reklam

Eserlerin Analizleri
Sanat > Mercek Altında 

DENİZ BİLGİN RETROSPEKTİF SERGİSİ

Orhan Koçak


 Defter dergisi kapak resmi (Kış 1997, sayı:29)  - Kağıt üzerine guaj

"… [Bu] resimde, olağanüstünün canavarsı olana ve oradan da nihai farksızlaşmaya doğru
gittiği bir sofra sahnesiyla karşılaşıyoruz; masanın bize uzak olan ucuna doğru gittikçe,
figürler tanımlayıcı özelliklerini büsbütün yitirmeksizin önemsizleşmekte, birer desen
öğesine dönüşmektedirler; bir ilerleme midir bakışımızın doğrultusu, yoksa bir gerileme
mi, belli değildir; sahneyi yöneten ve ilerleme-gerileme karşıtlığını askıya alan şey,
sofranın üstünde iç içe geçen ve zaten uyumun ve asgarileşmiş farkın amblemi olarak
düşünmeye yatkın olduğumuz yılan figürleridir (yılan zehri, girdiği organizmayı, o örgütlü,
farklılaşmış yapıyı çözer ve kolayca sindirilebilecek bir sıvıya dönüştürür). 

Resmin arka planı, bir tayfunda köklerinden kopmuş da boşlukta uçuşur gibi duran yapraksız, kurumuş ağaçlarıyla bir "dünya sonu" duygusu vermektedir; ama bu zeminle karşıtlık içinde sofraya daha uzun süre baktığımızda masanın kendisi de sadece bir geometrik biçime, bir ikizkenar üçgene indirgenir ve bu da geri işleyerek zemindeki doğal felaket işaretlerini bir emprime kumaşın motiflerine benzetmeye başlar…"


Kış - Kağıt üzerine guaj

"… Kış isimli guaj, nominalistleşme eğilimi açısından, nerdeyse programatik bir
manifestodur: Kendi içinde ikileşmiş gibi duran mitik, göz kamaştırıcı canavar yine
oradadır; ağaçlarla ya da meyveli saman yığınlarıyla (?) ikiye bölünmüş "sahnenin" sağ
kısmında bazı yerel ya da noktasal "olaylar" da cereyan eder gibidir 

(gizlenen karacalar, sepetli kadınlar, sepetin kendisinin temsili); ama hepsi de o tek renkli bitkisel zemin deseninin içinde özerkliğini yitirmiş ve göreceleşmiş, işaret edebilecekleri öyküyü çoktan yitirdikleri belli olan birer boş gösterene dönüşmüştür. Şüphesiz, nihai darbeyi resmin sol kısmı vuruyor: Zemin, hiçbir şey söylemeyen, hiçbir şey söyleyemeyecek olan harflerden, bir yazı simulacra'sından, demek gösteren fonksiyonunun da göstereninden oluşmaktadır
burada. Bana benziyorsunuz, diyor bu gösteren resmin geri kalanına, en fazla benim kadar anlamlısınız, benden daha yetkili görünseniz bile. - Her şeye bir kumaş deseni olarak da bakılabilir, pençe izlerini bu yapıtta bırakarak uzaklaşmış Anka'nın başından beri bildiği gibi."

Meltem Ahıska


Minareden at beni in aşağı tut beni - 1999
Kağıt üzerine guaj

"Son bitmiş guaj resme bakıyorum. Başsız ve ayaksız, yerinden ve hafızasından uzak
düşmüş bir gövdenin, iğreti kanatlarıyla uçmayı tam da beceremeyen hantal bir yaratıkla
oynadığı çemberden atlama oyununa. Karanlık bir ormanda saklanmış iki yaratık, biri
eksik, biri fazla, belki bir kadın ve bir erkek, kendilerini ve birbirlerini yoketmeden
kavuşabilecekler mi? Nihayet, bu gizli köşede kendi eksikliklerinden ve fazlalıklarından
duydukları utancı bir çoşkuya çevirebilirler mi? Bu oyunun resmedilişindeki
imkansızlığın ardında, tutmanın ya da tutkunun tek umudu mu var? "Minareden at beni,
in aşağı tut beni". Zemin dokusuna karışan yazı oyunun adını böyle koyuyor. 

Oyunun kuruluşundaki umudu, sondaki imkansızlıktan daha çok merak ediyorum. Çünkü son, sonradan geriye dönülerek anlamlanıyor, kesinleşiyor. Resimdeki oyunda ise bir beklenti var...
Bu resimde, o çocuksu kaybedip bulma oyununda, geleceğin dehşetini erteleyen kuvvetli bir "sen" çağrısını duyuyorum aynı zamanda. Yazının beklentisi de bu zaten. Çok mu geç?
Bir bakıma öyle, kaderin başkalığı beni de seni de terketmiş. Ama bu resimlerdeki başkalığı, örneğin bir başka resimde, bir kız çocuğunun sınır çizgisine kadar gidip gördüğü, görüp de de bize anlatamadığı bir başka dünyayı dile getirmek için geç olmayabilir. Yabancılığın payından duyulan umut gene."

Deniz Bilgin/Ressam kitabından

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz