|
reklam |
|
|
|||||||||||
Deniz Bilgin Yorumları "... Her defasında kendi kendini şaşırtmaya, kışkırtmaya ve büyülemeye yönelen bir girişimdir Deniz Bilgin'inki: Her resim, harikulâdeyle ve bilmecemsi olanla yeni bir karşılaşma fırsatı olarak başlamış ve ilerlemiş gibi durur. Gözün, gözlerin kazandığı merkezî rol de bir bakıma bu büyüle(n)meyle ilişkilidir: Birdenbire ortaya çıkan tılsımlı görünümün, kendi kışkırtmasının ürünü olan görünümün karşısında ürpermiş ve sonra da donup kalmış bir öznenin varlığını hissettirir..." "…Bilgin'in mitik ya da doğa-üstü olanla salt süslemeci olanı bir
araya getiren yapıtı, gerçekçi temsilden saf öznel yaratış fikrine görece pürüzsüz bir geçiş
yapmış bir Büyük Geleneğin çelişik dürtülerini birbirine karşı kullanarak tekrar bir
soruya dönüştürüyor: "…Hem sınırsız bir özgürlüğün, her şeyin denenebileceği duygusunun ürünüdür Bilgin'in yapıtı, hem de buna direnen bir katılık ve değişmezliğin. İkiz tematiği kadar desenin de, o çok sıkı işlenmiş "süslemeci" zemin desenlerinin de Bilgin'de kazandığı önemi bu ikili belirlenimlere bağlıyorum ben. Desen nedir son kertede, boşluğun, o temel farksızlığın örtülmesi ve böylece hep orada olan farksızlaşma ihtimalinin de sezdirilmesi değilse eğer? Ama aynı zamanda akademik resim geleneğine karşı, onun kendi ilkesini seferber ederek verdiği mücadelenin aracıdır…" "… İcranın kesinliğiyle anlamın belirsizliğinin .. iç içeliği,
Türk sanatında son 20-25 yılda kendini gösteren bir eğilime, Ergin İnan, Alaettin Aksoy ve Balkan Naci İslimyeli
gibi birbirinden çok farklı ressamlarda gördüğümüz o kasıtlı
"auratik" tavra mı akraba kılıyor Deniz Bilgin'in işlerini? Kısmen. Hepsi de ilksel bir ürpertiyi korumak,
yeniden üretmek için çalışmışa benzer, her biri kendi gereçleriyle, kendi tarzında;
hepsinde bir edebilik veya öyküsellik de saptanabilir. Ama Bilgin'i yönlendiren şiddet (ya da ürkü)
aynı anda hem büyülenmeye hem de aydınlanmaya yol açtığını iyi biliyordur sanki.
Aydınlanmaysa, son kertede, orada bir öyküyü sahiden inandırıcı kılacak herhangi bir tözsel
çeşitlilik olmadığının, her şeyin bire, aynı olanın türevlerine indirgenebileceğinin
sezilmesidir. Gözler balığa benzeyebiliyorsa eğer, dişler de en başında ve en sonunda bıçağa
benzediği, |
|
Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]