Köşe Yazısı

Batılı Mimarların Yeni Patronları

Yazan: Alper Gökhan Erdem Tarih: 1 Ekim 2009
Batı ile doğu arasındaki ayrışma/çelişki günlük hayatımızın hemen hemen her alanında karşımıza çıkan önemli kıstaslardan birisidir. Dünya gündemi, siyaseti, ekonomik ve kültürel gelişimi için belki de çoğu cevabın dayandığını bir düzlemdir batıda ya da doğuda olmak. Buna bir de insanlık tarihinin başladığı noktadan günümüze kadar gelen ve dinsel inanç özgürlüğüne dayanan ayrışmayı da eklersek bugünkü dünya toplumundaki temel kırılmanın resmini en genel hatlarıyla çekmiş olabiliriz.

Peki, hepimizin oldukça iyi bildiği bu olguların mimarlık dünyası ile ilişkisi nedir diye merak edenler için yazının başında hemen söyleyeyim; sosyolojik ve ekonomik gelişmelerle beslenen bu bilim dalının belki de en önemli sorunsalı, bugün bu dengeler üzerinde nasıl ayakta kalınabileceğidir. Mimarlığın teorik gelişimi çerçevesinde incelendiğinde bu değişen dengeler henüz çalışma alanını yeteri kadar meşgul etmemiş olabilir. Fakat bu mesleği pratik anlamda hayata geçiren, özellikle batılı pek çok meslektaş, bugün yüzyıllardır umursamadıkları ve belki de küçümsedikleri "diğer" kültürü anlama çabası içerisine girmek zorunda kaldılar.

Konuyu isterseniz daha güncel verilerle biraz açalım. Bundan önceki bazı yazılarımda da belirttiğim gibi mimarlık mesleğini icra eden bürolar, yoğunlukla batılı toplumlarda, ülkemizdeki genel durumun aksine, daha kurumsal bir yapı içerisinde faaliyet gösteren yüksek bütçeli işletmelerdir. Bu işletmeler yıllık bilançolarını belirlerken, iş güvencelerini ve risklerini çok iyi hesaplamalıdırlar. Yıllar süren kararlı/istikrarlı gayretleri ve büyüyen ekonomileri ile profesyonel camiada belli bir seviyeye getirdikleri firmalarının, değişen dünya şartları ile bir anda buharlaşmasını önlemek için özellikle nakit akısının sürekliliği konusunda hassasiyet göstermeleri gerekmektedir. İşte tam da bu sebepten dolayı, 2008 krizinin etkisiyle oldukça hızla daralan ekonomi, önce inşaat sektörünü ve buna bağlı olarak da sayıca kalabalık, büyük mimarlık bürolarını vurdu. En ufak projeleri dahi inşaat maliyeti açısından milyon doları bulan bu firmalar sadece hızlı bir küçülmeye gitmek zorunda kalmadılar; fakat aynı zamanda yılların emeği isimlerini ve işletmelerini de kaybetme riski ile karşı karşıya kaldılar. Maliyet büyüklükleri gereği sadece banka kredileri ile dönebilen sektör, kriz bankalarda yaşanınca yüzyıllık ritüellerini değiştirmek zorunda kaldı, hem de çok hızlı bir manevra ile.


Dubai'deki hızlı yapılaşmanın bir başka boyutu


Evet; sistemli, düzenli, güvenilir ve sürdürülebilir batının batıya patronluğu, yerini bilindik bir sisteme henüz dayanamayan, altyapısı eksik, diyalog sorununun yeteri kadar aşılamadığı doğunun hakimiyetine bırakmış durumda. Batıda mimarlar tam anlamıyla şaşkın! Nereden ve nasıl başlayacağını bilmeyen birçok ofis olduğu gibi, çoktan başlamış ama halen bir sisteme girememiş ilişkiler de görmek mümkün. Aylardır doğulu patronları için çok kapsamlı fizibilite çalışmaları yaptıkları halde, henüz ne iş garantisi, ne de herhangi bir ödeme alamamış, tecrübesi yıllara dayanan birçok ofis var batıda. Elbette özellikle Dubai ve Abu-Dhabi bölgesinde, çoğu İngiliz ve Amerikan mimarlık ofislerinin ürünü olan oldukça büyük boyutlardaki mevcut yapılaşma, önümüzde doğu-batı diyaloğu açısından en yetkin tecrübe olarak durmaktadır. Fakat çok hızlı bir ivme ile başlayıp, boyları bulutları geçen bu yapılar bile ne yazık ki günümüzün işçi kıyımlarına engel olamayacakları kredi sorunları ile boğuşmaktadırlar.


Tripoli, Libya deniz kıyısı için uluslararası mimarlık firmalarının Kaddafi'nin 40. yılı anısına ürettiği projeler


Özetle artık batılı mimarların önünde, İslam toplumunun paralı patronlarının kaçamak şehir projeleri yok! Bilakis, dini kültürün en yoğun yaşandığı, kimi yerde halen şeriat kanunları ile iş yürütülen Arap Yarımadası ya da hemen hemen her şeyin bir diktatörün keyfine dayanabildiği Libya gibi coğrafyalar var artık! Bugün Londra'da birçok ofisin, çalışanlarını Arapça dil kurslarına teşvik ettiğini görmekteyiz. İslam kökenli, bölgeyi, dini ve kültürü tanıyan mimarlara batıda artık ve birdenbire daha çok ihtiyaç duyulmaya başlandı. Büyük ofislerdeki patron masalarında, üzeri notlarla kaplanmış Arapça fizibilite raporları, İslam motiflerini anlatan derlemeler ve araştırmalar en çok rastladıklarınızdan. Peygamberin hayatı ve dinen kutsal sayılan birçok unsur için harıl harıl araştırma yapan mimarlar görmek işten değil. Doğunun her zaman "öteki" diye adlandırılan yaşam kültürü, çok hızlı ve beklenmedik bir şekilde "öncelikli" oluverdi bugünkü batının alarm veren meslek dünyasında.


Medine Kuleleri Projesi, Tripoli - Libya, Sidell Gibson Architects


Kuşkusuz buna ne doğu, ne de batı hazır değil henüz. Bir milyon metrekareden büyük ve hiçbir altyapısı olmayan bir vaha üzerine, iki hafta içinde programı bile belli olmayan bir yapı önerisi için üç boyutlu gerçekçi modeller üretmek, batının hiç ama hiç alışık olduğu bir çalışma disiplini değil. Karar mekanizmasındaki birçok ortak, altyapısı bu kadar eksik bir projenin, hayal ürünü olmaktan öteye gidemeyeceğini düşünse de, buna mecburlar ne yazık ki; çünkü batının batıyı doyuracak işi kalmadı artık! Tasfiye olmamak için değişmek zorundalar; fakat hiç kuşkusuz bunu yaparken ellerinden geldiği ölçüde değiştireceklerde! Aslına bakılırsa "doğu"nun da buna ihtiyacı olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Eğer iş güvencesi bir prensin iki dudağının arasından kurtulmaz ve bir sistem dahilinde belli teminatlara dayandırılmazsa, korkarım bu ortaklığın çok uzun süreceğini söylemek zor. Burada varlıklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan batılı mimarlar kadar, nitelikli ve işlevsel yapılara ihtiyaç duyan, kalkınma ve modernizasyon bekleyen doğu toplumları da tehlike altındadır. Hiç kuşku yok ki, yapı sektöründe baş gösteren bu önemli güç değişimi dünya toplumlarının da ortak sorunudur; öyle ki mimarlık toplumsal gelişimin önemli bir yapı taşıdır ve ürünün doğru bir sistematikle üretilmesi toplumların gelişimi için yadsınamayacak önemdedir.


Mekke'nin gelişimi için üretilen onlarca şehir planından bir tanesi, SUMOU


Bugün, siyasal ve toplumsal anlamdaki batı/doğu - Müslüman/Hristiyan ayrışması ne kadar şiddetlenirse şiddetlensin, ekonomik çıkarların yön verdiği dünyamızda ilişkilerin sağlıklı kurulması her sektör için olduğu kadar mimarlık dünyası için de artık çok kritik bir önem taşımaktadır. Yukarıda anlatmaya çalıştığım ve biz mimarları birebir ilgilendiren bu değişimin somut verilerini ilerleyen günlerde şüphesiz daha net göreceğiz. Fakat asıl sorulması gereken, batılı meslektaşlarımız, biz Türk mimarlara kıyasla kendileri için çok daha engin bir sorun olan doğu ile entegrasyon adına harıl harıl çalışıp, yüzyıllardan beri gelen kültürel bilgi eksikliklerini giderirlerken; biz bu soruna cevap vermek adına ne yapıyoruz? Çok geç olmadan bu soruyu kendimize sormakta yarar görüyorum.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "D", küçük harf "b", sayý yedi, büyük harf "T", büyük harf "N", sayý beþ

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız