New York'un tüm halleri
New York Metrosu, ara sokaklar, 11 Eylül'ün izleri ya da Andy Warhol... 40
yıllık New York'lu olan Sedat Pakay, fotoğraflarıyla yaşadığı kenti Yapı
Kredi'deki sergisine taşıyor.
Sedat Pakay'ın New York fotoğraflarını bir araya getirdiği 'New York
1966-2002' adlı sergisi Yapı Kredi Kültür Merkezi'nde sürüyor. Bu sergi
bir yerlerinde New York'u taşıyan, düşleyen, bilen, bilmeyen herkes için
iyi bir fırsat. Sergide New York Metrosu, ara sokaklar, kalabalık caddeler,
parklar, mimari ayrıntılar, 68 kuşağı çocukları, 11 Eylül'ün izleri,
Andy Warhol, Mary Ellen Mark ve daha pek çok 'an' Sedat Pakay'ın objektifinden
izleyiciye ulaşıyor. Sedat Pakay'ın gelecek yıl ekim ayında açacağı
retrospektif nitelikte sergi ise fotoğrafçının 40 yıllık fotoğraf macerasına
bir yolculuk olacak.
Yale'de fotoğraf dersleri
Yaklaşık 40 yıldır New York'ta yaşayan Sedat Pakay'ın 60'lı yılların başlarında
Robert Kolej'de okurken tanıştığı fotoğraf, daha sonra en büyük tutkusu
olmuş ve ona Yale Üniversitesi'nin kapılarını açmış. Walker Evans'ın öğrencisi
olması ise üslubunu ve geleceğini belirleyen etkenlerin başında geliyor.
Serbest fotoğrafçı ve film yapımcısı olarak çalışan Pakay'ın başta
New York Modern Sanatlar Müzesi, Metropolitan Sanat Müzesi, Smithsonian Müzesi
gibi birçok koleksiyonda fotoğrafları bulunuyor. 'Malcom X' filminin görsel
danışmanlığını yapan Pakay, Walker Evans, James Baldwin gibi ünlüleri
anlatan filmleriyle de adından söz ettiriyor.
Kitabı da hazır
Sergi ile eşzamanlı olarak raflarda yerini alan 'New York 1966-2002 Sedat
Pakay' adlı kitabın önsözünde Serdar Darendeliler, Pakay'ın fotoğraf serüvenini
şu sözlerle tanımlıyor: 'Önceleri kendini kente teslim edip onun akıntısıyla
sürüklenen, fakat sonrada kendini geriye çekip kente daha uzaktan, daha yalın
bakmayı tercih eden fotoğrafçılardan biri'.
Özellikle New York fotoğrafları göz önüne alındığında nesnesiyle
arasına giderek daha da belirginleşen bir mesafe koyduğunu vurguluyor Pakay.
'İstanbul'un altın rengi ışığı'nın büyüsüyle kamerasını eline aldığını
anlatan fotoğrafçı, New York'ta da aynı ışığı aramış: "İstanbul'un
kendine has bir ışığı var. Belki yüksek bir şehir olduğu için, belki de
tozu farklı olduğu için. New York'ta toz yok, toprak kalmamış. İstanbul'un
yumuşak altıni ışığını yok orada, çok daha ortadan, daha
keskin..."
Sergideki fotoğrafların yoğunluğu arasında birçok ünlü ismin portresi
de göze çarpıyor. Resim dünyasının ustaları Andy Warhol, Mark Rothko,
Erol Akyavaş, Burhan Doğançay; fotoğrafın kilit isimleri Andre Kertesz,
Mary Ellen Mark, Robert Frank; New York polis teşkilatının altını üstüne
getiren dedektif Frank Serpico; şarkıcı Eartha Kitt; yazar James Baldwin
bunlardan bazıları. Pakay, kendisi için portre çekmenin çok zor olmadığını,
"Öyle telefonlarla, yazışmalarla uğraşmadım. Genellikle konular bana
geldi" sözleriyle dile getirirken okuduğu okulun avantajlarını da şöyle
özetliyor: "Yale'de okuyorsanız hocalarınız zaten ya bu ünlü sanatçılar
ya da onların yakın dostlarıdır."
Rothko'yla bourbon
Sedat Pakay için en zoru ressam Mark Rothko'yu fotoğraflamak olmuş. Pakay,
haftalarca süren bitmek bilmez telefon görüşmelerinden sonra ancak ikna
edebilmiş sanatçıyı, o da fotoğrafları atölyenin dışında çekmek koşuluyla.
Çekimler bittikten sonra Rothko, Pakay'ı atölyesine davet etmiş ve saatlerce
sohbet etmişler. Pakay ilk kez içtiği bourbon viskisinin tadını bir kez
daha duyumsayarak Rothko ile buluşmalarını anlatıyor: "Yalnız bir
adamdı Rothko. Belki de benimle o yalnızlığını gidermek için saatlerce
konuştı. Bir yıl sonra da intihar etti."
Radikal
|