reklam

Haberler
Haziran 2002 

Kim korkar renkten?

Orhan Benli’nin son dönem resimleri, renkten korkmayan ressamın yeni maceralarını anlatıyor. Bir av kekliğiyle günlerce aynı odayı paylaşmak gibi...

Erenköy Ataşehir Blokları’nın içinde, bir apartman dairesi. Burası Pentür Sanat Galerisi. Yeni bir galeri. Duvarlarda Orhan Benli’nin son dönem resimleri. Bir tarafta keklikler, diğer tarafta akvaryum balıkları. Ve bir duvarda da nü. Ortak noktaları, renkten korkmayan ressamın son maceralarını yansıtmaları.
Macera bir. Üç keklikle aynı odayı paylaşan ressamın başına gelenler:
"Çukurova’dan besleniyorum. Geldiğim yerden. Keklikleri orada tanıdım. Av kekliği, çok mahzun bir hayvan. Kısacık ama sanki dolu dolu yaşıyor. Üç tanesine kıyamadım. Atölyeye koydum. Bir süre birlikte yaşadık. Kaşımı gözümü paraladıkları da oldu. Omzuma gelip usulca kondukları da... Bir garip bu havyanlar, asla uzlaşmıyorlar."

Keklikler, rengarenk, Orhan Benli’nin anlattığı odada başbaşa kalışlarının izlerini taşıyor. Benli’nin kısa ama dolu dolu dediği keklik hayatlarının tuvale geçişleri de hızlı olmuş. Sarı pastel pençelerinin bastığı yüzey kimi zaman beyaz, ferahlatıyor. Kimi zaman bu pençeler adeta yüzeyi paralıyor ve alttan bazı mavilerin ya da turuncuların çıkmasına meydan veriyor. Bakanın da eliyle aralayıp, altından renk çıkartmak isteyeceği yüzeylerdeki kekliklerin, avcı / insan tarafından öldürülmeyi beklerken, an’ın tadını çıkartmak istedikleri her hallerinden belli.

Benli, resim eğitiminin ardından yıllar sonra Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Güzel Sanatlar Heykel Bölümü’ne giriyor. Büyük kızı Eşe de, babasıyla aynı bölümü kazanıyor. Başka bir disiplinin sanatçının uğraştığı disipline çok büyük katkısı olduğunu söyleyen Benli, "Her an sinema bölümüne girebilirim," diyor.

Macera iki. Ressam, her zaman gittiği birahanedeki akvaryumlara dalıp gidiyor:
"Her zaman gittiğim Kadıköy’deki Olimpiyat birahanesinin akvaryumundaki balıklar bunlar. Orada saatlerce onları izliyor, akvaryum keyfi yapıyorum." Orhan Benli, turuncu gövdeli balıkları, mavi suyun içinde kırmızı bitkilerin arasında yüzdürüyor. Yine yüzeyle hesaplaşmasını, yarattığı mekânın içinde sürdürmeye devam ediyor.

Son macera. Ressam, okuldan beri ilk defa atölyesinde canlı bir modelle çalışıyor. Kadın, çıplak olmamanın, renkle giyinmenin tadını çıkarıyor. "Yıllardan sonra ilk kez canlı bir modelle çalışmanın keyfi başka," diyen Benli’nin kırmızı, beyaz giyinmiş nü’sü, bugünlerde devamını getireceğini söylediği bir başka serinin ilk örneği.

Ünlü ressam De Kooning, "Yüzyılın başında insanı kırmızı, mavi, sarı boyamak meseleydi. Şimdi kendi reginde boyamak mesele," demiş. Orhan Benli, renkçi tavrıyla, renkten hiç korkmadığını göstermesine gösteriyor ama sanatçının doğayı yüzeye konuk ederken doğanın hızına ve rengine ulaşmadaki tüm mücadelesini de gözler önüne seriyor. Öte yandan keklikler ve akvaryum balıkları, çağdaş bir ressamın süratli fırçasından tuvale yansırken, avcı / insanın resim yaparken avcı olmayıp sadece insan olabilme imkânını nasıl değerlendirdiğini gösteriyor.
Milliyet

Arşiv

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz