Köşe Yazısı

Yöresel Karadeniz Mimarisi

Yazan: Ahmet Turan Köksal Tarih: 5 Ağustos 2010
Ne güzel! Turistik bir konu! Ahşap yapı örneğinde bir değer. Mekansal analizini de yapmak lazım. Bu okuduğunuz da bir araştırma yazısı olabilir. Hatta ve hatta "Doğu Karadeniz'deki ahşap konut örneklerinde çatı aralığındaki açıklıklar sayesinde bilinçli oluşturulmuş hava sirkülasyonunun iklimlendirme ve depolamaya etkileri" diye bilimsel bir araştırma da olabilir.

Yani ne güzel de yöremizdir Karadeniz, geleneksel bir sürü mimari öğe içeren değil mi?

DeÄŸil iÅŸte!

Kimse kendini kandırmasın. Şu yeni yapılan ve zamanında yapılmasına karşı olan birinin faili meçhul ölümüne de sebep olan Karadeniz Sahil Yolu'nun üzerinde yapılacak yarım saatlik hızlı bir yolculukta fikriniz değişebilir. (Yavaş gitmek olası değil o yolda) Yani kimse kendini mimari açıdan "Günümüzde Karadeniz Mimarisi çok önemlidir" diye kandırmasın. Bugün İstanbul Ümraniye'de ya da Maslak'ta ne kadar Osmanlı Mimari izi varsa Karadeniz de eski mimari öğeler o kadar kalıcı durumda diyebiliriz. Hızlı, o kadar hızlı değişiyor, eski mimari değerleri tekil örnekler olarak kalmaya başlıyor, saçma sapan bir hale dönüşüyor.

Çok çok can sıkıcı. Karadeniz sahilinde vızır vızır tırların, otobüslerin ve 120 km ortalama hızla geçen gurbetçi arabalarının asfaltının yanında garip çalılıklar sonrasında bilmem kaç adet iş makinasının bilmem kaç saatlik işi sonucu kayalardan oluşturulmuş setlerin arasındaki 4 metrelik suni kum üzerinde, çöpleri kenara atarak, denize girmeye çalışıyoruz. Genelde kırık olan plastik şezlongları günlük 5 TL'ye kiralayan "aile plajı" sakinlerindeniz. Arkamı denize çevirdiğimde yüksek hızla geçen tırların görüntüsünün arasından arşa yükselen 10 katlı hatta 11 katlı sıra sıra binaları görüyorum.



Bu binalar nedir yahu? Karadeniz sahilindeki bir ilçeyi bir kasabayı örnekleyerek kötülemiyorum, tüm Doğu Karadeniz böyle. Böyle bir durum nasıl olur. Bu apartmanlar nasıl 10-11 kat izin alabiliyorlar. Nasıl oluyor da 1.5-2 metrelik konsol betonarme balkonlar sıra sıra diziliyor. Bunların çoğu kırmızı tuğla cepheli durumda. Sıva lüks bir ihtiyaç.





Sahile, bu yeni sahil yoluna cepheli bir arsa varsa, bu arsanın çekme mesafeleri sonrasında kalan yer 10 katlı ve kaçak çatı katı ile 11 kat nasıl çıkabiliyor. Bu nasıl bir mimaridir. Bu tüm sahil boyu devam ediyor. Bu nasıl bir açgözlülük. Bu nasıl normal bir ihtiyaç olarak görülebilir.





İstanbul'daki garip arazi rantı ve yap-satçılığın suni bir örneği. Yine aynı aile plajında çocuklar gümbürtüye gitmesin diye "1 milyoncudan" - kabul ediniz böyle bir kelime hayatımızda artık - kötü kokulu plastikten şişme kolluk alıyoruz. İçindeki malların çoğunun 1 TL olmadığı ama ismi 1 milyoncu olan bu dükkan bana "Yeni Doğu Karadeniz Mimarisi"ni çağrıştırıyor. Dükkanda her şey var. Her şey var ama her şey çok kalitesiz. 4 tane kontrol kalemini deniyorum ancak biri çalışıyor. Renkli ufak ampüllerden çoğu çalışmıyor. Herşey var evet her şey çok ucuz.

Ne yazık bu sahil yolundaki binalar da öyle.

Binalarda balkonlar var ama balkondan inşaattan hemen sonra plastik doğrama ile kapatılmış. Yahu bina yeni. Balkon yaptırmasaydınız o zaman. Yok balkon istediniz niye kapattınız. Anlamak olanaksız. Haa bir de cam kapamalar. O da yeni moda.



Binaların aynısı dibinde yapanlar da var. O kadar yakın ki binalar.



Bir de sahil yolundaki üst ve alt geçitler var. Rize'deki garip üst geçitin halini biliyorsunuz ki açılmalar olmuş. Yıkılabilirmiş. Bir de alt geçitler var. Karayollarının tasarım harikası saçakları olan alt geçitleri. İçinin nasıl koktuğunu fotoğrafla anlatamam tabii. Çok keskin bu yaz sıcağında. O koku yüzünden kimsenin kullanacağını da zannetmem.



Pekiyi buralara nasıl gelmiş bu halk. Kendi kendine bu kötülüğü nasıl etmişler. Daha doğrusu neden bu kadar rahat ve normal sayıyorlar bu durumu. Kendimce açıklamaya çalışayım. Doğru olduğunu da iddia edemem. Demiştik ya bu bilimsel bir çalışma değil.

- Neden sahilde böyle binalar 10 katlı?

- Eh ne yapsın sahibi. Hakkı yapar kaç katsa...

- Ancak öyle bir hak nasıl oluşuyor, neden belediyeler bu kadar kata izin veriyor?

- Eh ne yapsalardı ya?

- Ya merkezi yönetim ya da yerel yönetimler bir şekilde karar alıp bu şekilde bir yapılaşmaya karşı önlem alsınlar

- Hiçbir politikacı öyle bir şey yapmaz, oy alamaz aksi halde.

- Ancak bu yol da, kenarındaki yapılaşma da feci.

- Yahu nesi var? Apartman işte. Zaten Trabzon'da sanayi yok. Arazi dik. Başka türlü nasıl yapılaşma olacak.

- Nesi yok ki? Zaten bu 10 katlı apartmanların altında dükkan var. Bir de en üst katları dolu orta katların neredeyse hepsi bomboş. Sıvaları yok.

- Adamın durumu yok demek ki. Durumu olsa sıvayı da yapar. Hem içerisinde kartonpiyerleri perdeleri bile var.

- Neden bu yavan görsellik. Neden bu 160-200 metrekare konutlar. Neden sahilde böyle bir yapılaşma neden bu sahil yolu.

- Şimdilerde sıvası yok ama ileride prekast beton süsler bile konulur. Hem ikidir sahil yoluna laf ediyorsun. Bu yörenin gelişmesi açısından bu sahil yolu çok gerekli.

- Ne gereÄŸi var.

- Eski yolu bilmiyor musun? Kasabaların içinden geçerdi. Sahil dolduruldu da dümdüz yol yapıldı. Ne güzel ulaşım kolaylaştı. Herkes memnun.

- Evet herkes memnun. Herkes artık daha hızlı giden daha yeni model arabalar alıyor. Ulaşım çok önemliyse ve yazın memlekete geri dönülüyorsa daha zor bir yatırma gidilmeli. Doğru yatırım seçilmeli ve "Karadeniz Sahil Yolu" yerine "Karadeniz Sahil Demiryolu" yapılmalıydı.

- Komünist söylemi bunlar. Demiryolu da demiryolu. Bak yöre canlandı. Ulaşım kolaylaştı. İhracat ve ithalat...

- Bu sahil yolunun getirisinin yanında ekolojik açıdan götürülerini sıralamak lazım. Bir de tüy dikilmiş gibi bu binalar.

- Siz büyük mimarlar yöresel binalar beğenmeyerek egonuzu tatmin ediyorsunuz. Karadeniz çok canlı ve değişken bir nüfusa sahip. Bizim ahşap evlerimiz ve seranderlerimiz var. Bunları görmezden geliyorsunuz.

- Karadeniz yöresinde mimari açıdan değerli kaç tane bina vardır. 1960 sonrasında yapılmış.

- Ne bileyim ben. Sahil yolumuz var ya...

Evet biz büyük mimarlar zaten bir şey beğenmeyiz değil mi. Gerçekten içim acıyor. Çok çok üzülüyorum. Köy yerinde bile (sahilden 4200 metre içeride ve en az 200 metre deniz yüksekliği olan yerde) 4 kat 5 kat binalar. Yahu neden? Ben akrabam için tek katlı olmasında yana olduğum bina iki katlı olunca dahi üzüldüm. Hatta alt katı betonarme üstünün yığma olmasına razı oldum diye yapan usta üst katın da betonarme olması hususunda ısrarcı olmuştu. Gerekirse kat çıkılırmış.

Sonra usta ile bir konuşmamız oldu. İlçenin en büyük kahvehanesinde çay üstüne çay ve ben soruyorum o söylüyor.

- Planları nasıl çıkartıyorsunuz?

- Benim fotokopilerim var onlardan beÄŸeniyorlar.

- Aaa bakayım nedir onlar?

- Yeşil çuha masaya dörde katlanmış ve katlandıkça kat yerleri eskimiş 6-7 sayfa plan, bazıları silik.

- Eh bunlar ölçeksiz

- Biz ölçüyoruz ya.

- Peki mal sahibinin hiç mi istekleri olmuyor?

- EÄŸer bunlardan beÄŸenmezse bize tarif ediyor.

- Tarifle oluyor mu?

- Oluyor işte sonra ona göre kalıpta karar veriyoruz.

- Peki ne ister genelde mal sahibi.

- Balkon olsun ister. Çok oda olsun ister. Ortada bir hol olsun ister.

- BaÅŸka?...

- Kaç kat olsun ister ona göre yaparız.

- Peki statik. Demir hesabı.

- Ben biliyorum hesabını.

- Eh benim çizdiğimde ortada kolon fazla demiştin.

- Fazla.

- Aman ha sonra onu kaldırmayasın.

- Sen mühendissin (mimar olduğumu 4-5 kez demiştim sonra vazgeçtim aynı şey) okumuşsun. Ama İstanbul'a göre hesap etmişsin.

- Ben etmedim. İnşaat mühendisine hesap ettirdim. O kolon olacak orada.

- Ben şunların bunların evinde şöyle böyleee...

Uzadı gitti konuşma. Ben bu tür derme çatma binaların projelerinin nasıl türediğini az çok anladım. Bu tür binalarda ana masraf beton ve demir. Tabii kalıp kereste. İşçilik bile çok çok mesele değil. Her usta iyi usta olduğunu iddia ediyor. Bizim usta zor da olsa planı okudu anladı. Anlattım. Ancak bir daha beton dökülmeden geldiğimde gerçekten jilet gibi kalıplar çakılmış, şakülünde derecesinde beni bekliyordu. Kolonlar ve tabii tam hesabına göre demirler de konulmuştu. Ortalama İstanbul kalıpçısından daha iyi iş çıkardığını söyleyebilirim.

Ancak bir başka tanıdığımız ise balkonları 1,5 metre konsola dayanamamış ve altlarında yerden başlayan demir borularla destek yapmak zorunda kalmıştı. O kadar söylediğim halde saçak ve yağmur oluğu koymadığından üst katların kiriş betonları hep demirleri dışarı vermişti.

Sahil sahil... Karadeniz... Artık geleneksel ve yöresel mekan değerliliği yok olmuş bile. Bu yöre bunu mu hak ediyor. İşte size gerçek hakkettikleri.



Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "D", küçük harf "h", büyük harf "E", büyük harf "V", büyük harf "H", sayý beþ

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız