Köşe Yazısı

İstanbul’u İstanbul Yapmak

Yazan: Simla Sunay Özdemir Tarih: 22 Mayıs 2008
Bir ÅŸehirde on yıl boyunca aynı bankta oturmamışsanız, hangi manzara sizin için bir anlam ifade eder? Zihninize çektiÄŸiniz fotoÄŸrafları tazelemek istediÄŸiniz gün geldiÄŸinde ilk nereye gideceksiniz? O fotoÄŸraflar ki tümüyle kimseyle paylaşılmamıştır, eÅŸsizdir. Ä°ki-dört yaÅŸ arası çocukların sürekli aynı masalı dinlemek ve aynı filmi seyretmek istemeleri bir varlık testidir. Aynılık, güven verir. Aynıyı aramayı bir nostalji olarak adlandırmak ne kadar yanlıştır. Çocukların nostaljik olduÄŸunu söyleyebilir miyiz? Oysa bedeni deÄŸiÅŸen ve kaçınılmaz sona yaklaÅŸan yaÅŸlı insan, yaÅŸadığı ÅŸehre bakıp, güven duymak ister. Geçicilik, kalıcılığın üstünde saÄŸlam akarsa eÄŸer, acı vermeyecektir. Algılarını aÅŸan deÄŸiÅŸimin ürkütücülüÄŸünde eve kapanmış çok sayıda yaÅŸlı insan yaÅŸar Ä°stanbul’da. Mesele yüksek kaldırımlar deÄŸil…

Kırmızı Londra otobüsleri, sarı New York taksileri, Ä°ngilizce reklâm panoları ve dönem dönem belediye baÅŸkanlarının “Ä°stanbul’u Broadway yapacağız!”, “Ä°stanbul’u Venedik yapacağız”, “Caddebostan bir Central Park’tır,” naralarıyla, Ä°stanbul kimliÄŸini yitirmiÅŸ, kendi renklerini dahi unutmuÅŸ bir kenttir. Turistlerin veya yabancıların uÄŸramadığı Anadolu Yakası’nın ara sokaklarında “Hair Stylist” kuaförleri, Gross Marketleri (genelde Gros Market yazarlar) ile Ä°stanbul bir Dünya kenti mi yoksa bunca sesine raÄŸmen dilsiz midir?

Evrensellik kentlerin kaderi midir? ÇaÄŸdaÅŸ Sanat ve Mimari evrenselleÅŸirken, doÄŸaya konmuÅŸ kent, doÄŸanın bile iklimlerle ayrıştığı bir Dünya’da aynılaÅŸmanın kurbanı deÄŸil midir? Peki, neyin aynısı? Yukarıda belirttiÄŸimiz “aynı” ile farklıdır elbette. “Aynı”nın sunduÄŸu aidiyet ve “aynı” nın sunduÄŸu yabancılık… Ä°stanbullu aidiyetini yabancılığa terk etmiÅŸtir. YaÅŸadığı ÅŸehrin bir yabancısıdır. Åžehrin ana dili yabancıdır çünkü.

GranitleÅŸen ve yükselen ÅŸehir bir yanıyla DubaileÅŸirken, Tarlabaşı’nın arka sokakları Rio de Janerio’yu aratmaz. Geceleri silah korkusuyla uyuyamayan çocukların bir baÅŸkanı var mıdır bu kentte? Åžehrin içini çocuk ve gençler için yaÅŸanır kılmak adına savaÅŸan, yeni parklar, oyun ve spor alanları, kültür sanat binaları yapan… Okullar dışındaki dünya çocuklara yasaklanmıştır Ä°stanbul’da! Åžehrin toprağından kâr eden müteahhitlerin, Donald Trump’ların bir baÅŸkanı olduÄŸu aÅŸikâr. Filler kıpırdandıkça çimenler ezilmeye devam edecek… Holdingler dev ayaklarıyla güm güm yürürken birkaç çocuk varsın ezilsin!

Ä°stanbul’u Ä°stanbul yapan nedir? Gökdelenlerle topografyasını kaybeden Yeditepe mi? Sarayların dibinden geçen köprüler mi? Mimar Sinan’ın camilerinin altından geçen tüneller mi? Efsane beyazlığını kaybetmiÅŸ, taÅŸtan betona dönüÅŸen Kız Kulesi mi? Giderek çürüyen ahÅŸap evler, köÅŸkler, kasırlar, yalılar mı? BaÅŸkaldırma hakkının yasak olduÄŸu tarihi meydanlar mı? KuÅŸçuları ve çiçekçileri sepetleyerek doldurdukları bomboÅŸ sahil ÅŸeritleri mi? Ä°stanbul’u Ä°stanbul yapan, sarı beyaz yüksek kaldırımları elbette… Yani asıl mesele yüksek kaldırımlar! Kurallara uymayan davranış biçiminin kilometrelerce ifadesi… Tam bir kimlik göstergesi… Mavi minibüsler sabırsızlık yönümüzün bir tasviri. Bir caddede açılan dört adet “Starbucks” markacı karakterin bir kanıtı. Büyük sarı M harfiyle dolu Kadıköy, Taksim, Üsküdar, Bakırköy merkez ilçeleri çoktan kim olduÄŸunu unutmuÅŸ.

Ve asla sokaklarda rastlayamayacağınız engelliler, yaÅŸlılar… Kapısının önünden ayrılmadan sokakta oynayan ve her araba geçiÅŸinde kenarda oyununa ara veren çocuklar… Eksik bir toplum… Eksik Ä°stanbul…

Buna raÄŸmen tarihin alttan kustuÄŸu bu ÅŸehirde belki artık gözünü kapatıp ÅŸehri dinleyen ÅŸairler yok. Ama kendi bayrağını bir protesto unsuru yapan bir kesim var. Bayrağın konuÅŸmadığını duymayan, kendi de böylece konuÅŸurken susan. Bayrağı protesto simgesi olan ÅŸehirde resmi bayramlarda bayraklar da asılmaz olmuÅŸtur artık. Resmi bayramlarda herkes çalışır. Resmi bayramlarını yitirmiÅŸtir Ä°stanbul. Yine de her üst geçitte kendini öven bir yerel yönetimi ve renk renk laleleri vardır. Bu laleler, meydansız, parksız, yeÅŸilsiz bir kentin sus payı mıdır? Öyle ki havaalanı yakında artar, iç mahallelerde azalır, varoÅŸlarda yoktur. Laleler Ä°stanbul hiyerarÅŸisinin bir haritası gibidir. Osmanlı’nın en ÅŸaÅŸalı zamanının simgesinin son birkaç yıllık yükseliÅŸi korkutuyor doÄŸrusu keza Osmanlı’ya pek uÄŸurlu geldiÄŸini söyleyemeyiz.

Adresine de yabancıdır Ä°stanbullu. Konsept Ä°stanbul, Trend, Dragos Drive, (biri Dumankaya’ya dur diyecek mi?) Incity, Uphill, Eltes Gold, My World, My Country, My Village, My Home, My Dream, My City (ya AÄŸaoÄŸlu’na…), Almondhill, Mashattan, Novus Residence (ya TaÅŸyapı’ya…), Villa Sera, Dora Park (Suryapı’ya…), Metrokent (KC Grup’a…) Tüm bunlar yaÅŸam alanı adları… Bu adları kimler veriyor? Kentin dilini yok ederek ne kazanıyorlar? Merak ettiÄŸim bu evlerin kaçında ana dili Ä°ngilizce olan insan yaşıyor? Kaç ana dili Türkçe olan bilinçli kentli bu evleri satın alıyor? Bir ev alırken çocuÄŸuna gelecek satın aldığını fark etmiyor mu? Evin bir kimlik göstergesi olduÄŸunu bilmiyor mu? Ancak doÄŸum yapmak için Amerika’ya uçan bir kesim var ki sanırım hepsi bu evlerde oturuyor. Ä°stanbul’u Ä°stanbul olmaktan alıkoyan da-alan da- satan da memnun galiba…

Ä°talya’da, Bologna sokaklarındayım. Bir tane Ä°ngilizce tabela yok. Ä°ngilizce konuÅŸmuyorlar da. Kaldığım sekiz gün boyunca Ä°talyanca’yı söküyorum neredeyse. Tümüyle korunmuÅŸ, renklerle bozulmamış taÅŸ yapıların arasında beyaz taksiler gözü almıyor. M harfli hamburgerciyi ise uzun aramalar sonucu buluyorsunuz. Her yerde Ä°talyan kahvesi çoÄŸunlukta, tatmamanız imkânsız. Ä°talya’da olduÄŸunuzu hissediyorsunuz. Bologna kenti binlerce turistine göre deÄŸiÅŸmiyor. Kendi için yaşıyor, var oluyor. Kendi kaldığı sürece de geleni çok olacak.

Bir şehirde on yıl boyunca aynı bankta oturmamışsanız, o şehir zaten yoktur.

Philip Reeve, “Yürüyen Kentler”* adlı fantastik romanında, kentlerin makineler üzerinde yer deÄŸiÅŸtirmek zorunda kaldığı ve küçük yerleÅŸimleri kovalayıp avladığı dönemi kurgular. Bu hareketliliÄŸi ve aidiyetsizliÄŸi okurken, kentlerin aslında bir aÄŸaç gibi köküyle baÄŸlı kaldığı toprağı özlediÄŸini duyumsuyorsunuz.

Ä°stanbul, Ä°stanbul deÄŸildir. KüreselleÅŸmenin elinde hamur olmuÅŸ sürekli deÄŸiÅŸen bir ÅŸehirdir. Ä°stanbul sadece yürüyen bir kenttir.

* “Yürüyen Kentler”, Phillip Reeve, Çeviren: Müren Beykan, Fulya Yavuz, Günışığı Kitaplığı, 2008 Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "v", sayý altý, büyük harf "P", büyük harf "F", büyük harf "A", büyük harf "A"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız