Bu bienal 'tüy gibi' geçmez
8. İstanbul Bienali, kışkırtıcı projelerin zirvesine tanıklık edecek.
Etkinlik, 'çevreci' tuvaletlerden kavşak ortasındaki odalara ve dinsel içerikli
cesur yapıtlara kadar 'sınır'ı zorlayacak işlerle dolu.
42 ülkeden 85 sanatçının katılımıyla 20 Eylül'de başlayacak ve 19
Kasım'da bitecek 8. Uluslararası İstanbul Bienali'yle ilgili son hazırlıklar
yapılırken, bazı mekân ve projeler de yavaş yavaş şekillenmeye başladı.
Radikal, 'Şiirsel Adalet' kavramsal çerçevesi altında, büyük ilgi görmesi
beklenen sanat projelerinin bir kısmını ilk kez açıklıyor.
İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı tarafından, JTI'ın sponsorluğunda dört
'resmi' mekâna yayılacak olan bienal, 'geleneksel' mekânları arasındaki
Yerebatan Sarnıcı'nın dışında, Karaköy'deki 4 No'lu Antrepo'dan MSÜ
Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi'ne ve Ayasofya Müzesi'ne kadar nice
değişik mekânda sanatseverlere sunulacak.
Şehir, sürprize yine açık
Diğer taraftan, Bienalin 'outdoor' mekânları denebilecek, 'kamusal' olan dış
mekânlar arasında ise, sokaklar, hamam ve tuvaletler başı çekiyor. Bunlar
arasında, İstanbul içerisinde yeri henüz belirlenmemiş bir kavşakta yapacağı
projesiyle, Brezilyalı sanatçı Cildo Meireles var. Sanatçı, bir kavşakta
yapmayı planladığı dört tane oda yerleştirmesiyle dikkatleri üzerinde
topluyor. Meireles'in çalışmasında bir yatak odası, bir mutfak, bir tuvalet
ve bir oturma odası da bulunuyor. Meireles, projesiyle 'herkesin dilediğince içine
girip dolaşabileceği, isterlerse içindeki eşyaları kullanabilecekleri' mekânlar
yaratacak.
Bienalde dikkat çeken bir diğer sanatçı ise, ABD'li Ann Hamilton.
Antrepo'da sergileyeceği eserinde, Hamilton'ın sanatseverlere dev bir perde
mekanizması sunması bekleniyor. Yapıtta, art arda düzenlenecek yaklaşık 10
büyük perde, belirli ritimlerle açılıp kapanacak.
Perdelerin açılıp kapanması sırasında çıkardığı seslerle izleyiciyi
çekeceği eserde, arka planda yer alan bir kapı da perdelerin hareketiyle
birlikte görünüp, kaybolacak.
Ayasofya Müzesi'nin bienale kapılarını açması da etkinliğin 'ruhani'
boyutunu katlayan önemli bir unsur. Bu minvalde, eserleri bienalden bienale
gezinen Güney Afrikalı sanatçı Kendell Geers'in 'İdollerin Şafağı'
(Twilight of the Idols) adlı ilginç yerleştirmesi, etkinliğe damgasını
vurmaya aday.
Yapıtlarında dinsel tabular, ikonlar ve baskı rejimleri arasındaki ilişkiyi
gündeme taşıyan Geers'in projesi, 'Hazreti İsa, Hint tanrıçası Şiva ve
Buda'yı buluşturacak' diyerek, bu ilginç eserin sürprizini daha fazla kaçırmayalım.
Bu yıl hiçbir performans projesinin yer almayacağı bienaldeki 'yerli
projelerden' ikisi ise, xurban.net ve Oda Projesi'nden geliyor:
Xurban.net, Antrepo'daki yerleştirmesinde, Kuzey Irak'taki petrol
ticaretinin 'görünmeyen' yönlerini İstanbullu izleyicinin belleğine
aktarmaya çalışırken, Oda Projesi Venedik'te sergilediği projesinin
'gecekondu' ruhunu taşıyan bir benzeriyle, MSÜ Tophane-i Amire Kültür ve
Sanat Merkezi'nde izleyicilerin karşısına çıkacak Bienalin 'yerli' ağır
toplarından Kutluğ Ataman ise, Antrepo'da sergilemesinin beklendiği videosu
1+1=1 de, Kıbrıs sorununu, farklı bir 'özne'nin çoğul perspektifiyle
bienale taşıyacak. Yine bienale Doğudan estireceği sert ve hakiki rüzgârla,
Fikret Atay ise, Diyarbakır'daki ATM kabinlerinde dans eden 'sokak çocukları'nın
tepkisini sanatseverlerin karşısına çıkaracak.
Eserlerin yüzde 45'i video
Sergilenecek eserlerin yüzde 45'inin video kökenli yapıtları içereceği
bienalin sürprizleri bitmiyor.
Örneğin, Led Zeppelin klasiği 'Stairway to Heaven' (Cennete çıkan merdiven)
parçasına gönderme yapacak olan Antrepo'daki yapıtıyla İtalyan sanatçı
Monica Bonvicini, ya da İstanbul'da kuracağı çevreye saygılı tuvalet
kabinleriyle vatandaşı Bruna Esposito, veya tüm dinleri 'en çıplak haliyle'
tepemize çıkaracak olan Hırvat sanatçı Danica Dakic, yaklaşan bienalde en
çok 'gürültüyü' koparması beklenen sanatçılardan yalnızca birkaçı.
Bienalin 'şehre sızan' diğer yapıtları arasında ise iki örnek özellikle
dikkat çekici: Bunlardan birincisi, Kolombiyalı sanatçı Doris Salcedo'nun.
Sanatçı eserinde, İstanbul'un bilinen bir semtinde, yüzlerce sandalyeyi, alışılmadık
bir yaklaşımla bir araya getirecek!
Bir diğer sanatçı, İspanyol Rogelio Lopez Cuenca ise, eserinde 'artık işlemez
hale gelen' İstanbul'un trafik levhalarını, yeni ve oldukça kışkırtıcı
bir yorumla sanatseverlerin ilgisine sunacak.
Yine bienal çerçevesinde, geçen haftalar içerisinde yeniden örgütlenen
Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği'nin (AICA) Türkiye Birimi de bir
sempozyum düzenleyecek. İstanbul Bilgi Üniversitesi'nin katkısıyla düzenlenecek
bu sempozyum, dünyaca tanınmış sanat eleştirmenlerini Türkiye'den
deneyimli imzalarla birlikte üç gün süresince bir araya getirecek.
Bu arada bienalin, beraberinde ilk kez tişörtler, çanta ve kahve fincanları
gibi 'ürün'leri de getirerek anısını kalıcılaştıracağını fısıldayalım!
Radikal
|