Köşe Yazısı

Eril Kenti Görmek ya da Görmemek: EskiÅŸehir’i Yeniden KeÅŸfetmek

Yazan: Levent Şentürk Tarih: 5 Ekim 2007

Bir köpek bir adamı ısırdığında haber olamadığı, tersine adam köpeÄŸi ısırdığında haber olabildiÄŸi içindir ki, ÅŸimdi yine bir mimarlık okulundan, dönemin baÅŸlayacak olmasından ve bir bitirme konusunun bir mimarlık bölümünde konu olarak verilecek olduÄŸundan söz etmemde, dijital bir köÅŸeyi iÅŸgal edecek derecede önemli bir ÅŸey yok diye düÅŸünülebilir. Ama konu “erillik” olunca iÅŸler deÄŸiÅŸiyor ve nasıl deÄŸiÅŸtiÄŸine dair hikâye hem eÄŸlenceli (ve hüzünlü), hem de epeyce hararetli bir hal alıyor.

Ülkemizdeki mimarlık eÄŸitimi siyasetinin, kapitalist üretim rejimine çizgisel bir biçimde eklemlenerek, faydacı “kapital plus” [Bkz. Ä°MÇ, 6208] meselesi haline nasıl getirildiÄŸini hepimiz biliyoruz: Mimar yetiÅŸtirmek demek, küçükten baÅŸlayıp en büyüÄŸüne doÄŸru, metrekaresiyle programı arasında doÄŸal bir koÅŸutluk bulunan bir proje dersi düzeni kurmak ve bu rejimi meÅŸru kılacak faydalı ders grubu araçlarıyla donatmak demektir. Heteronomatif çoÄŸaltma rejimi kendi mülki güvenliÄŸini aile içinde temin edecek yatırım araçlarına nasıl teslim oluyorsa, mimalık da aynı kapital artışı ilkesine göre yapılanıyor. Böyle bir rejim içinde her ÅŸey projeye doÄŸru, yani mimarın piyasadaki nihai çizim etkinliÄŸine doÄŸru akar. Sosyal bilimler en müfsit, fen bilimleri en münezzeh sayılmak üzere, proje dersi etrafında bir eÄŸitimci baremidir gider. Yapı ve bina dersleri, binaları ayakta tutacak fizik, inÅŸaat ve malzeme bilgisiyle, onların yasal sistem içinde nasıl ortaya çıkarılacaklarına dair yasal bilgiler, bu metrekare üretimi rejiminin asli bileÅŸenleri iken, araya serpiÅŸtirilen sosyal bilimler, tarih, resim, vb. dersler mimarlığın birazcık kültür olmadan yavan kalacağı endiÅŸelerini haklı çıkarmaya hizmet ederler. Bu rekabetçi siyaset, baÅŸtan uca bir eril normativizmin yürürlükte olması ve tutulmasıyken, bitirme projeleri de bu eril idealin arenası ya da en acımasız rekabet sahası olarak yapılandırılır. Sadece öÄŸrenci bu eÄŸitimin verimli, çalışkan, çevik ve saldırgan bir üreticisi olduÄŸunu kanıtlamak zorunda olmakla kalmaz. Hocaları da aynı ÅŸekilde kül yutmaz, kılı kırk yaran, feleÄŸin çemberinden geçmiÅŸ olmalıdır ve olduklarına ne ÅŸüphe, jüri günü bilge kesilecekleri dakikaları iple çekerler. Ender olarak metrekareci proje rejimi, inÅŸaat ülküsünden uzak düÅŸmeyi göze alabilir.

Buraya kadarki hikâye, hâlâ köpeÄŸin adamı ısırdığı hikâye. Yine bir dönem sonuydu, bahar döneminin baÅŸlamak üzere olduÄŸu ve Hrant Dink’in öldürülmesinin herkesin içine iÅŸlediÄŸi günlerdi. Potansiyel Mimarlık Atölyesi için, deneysel güzergâhtan feragat edip, politik gündemle paralel bir atölye yapmanın aciliyetini hissettiÄŸimden, “Cinsiyet ve Kent: Irkçı ÅŸiddete raÄŸmen ötekini anlama arzusu” baÅŸlıklı bir atölye konusu ilan ettim. Dönem baÅŸlamadan önce yazıştığım on-on beÅŸ kiÅŸiden umut verici yanıtlarla birlikte uyarılar da almıştım. Ortak kanı, konunun önemli olduÄŸu, ama Türkiye’de “cinsiyet”, “toplumsal cinsiyet”, “erillik” gibi konularda mimarlık okullarında atölye yapmaya yöneticileri ve öÄŸretim kadrosunu ikna etmenin, imkânsız deÄŸilse de çok zor ve yaralayıcı olabileceÄŸiydi.

Gerçekten de, konuyu gündeme getirmemle okulun sosyal ortamından koparılmam bir oldu. Atölye açma olanağından ve POMÄ°’nin araÅŸtırmalarındaki süreklilikten koparıldım, ve daha ne olduÄŸunu anlayamadan bir tür sosyal linç gerçekleÅŸti. Ve doÄŸrusu, en ağır biçimde, “racona ters davrandığım” için “cezalandırılmama” raÄŸmen, önüme hep ahlaki kılıflar içinde kimi mazeretler getirildi. Görülen o ki, Frye’nin kafes metaforu yalnızca bir metafor deÄŸil, aynı zamanda her an karşımıza dikilebilecek bir hegemonik eril davranış kalıbı.

O günden beri de konuyu yeniden gündeme getirmek ve daha geniÅŸ bir biçimde tartışacak bir okul zemini bulmak için fırsat kolluyordum. Erillik meselesini, yalnızca bir atölye konusu olmakla kalmayıp, bitirme projesi konusu olarak önermek, bu “racon”la mücadele ve o “racon”lara kendi araçlarına mesafe alarak, eleÅŸtirel bir konum kazanma fırsatı vermesi bakımından herhalde deÄŸerlidir. “Erkek dayanışmasına” kadınların direnç göstermesine bir nebzeye kadar tahammül gösterebilen sosyal çevremizin, iÅŸ içlerinden birinin, bir erkeÄŸin “hainin” çıkıp da nerede duracağını bilmemesine vardığında, öfke patlamasıyla karşılık vermeyeceÄŸini sanmak saflık olur. Üzerinde konuÅŸulmayan “av yasası”nın ya da “erkek sözleÅŸmesi”nin kurallarını hiçe saymaya kalkışmak, affedilir ÅŸey deÄŸildir. Kısacası erilliÄŸi sorgulamaya ve bunu da bir bitirme projesi kapsamında sorgulamaya kalkışmak, kapıdan kovulanın bacadan girmesi gibidir; baÅŸta eril erkeklerin sigortalarını attırır ve hezeyanlı konuÅŸmalara, yersiz itirazlara, kiÅŸiselleÅŸen hakaretlere, tehditkâr raconlara, bitmek bilmeyen polisiye tavrılara yol açar. Konuyu ilk gündeme getirdiÄŸimde oluÅŸan güvensizliÄŸin gerekçelendirilmesi bile, erillik konusunu tam da doÄŸru yerde ve doÄŸru zamanda açmakta olduÄŸumu, hatta geç bile kaldığımı düÅŸündürecek derecede semptomatikti: Daha az eril bir internet kafe, daha az cinsiyetçi kentsel çevreler, vs. istemenin alemi neydi, zaten internetin kendisi bir cinsiyetçilik kaynağıydı. Ä°nternetin bir çokluk ve özgürlük alanı olduÄŸu hatırlatıldığındaysa, bir baÅŸka kliÅŸe iÅŸe koÅŸuluyordu: Ä°nternet kafelerimizin yozluÄŸu, ekonomik ve sosyal bir problemdi, nasıl olsa ekonomi iyileÅŸecek, sosyal ortam da iyiye gidecekti, o zaman bugün var, yarın yok olan internet kafeler üzerine mimarların kafa yormasına gerek yoktu. Herhalde bu düÅŸünme çizgisiyle, bırakın erilliÄŸin kentlerimizi nasıl kuÅŸatıp kapattığını görmeyi, en basit tasarım sorunu üzerine bile saÄŸlıklı düÅŸünülemez. Kaldı ki, hiçbir tasarım sorunu yoktur ki, böyle bir “topu taca atma” mantığıyla ele alınamasın…

Bu tür kuru kuruya itirazların gevÅŸemesini, kendiliÄŸinden yok olmasını beklemek de bir o kadar safça bir beklentidir. Çünkü bunlar, Agamben’in çok güzel bir ÅŸekilde dile getirdiÄŸi gibi, erilliÄŸin “anlamı olmadan yürürlükte olma” pratikleridir yalnızca. Yani tıpkı vahyin tek anlamının dolaşımda bulunması gibi bir durumdur söz konusu olan. Eril “av yasası”nın, (Toplum ve Bilim’in Erkeklik özel sayısının giriÅŸinde sayın Semih Sökmen’in ifade ettiÄŸi gibi) “Çük-Kafa”1 hallerinin üzerinde yükseltildiÄŸi mikro fiziÄŸin en az istediÄŸi ÅŸey görülür, örneklenir, üzerinde fikir yürütülür ve tartışılır olmaktır; giderek geçerliÄŸi sorgulanır hale gelmek ve en kötüsü de, baÅŸka yolların da bulunabileceÄŸi, tek geçerli doÄŸruluk rejiminin erilliÄŸin pratikleri olmadığının, tersine içkinlik düzleminin çoÄŸul bir cinsel topoÄŸrafyanın olanaklarıyla kaynadığının gösterilmesidir sanıyorum.

Eril rekabet raconunun hiç de tali olmayan bir yasası ÅŸu olsa gerek: Yeterince ısrarlı, saldırgan olmazsanız, düÅŸünceniz ciddiye alınmayacaktır. Çünkü aslolan içerik deÄŸil, onun ne kadar saldırgan hararet taşıdığıdır. Ama yeterince ısrarlı olursanız, bu kez de ısrarınızdan dolayı mecburen kabul edilirsiniz ama her fırsatta köstekleneceÄŸiniz size en açık biçimde ifade edilir. KuÅŸku yok ki, bu eril av yasasını gevÅŸetebilen tek ÅŸey, baÅŸkalarının da mevcudiyetidir. Nitekim, aÅŸkınlaÅŸtırma çabaları, kimsenin eriÅŸemeyeceÄŸi yüksek perdelerden dem vurmalar, her yanıyla cinsiyetçi önyargıları açığa vuran tasarım örneklemeleri, tümden olumsuzlama imkânını sonuna kadar kullandıktan sonra, bu çokluÄŸa teslim olurlar.

Erillik meselesinin, mimarlar için bir konu olacak kadar bile ciddiye alınmaması, olsa olsa zayıflığın, edilginliÄŸin nedense en bariz örneÄŸi kabul edilen "paper"lar üretebilecek kadar deÄŸer taşıyor oluÅŸu, mimarlığın proje üretim rejiminin dev aynasındaki bir görünüm deÄŸilse, sosyal bilimleri küçümseme alışkanlığının görünümü. Yalnızca rakipler arasındaki kanlı bir tasarım savaşı, erilliÄŸin körüklenmesine dayalı mimarlık eÄŸitimi rejimimizin bitirme konularının malzemesi olabiliyor gibi görünüyor. Sanki kiÅŸisel analizler yapabilmek tasarım yapmanın ön koÅŸulu deÄŸilmiÅŸ gibi, yapılmamış çalışmaları baÅŸtan baÅŸarısız saymak, “eril kenti görmek ya da görmemek” konusunu etik bir ayrım noktasına dönüÅŸtürüyor.

Erillik meselesinin gündeme gelmesine en ÅŸiddetli itirazların erkeklerden geliyor olmasını anlamak mümkün olsa da, kabul etmek elbette mümkün deÄŸil. Çünkü erillik tartışmaları, sanıldığı gibi ne insanların cinsel hayatlarına bir müdahaleyi öngörüyor, ne de tek tek erkekleri hedef göstermeyi ve suçlamayı. Norm(al) olan, ya da Erkek Akıl’ca oluÅŸturulmuÅŸ ve erilliÄŸe uygun dikilmiÅŸ bilgi rejiminin içinde serbestçe dolaÅŸma hakkına sahip olandır ve bu haklar belli erkeklik pratiklerini yerine getirenlere verilirken, ötekiler durmadan nesneleÅŸtirilir. ÖrneÄŸi uzaklarda aramadan, bu akÅŸam evinize gidip buzdolabı, fırın, kredi kartı reklâmlarının cinsiyet kliÅŸelerinin bir listesini yapmaya baÅŸlayın. BeÅŸ dakika içinde pes edeceksiniz, çünkü sayamayacağınız kadar çok olacak.

Ä°ÅŸte size adamın köpeÄŸi ısırdığı haberini veriyorum: Bu dönem, EskiÅŸehir Osmangazi Üniversitesi’nin bitirme konusu “Eril Kent” olarak belirlendi. Dönemin jürilerinin, üretimlerinin, her zamanki gibi baÅŸtan sona yüksek enerjiyle dolu olmasını, okulu “erillik pratiklerinin” her yanıyla masaya yatırıldığı, korkusuz bir düÅŸünce üretimi mekânına dönüÅŸtürmeye devam etmesini umalım…

Bu yazının, geçtiÄŸimiz ÅŸubat ayında yaptığım ve yerine ulaÅŸamayan çaÄŸrımın tekrarı olarak algılanmasını diliyorum. Erillik, hegemonik erkeklik, toplumsal cinsiyet ve cinsellik gibi meseleleri bir mimarlık okulunda, lisans programında tartışabilecek olmak, ne kadar çatışmalı olursa olsun, sonunda demokratik bir akademik hayatın sürmekte olduÄŸuna dair en büyük umut ışığı. ESOGÜ Mimarlık bölümü, öteki mimarlık okullarına da örnek olabilir: Bitirme projesi konusu seçmenin tek ölçüsü, “can yakması” olduÄŸunda, formalizmden uzaklaÅŸmak daha kolay olabilir.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Semih Sökmen, “Bu Sayıda”, Toplum ve Bilim, Güz 2004, sayı: 101, s. 5, Birikim Yayınları, Ä°stanbul.

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý beþ, küçük harf "r", sayý sekiz, sayý dört, büyük harf "T", küçük harf "u"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız