Dünyalar kurmuş sanatçılar
Sanat, edebiyat ve düşünce dünyasının
yedi önemli isminin Ara Güler’in objektifinde bir araya geldiği "Yeryüzünde
Yedi İz", YKY’den çıktı.
Hepsi birer efsane... Ulaşamadığımız, uzaklardan tanıdığımız,
hayran kaldığımız... Hayatlarımızı renklendiren, yön veren, ufkumuzu açan
isimler, usta bir fotoğrafçının ellerinde şekillenerek bize göründüler.
Ara Güler kimselerin yanlarına bile yaklaşmaya cesaret edemediği 7 büyük
ismin hayatlarının içine girdi. Ve bu yaşamları, ‘tanrısal’ isimleri
"Yeryüzünde Yedi İz" isimli kitabıyla bizlere taşıdı. Bertrand
Russell, Tennessee Williams, Louis Aragon, William Saroyan, Marc Chagall,
Salvador Dali ve Pablo Picasso, Ara Güler’in objektifinde şekillendi. Bir
yanda fotoğraflar diğer yanda Güler’in bu isimlerle yaptığı röportajlar...
Her bir fotoğraf, her bir röportaj çağımızın edebiyat, sanat ve düşünce
dünyasının tanığı...
Ara Güler, "dünyalar kurmuş sanatçılar"a ithaf ettiği kitabının
önsözünde "Bu kitap belki bir foto - röportaj denemesidir. Deneme de
sayılamaz, çünkü söz konusu yedi adam ölmüş oldukları için, tekrarına
olanak yoktur." diyerek "Yeryüzünde Yedi İz"in önemini ortaya
koyuyor.
İlklerin taşıyıcısı Ara Güler, kitabında yer alan isimlerin hiç
bilinmedik anlarını fotoğrafla yakalarken yazıyla da ortaya koyuyor. Güler
ayrıntılarla, ilginçliklerle ve muzipliklerle dolu foto - röportajlarında
Russell, Williams, Aragon, Saroyan, Chagall, Dali ve Picasso ile ilgili ipuçları
sunuyor. Hemen hemen her fotoğrafta piposunu elinden düşürmeyen Bertrand
Russell’in yaşlı ama genç yüzü... Hem genç hem yaşlı... Nedenini Ara Güler’in
yazısından çıkarıyoruz: "...Gerçi karşımdaki adam birkaç yıl önce,
seksen dokuz yaşındayken hapse bile girmiş, oturma eylemleri yapmıştı."
"İhtiras Tramvayı"nın yaratıcısı Tennesse Williams’ın Türk
hamamında peştemaller içinde fotoğrafını çeken de Ara Güler. Anıları içinde
yaşayan Aragon’un evinin kapılarını bizlere açan da... Chagall’ın bir
zamanlar Büyükada’da yaşadığı bilgisini de Güler’in röportajından
tazeliyoruz. İnsanın içini delip geçen bakışlarıyla Dali’ye ne demeli?
Peki ya Picasso? Tam dört gün boyunca fotoğraflarını çektiği Picasso’ya
dair şunları yazıyor Güler: "Geniş bir oda. Duvarlarda hiçbir şey
yok. Duvarın tam ortasında bir şövale, eski bir sandık, sandığın üzerinde
gazete kağıtları, onların da üzerinde bir yığın boya. Şövalenin karşısında
bir fotoğraf reflektörü ve gerisi boşluk. Bir doktorun ameliyat masası
gibi. Anladım ki Picasso dışarıda etkilendiklerini kendi süzgecinden geçirdikten
sonra, resimlerini karanlıkta yapıyor. Çünkü o dışarıyı değil, içini
çiziyor. Resimlerinin çoğunu projektör ışığında yapıyor. Ben de onun için
onu hep karanlık odada çektim: Her yer siyah, boşluk ve boşluktaki
adam."
Milliyet
|