamın son maceralarını
yansıtmaları.
Macera bir. Üç keklikle aynı odayı paylaşan ressamın başına gelenler:
"Çukurova’dan besleniyorum. Geldiğim yerden. Keklikleri orada tanıdım.
Av kekliği, çok mahzun bir hayvan. Kısacık ama sanki dolu dolu yaşıyor.
Üç tanesine kıyamadım. Atölyeye koydum. Bir süre birlikte yaşadık. Kaşımı
gözümü paraladıkları da oldu. Omzuma gelip usulca kondukları da... Bir
garip bu havyanlar, asla uzlaşmıyorlar."
Keklikler, rengarenk, Orhan Benli’nin anlattığı odada başbaşa kalışlarının
izlerini taşıyor. Benli’nin kısa ama dolu dolu dediği keklik hayatlarının
tuvale geçişleri de hızlı olmuş. Sarı pastel pençelerinin bastığı yüzey
kimi zaman beyaz, ferahlatıyor. Kimi zaman bu pençeler adeta yüzeyi paralıyor
ve alttan bazı mavilerin ya da turuncuların çıkmasına meydan veriyor. Bakanın
da eliyle aralayıp, altından renk çıkartmak isteyeceği yüzeylerdeki
kekliklerin, avcı / insan tarafından öldürülmeyi beklerken, an’ın tadını
çıkartmak istedikleri her hallerinden belli.
Benli, resim eğitiminin ardından yıllar sonra Marmara Üniversitesi Atatürk
Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Heykel Bölümü’ne giriyor. Büyük kızı
Eşe de, babasıyla aynı bölümü kazanıyor. Başka bir disiplinin sanatçının
uğraştığı disipline çok büyük katkısı olduğunu söyleyen Benli,
"Her an sinema bölümüne girebilirim," diyor.
Macera iki. Ressam, her zaman gittiği birahanedeki akvaryumlara dalıp
gidiyor:
"Her zaman gittiğim Kadıköy’deki Olimpiyat birahanesinin
akvaryumundaki balıklar bunlar. Orada saatlerce onları izliyor, akvaryum keyfi
yapıyorum." Orhan Benli, turuncu gövdeli balıkları, mavi suyun içinde
kırmızı bitkilerin arasında yüzdürüyor. Yine yüzeyle hesaplaşmasını,
yarattığı mekânın içinde sürdürmeye devam ediyor.
Son macera. Ressam, okuldan beri ilk defa atölyesinde canlı bir modelle çalışıyor.
Kadın, çıplak olmamanın, renkle giyinmenin tadını çıkarıyor. "Yıllardan
sonra ilk kez canlı bir modelle çalışmanın keyfi başka," diyen
Benli’nin kırmızı, beyaz giyinmiş nü’sü, bugünlerde devamını
getireceğini söylediği bir başka serinin ilk örneği.
Ünlü ressam De Kooning, "Yüzyılın başında insanı kırmızı,
mavi, sarı boyamak meseleydi. Şimdi kendi reginde boyamak mesele," demiş.
Orhan Benli, renkçi tavrıyla, renkten hiç korkmadığını göstermesine gösteriyor
ama sanatçının doğayı yüzeye konuk ederken doğanın hızına ve rengine
ulaşmadaki tüm mücadelesini de gözler önüne seriyor. Öte yandan keklikler
ve akvaryum balıkları, çağdaş bir ressamın süratli fırçasından tuvale
yansırken, avcı / insanın resim yaparken avcı olmayıp sadece insan olabilme
imkânını nasıl değerlendirdiğini gösteriyor.
Milliyet
|