Köşe Yazısı

Mimarca DeÄŸinmeler 9

Yazan: Gürhan Tümer Tarih: 19 Ekim 2006
Sinanname
Onu “ Sinan” diye çağırıyoruz. Oysa onun asıl adı bu deÄŸildir, çünkü o bir devÅŸirmedir.
Peki, “sinan” sözcüÄŸünün anlamı nedir? Arapça bir sözcüktür “sinan” ve bu dilde “mızrak, süngü gibi ÅŸeylerin sivri ucu” anlamına gelir.

“Mimar” deyince, hele “Osmanlı Mimarlığı” deyince, o mutlaka aklımıza gelir. Yıllar önce, bir araÅŸtırma için gittiÄŸim bir ilkokulda öÄŸretmen “En büyük mimar kimdir?” diye sorunca, bütün çocuklar hep bir ağızdan, “Mimar Sinan” diye haykırmışlardı.

Evet, Mimar Sinan büyük bir mimardır, dünyanın en büyük mimarlarından biridir, bir tür “hezarfendir”. O, “Ayn-i ayan-ı mühendisin, zeyn-i erkân-ı müessisin, üstad-ı cehabizet-i zaman, reis-i cehabizet-i devran Öklidisi’l-asr-ı ve’l-evan, mimar-ı sultani ve muallim-i hakâni”dir.

Mimar Sinan’ı yere göÄŸe sığdıramayanlar, aslında yerden göÄŸe kadar haklıdırlar ama bunların arasında ölçüyü kaçıranlar da yok deÄŸildir. Bu gibileri ben “Sinanseverler” ya da “Sinanperestler” ya da “Sinancılar” ya da “Sinan muhibleri” diye adlandırmanın yanlış olmayacağına inanıyorum. Bir ara onlara “Sinanîler” demeyi düÅŸünmüÅŸtüm ama, “Sinanîlik” in bir tarikat, üstüne üstlük, piri Ümmi Sinan adında bir mutasavvıf olan bir tarikat olduÄŸunu öÄŸrenince, iÅŸleri karıştırmamak için, o önerimi geri aldım.

Evet, Mimar Sinan’ı sevenler çoktur ve Mimar Kemalettin Bey bunlardan biridir. Onun, çocuklarından birinin adını “Sinan” koyması, ona mimarlık eÄŸitimi yaptırması ve Süleymaniye’ye yakın bir yere gömülmek istemesi bundandır.

Mimar Kemalettin deÄŸil belki ama, baÅŸkaları “Sinan efsanesi”nin bir parçası olarak, Sinan’ın yapılarının, depreme son derece dayanıklı olduÄŸunu orada burda söyleyip dururlar. Gerçekten de, bu ünlü mimarın yaptığı ve padiÅŸahın adını taşıyan Süleymaniye Camii depremlerden pek etkilenmemiÅŸtir ama, Kanuni’nin damadı ve sadrazam Rüstem PaÅŸa’nın, Sinan’a yaptırdığı caminin minaresi ve kubbesi, 1766 depreminde; Kanuni’nin kızı Mihrimah Sultan’ın Edirnekapı’da yer alan ve yine bir Sinan yapısı olan Mihrimah Sultan Külliyesi’nin ise, çeÅŸitli birimleri, cami, medrese, türbe, harap olmuÅŸ, ama, yapılan onarımdan sonra meydana gelen ikinci depremde yeniden yıkılmıştır. Bütün bunlara ÅŸaÅŸmamak gerekir, çünkü Sinan büyük bir mimardır, yalnızca büyük bir mimar deÄŸildir, aynı zamanda da büyük bir mühendistir, dahası, koskoca Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun, “Reis-i dergâh-ı mimaran-ı âli”si, bir baÅŸka deyiÅŸle, “baÅŸmimarı” ya da “mimarbaşı”dır ama, eninde sonunda bir insandır ve kimi zaman doÄŸa çok acımasız olabilmektedir.
Bana ilginç gelen ise, Sinan’ın, mimarbaşı olmadan önce, acemioÄŸlan yayabaşı, kapı yayabaşı ve en güzeli de, zemberekçibaşı olmasıdır.

Sinan, üzerinde çok çalışılmış bir mimardır, dolayısıyla, onunla ilgili çok ÅŸey söylenebilir. Ama bence, tıpkı Tanrı’nın hakkını Tanrı’ya, Sezar’in hakkını Sezar’a verdiÄŸimiz gibi, özellikle de “Sinanname” baÅŸlıklı böyle bir “Mimarca DeÄŸinmeler” yazısında, yalnızca Mimar Koca Sinan’ın hakkını Mimar Koca Sinan’a vermekle kalmamak, Mimar Sinan-ı Atik’in hakkını da Mimar Sinan-ı Atik’e vermek gerekir.

“Atik” sözcüÄŸü hem “eski”, hem de “azat edilmiÅŸ” anlamına gelir. O nedenle, “Atik Sinan”a “Eski Sinan” ya da “Azatlı Sinan” da denir. Bu Sinan’ ın yazgısı öteki Sinan’ın yazgısından çok farklıdır. Mimarbaşı Koca Sinan neredeyse bir yüzyıl, ÅŸan ve ÅŸöhret içinde yaÅŸarken ve Süleymaniye’nin, Selimiye’nin mimarı olarak izzet-i ikram görürken, zavallı Azatlı Sinan, Fatih Sultan Mehmet’in gazabına uÄŸramış, yapmakla görevlendirildiÄŸi Fatih Camii’ni Ayasofya’dan daha yüksek yapmadığı için, kimilerine göre bir güzel dövülmüÅŸ, kimilerine göre de hem dövülmüÅŸ, hem de öldürülmüÅŸtür. Ellerinin kesildiÄŸini söyleyenler de vardır. “Nizam-ı âlem” için, babanın oÄŸulu, kardeÅŸin kardeÅŸi katletmesini gerekli gören Fatih’in, bir mimarın öldürülmesine aldıracağını sanmak safdillik olur.

Tarih böyle yazar ama, Nedim Gürsel, “BoÄŸazkesen” adlı romanında, bu öykünün sonunu baÅŸka türlü baÄŸlar. Åžöyle ki: Romancıya bakılırsa, Mehmet, yani Fatih Sultan Mehmet, Atik Sinan’ı cezalandırdığı için çok üzülmüÅŸtür. Nedim Gürsel daha da ileri gitmiÅŸ, mimarın padiÅŸahı mahkemeye verdiÄŸini ve davayı kazandığını yazmıştır. AÅŸağıdaki satırlar “BoÄŸazkesen”den alınmıştır.

“PiÅŸmanlıkla karışık bir utanç duygusunun mermere damlayan kan gibi yavaÅŸça içine yayıldığını hissediyor [Fatih Sultan] Mehmet. Ve hırsına, gururuna, o aniden patlayan öfkesine bir kez daha yenildiÄŸi için acı duyuyor[…]

“Kadı ÅŸaÅŸkın. Kara cüppesinin içinde bir patlıcanı andıran kocaman burnu, faltaşı gibi açılmış gözleri ve ablak suratıyla ‘La havle velâ kuvvet’ deyip duruyor içinden Mimar.

- DoÄŸrudur kadı efendi diyor, Murat [ Ä°kinci Murat] oÄŸlu Mehmet’ten davacıyım.

- Neden peki ? Neden a mel’un?

- Ellerimi haksız yere kestirmiştir.

Mehmet’e dönüyor kadı. Kekeleyerek:

- Sultanım diyor, sonra padiÅŸahın kendisini ikinci kez düzeltmesine fırsat vermeden ÅŸey… Mehmet Bey diye sürdürüyor sorgusunu, davacıyı duydunuz. Ne buyuruyorsunuz?

- Burası mahkeme, burada buyurulmaz.[…]

Mehmet yumuşamış, devam ediyor kararlı sesiyle:

- Evet, haksızlık ettim. Mimar haklıdır. Oldu bir kere.”

Ä°ÅŸte böyle, ikisi de Osmanlı mimarı olan iki mimarın kısa öyküsü. Benim yazdığım “Sinanname” iÅŸte böyle.

Her İnsan, Her Bina Kendi Yerinde Kalsın

Louis Scutenaire ÅŸöyle demiÅŸ:
“Herkes kendi ülkesinde kalsın: Maoriler Groenland’de, Basklar HabeÅŸistan’da, Kızılderililer Yeni Gine’de, Pikaryalılar Sisam’da, Eskimolar Bratislava’da, Papualılar Wallonia’da, Keltler Sibirya’da, Kalmuklar Provence’da…”

Scutenaire’i tanımıyorum, adını ilk kez duyuyorum. Ama yukarıdaki sözleri bence hârika, bence o sözlerinde Scutenaire müthiÅŸ bir mizah gizliyor, daha doÄŸrusu, gizlemiyor, apaçık sergiliyor.

Evet, besbelli ki, Louis Scutenaire, pek tuhaf, pek muzip bir adam. Bilmez mi hiç o sözlerindeki her ÅŸeyin tepeden tırnaÄŸa yanlış olduÄŸunu? Bilmez mi hiç Maoriler’in ülkesinin Groenland olmadığını, Basklar’ın HabeÅŸistan’da yaÅŸmadıklarını, Bratislava’yı hiçbir Eskimo’nun görmediÄŸini? Elbette ki, en az sizin, benim kadar bilir. Ama söylemiÅŸ iÅŸte o tuhaf sözleri, söylemiÅŸ, çünkü ilginç ve tuhaf bir adam o.

Scutenaire Türk olsaydı eÄŸer, o metne ÅŸunları da eklerdi:

“Anadolu’da da herkes kendi memleketinde kalsın: Mardinliler Samsun’da, Manisalılar Trabzon’da, Konyalılar Ä°stanbul’da, EskiÅŸehirliler Adıyaman’ da, Ä°zmirliler Edirne’de…”

Gelin ÅŸimdi de, Scutenaire’in mimar olduÄŸunu düÅŸünelim ve onun bu durumda neler söyleyeceÄŸini düÅŸleyelim.

Bence, Scutenaire mimar olsaydı eÄŸer, ÅŸöyle derdi:

“Her bina yapıldığı yerde kalsın: Keops Piramidi Stockholm’da, Pantheon BaÄŸdat’ta, Parthenon Pekin’de, Versailles Sarayı Brüksel’de, Villa Savoye Mekke’de, Eiffel Kulesi Moskova’da…”

Son olarak da ÅŸu soru: Bu Scutenaire, eÄŸer bir Türk mimarı olsaydı , söylemine neler eklerdı? Bence ÅŸunları eklerdi: “Ä°shak PaÅŸa Sarayı Ä°zmir’de, DivriÄŸi Ulucamii Manisa da, Gökkafes Rize’de, Süleymaniye Edirne’de, Selimiye Ä°stanbul’da…”

“City Beautiful” ve Ötekiler
Bir “city beautiful” vardır, bir de “beautiful city. Her iki deyim de aynı sözcüklerden oluÅŸmaktadır ama, ikisinin anlamı aynı deÄŸildir, farklıdır: Ä°kincinin, yani “Beautiful City”nin vurgusu daha bir olumludur, sözkonusu kentin güzel bir kent olduÄŸunu bildirmektedir. Birinciye,yani “City Beautiful”a gelince, “kitsch”i çaÄŸrıştırmaktadır biraz, biraz zorlama, biraz yapay bir biçimde güzelleÅŸtirilmiÅŸ bir kenti gözümüzün önüne getirmektedir.

Peki acaba “city beautiful”, “beautiful city” gibi “city ugly”, “ugly city” den de söz edebilir miyiz?

Neden olmasın?Konuyla İlgili LinklerYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "r", büyük harf "E", sayý dört, sayý beþ, küçük harf "x", küçük harf "u"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız