Binlerce yıldır büyüleniyoruz
Anadolu tarihindeki büyü ve inanışların öyküsünü anlatan 'Elemterefiş'
adlı sergide adak heykellerinden muskalara, tılsımlı taşlardan ağaçlara
bağlanan çaputlara kadar birçok obje var.
Şifa veren muskalar, aşk büyüleri, insanları kötülükten koruduğuna
inanılan tılsımlar, adak heykelcikleri, ağaçlara bağlanan çaputlar, büyü
kitapları, falnameler, batıl inançlar... Tüm bunlar 13 Haziran'da Yapı
Kredi Kültür Merkezi Vedat Nedim Tör Müzesi'nde başlayacak 'Elemterefiş:
Anadolu'da Büyü ve İnanışlar' adlı serginin konukları.
Büyü ve fal yüzyıllardan beri Anadolu insanın vazgeçemediği inanışlardan
biri. Hititler'den başlayan bu inanış günümüze kadar geldi. 'Hitit
medeniyetinin başkenti Hattuşaş bir büyü merkeziydi. Çünkü Hitit dini
aynı zamanda bir büyü diniydi' diye anlatıyor serginin editörü Ekrem Işın.
Hititler dertlerine deva bulmak için başkent Hattuşaş'a akın ederlermiş.
Hatta büyü ve büyücülük o kadar gözdeymiş ki bu işi yapanlar aralarında
bir lonca bile kurmuş. Bu döneme ait büyü metinleri, Hititler'in binaların
temeline adak olarak koydukları çivi heykelcikleri de sergilenen nesneler arasında.
Antik Çağ, Anadolu'da birçok şeyi değiştirse de bu geleneği değiştirmemiş
ve Anadolu büyünün önemli merkezlerinden biri olmaya devam etmiş. Işın 'O
dönemlerde de ak büyü - kara büyü ayrımı varmış. Ak büyü iyilik, kara
büyü ise kötülük için yapılırmış' diye anlatıyor. Sergide o döneme
ait özellikle üzerine şekiller, yazılar işlenen ve tılsımlı olduğuna
inanılan taşlar yer alıyor. Mide, göğüs ya da diğer ağrılar, hastalıklar
için şifalı olunduğuna inanılan çeşitli taşları Anadolu insanı üzerinde
taşıyormuş. Ama elbette sadece taşımakla yetinmemişler, bu taşlar için
okunan dualar da varmış.
Anadolu tarihinde alışkın olduğumuz savaşlardan biri de Hıristiyanlığın
egemen olmasıyla birlikte büyü işinden iyi para kazanan büyücüler ve
ruhban sınıfı arasında baş göstermiş. Büyü her ne kadar tek tanrılı
dinler tarafından günah olarak gösterilse de insanoğlunun geleceğe ve
bi-linmeyene olan merakı bu inanışın asla bitmemesini sağlamış. Halk arasında
bu işler alttan alta sürmeye devam etmiş. Hatta Anadolu'nun İslamlaşması'ndan
sonra devlet adamları cepheye giderken savaşın akibetinin ne olacağını öğrenmek
için müneccimlere ya da kahinlere danışmışlar. Türbelere çaput bağlamışlar,
mum dikmişler, hatta bazı ermiş türbelerinde içinden geçilince insanları
günahlarından arındıran kapılar olduğuna inanmışlar. Işın, Anadolu'nun
bu büyü ve batıl inançları için 'Bir tür halk İslamı' diyor .
Serginin en ilgi çekici bölümlerinden biri de 'Şaman Bölümü'. Bu bölüm
için Ruslar'ın Atatürk'e hediye ettiği bire bir ölçülerdeki şaman maketi
Ankara Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nden getirilmiş ve sergideki yerini almış.
Bu bölümde yine şaman dinine ait nesneler ve metinlerle büyü ve şamanizm
ilişkisi irdeleniyor.
Sergide büyü ve inanışların Anadolu ve çevresindeki medeniyetlerde bu sır
dolu uzun macerası adak kandilleri, Katolik adakları, hacı mataraları, tılsımlı
gömlek ve mühürler, çeşitli muska ve şifa topuzları gibi nesneler ile
falnameler, büyü kitapları, ve tabletlerle aydınlatılıyor. Dünden bugüne
uzanan bu serüvende metinler, büyü sözleri değişse de yapılış amaçları
ve uygulamalarda fazla değişiklik olmamış. Işın 'Bu merak bugün de aynı
şekilde devam ediyor. İnsanlar yüzyıllardan beri temel problemlerine büyüsel
yöntemlerle, birbirine benzer şekillerde çözümler bulmaya çalışmışlar'
diyor.
Küratörlüğünü Prof.Dr.Gürbüz Erginer'in yaptığı ve tasarımını
Ersu Pekin'in üstlendiği sergi 16 Ağustos'a kadar ziyaret edilebilecek.
Akşam-Efnan Atmaca
|