Köşe Yazısı

Uzaklara...

Yazan: Burak Asiliskender Tarih: 19 AÄŸustos 2010
Denize öylece uzanmış ahşap bir iskelenin üzerinden uzaklara selam gönderdim, az önce... Arkamda duran huzursuz kalabalığın ve ellerimizle yarattığımız beton yığınların önüne geçtim, gizlemek istercesine. Ne kadarının görünmesine engel olabildim bilmem.

Yıllar önce, balıkçılar ile martılarının kanat çırpınışları arasındaki garip yakınlığın ve tatlı tatlı esen rüzgarın hareketlendirdiği dalgaların kıyıdaki irili ufaklı taşlarla dansının sesiyle doluydu buralar. Ufak bir kıyı kasabasının mahzunluğunda, bir kaç yığma evi birbirine bağlayan dar bir sokaktan ulaşılan küçük bir meydanda toplanılır, hem hüzünler hem sevinçler paylaşılırdı. Bir elin parmakları kadar kolayca sayılabilecek sayıdaki herkes birbirini tanır, bir tesadüf uzaklardan yolu düşmüş herhangi bir yabancı da "buralı" sayılır, meydanın orta yerindeki ağacın gölgesinde sohbete dalınırdı. Genç-yaşlı, kadın-erkek, herkesin yüzünde bir gülümseme, ajanstan geçilen haberler ile zar zor ulaşılan bir önceki günün gazetesinin köşe yazıları tartışılırdı. Zamanın dondurulduğu yağlı boya bir tablo gibi hareketsizdi her şey: Nefes almak da vermek de yavaştı.

Çocukluğumun her anına hayat verirdi, kısa da olsa sadece yaz aylarında tattığım bu yavaşlık: Bozkırın orta yerinde, bir türlü bitmek bilmeyen soğuğa ve griliklere dayanmamı sağlardı. Garip bir biçimde okul yıllarında aynı sırayı paylaştığım ve buraları hiç görmemiş bir arkadaşım da can bulurdu bu yavaşlıktan. Gözlerini kapar, dağları kaplayan yeşilliği, meydanı, meydandaki heybetli ağacı, dar sokakları, denize nazikçe dokunan ahşap iskeleyi, martıları, balıkları hatta balıkçıların ağlarını anlatmamı ister, kışın kör ayazında sıcak düşler kurardı.

Sanki sadece bana ait gizli bir anahtarı vardı, bu yolu sapa yavaşlığın. Yazları kapıyı açar, giderken de sıkı sıkıya kilitlerdim. Kimsenin giremediğini sanırdım. Uzun yıllar önce bir yaz, hayallerimle süsleyip adeta bir törene dönüştürdüğüm buluşmalarımızın birinde yıkılmaya başladı her şey: Birileri, düşlerime izinsizce girmiş, güvenip paspasın altına sakladığım anahtarı çalmış ve benim güzel koyuma tepeden bakan çirkin bir yazlık dikivermişti. Yetmezmiş gibi, hemen yanı başına birkaç tanesinin de inşaatına başlanmıştı. O yaz, denizi saran yeşil dağlara bakamadım. Hırsız girmiş bir evdeymiş gibi hissedip, huzur bulup uyuyamadım. Sessizce terk ettim: Zihnimden de haritamdan da sildim. Uzak-yakın başka yerlere gitsem de, her fırsatta sığındığım bu kıyıya uzun yıllar ayak basmadım, basamadım.
Gazetelerden, başka yerlerin haberleriymiş gibi, o çok sevdiğim kıyı boyunca bir sahil -oto- yolu yapıldığını okudum. Dergilerde, yeşilin binlerce tonu arasında yaşam vadeden deniz manzaralı yazlıkların reklamlarına baktım. Tepki veremedim. Çocukluk arkadaşımla her karşılaştığımızda, lafı ne zaman buraya getirse, lafı değiştirdim, kaçtım. Çocukluğumda kurduğum sıcak hatırayı bozmak istemedim.

Geçenlerde, bir kaçak gibi yakınlarında bir yerlerde dolanıverirken, bir arkadaşımın, eski bir iskeleden güneşin batışını izleme ısrarına yenik düştüm. Hiç sesimi çıkarmadım, daha önce hiç ayak basmamış gibi davrandım. Yolda arabanın penceresini aralayıp, düşlerimde sakladığım deniz kokusunu geri çağırdım.
Aradan geçen zaman çok şeyi değiştirmesine rağmen, ne hikmetse o dar sokağı ve meydanı, hatta meydanın orta yerindeki görkemli ağacı etkilememişti, ne mutlu! Adeta üzerlerinde bir koruma kalkanı varmış gibi, öylece kalmışlardı. Yeni eklenen her şey, kim bilir belki de buranın yavaşlığına dokunulamadığından, dar sokağı saran evlere, meydana ve iskeleye uzağa yerleştirilmişti. Belli belirsiz bir geçit var gibiydi arada. Anlaşılan, yıllar önce gizlediğim anahtarı kimse bulamamıştı.
Sokağı yavaş yavaş adımladım, çoğu unutulmuş çocuk oyunlarını düşleyerek. Sonra o görkemli ağacın gölgesine bıraktım kendimi, derin derin içime çektim. Bir umut, birkaç adım ötede duran griliği ötelemek istercesine hızlıca üfledim nefesimi.



Ne garip, yaşadığımız kentlerin karmaşasından, yoğunluğundan kaçıp sığınacak bir yerler ararken, neden uzaklaşmak istediğimiz her şeyi yanımızda getirmeyi istiyoruz, anlamıyorum. Oysa bırakabilsek her şeyi geride, izimizi kaybettirebileceğimiz yollardan geçip, herkesten ve her şeyden uzak kalabilsek, öylece... Rüzgarın sesi kalsa sadece kulaklarımızda; Yüzümüzde bir gülümseme... Oyunlar kursak, sohbetler etsek...

Yanlış anlaşılmasın, kalabalığı da karmaşayı da çok severim. Farklı sesler, renkler arasında kaybolmak heyecan verir bana... Yetmiş buçuk milletin arasına kendimi gizler, özgürleşirim. Özellikle de etrafımı saran yabancı seslere kulak verir, konuştukları dilerin ritmini ezberlerim. Bir o kadar da yabancılığı severim, aslında... Hatta çoğu zaman çok iyi bildiğim yerlerde yabancılığı tercih ederim. Kalabalığın arasına gizlenip, bir bulmaca gibi mekanları ve yaşamları deneyimlerim. Etrafa merakla bakan gözleri takip eder, kendi gözümden kaçmış detayların izlerini ararım. Yetmez, her fırsatta uzak yerlere ava giderim. Renkleri; mekanları, yaşamları, fotoğraf makinemden çok bedenimle kaydederim. Yersizleşir, her seferinde yeniden ‘yer'leşirim.

Günlük hayatımızı saran herhangi bir şeyi uzakta bırakabilmeyi beceremiyoruz, maalesef! Ne şehirde mutlu mesut yaşayabiliyoruz, ne de dışında! Mutsuzluğumuzun sebeplerini bir kenara itip, köyleri kentlere; kentleri köylere taşıyıp duruyoruz. Geniş yollar istiyoruz, hızlıca akıp gidebilmek için. Konforlu, yüksek ve geniş yapılar istiyoruz, içlerine daha fazla eşya tıkıştırabilmek için.

Nerede olduğumuzun bir farkı kalmadı, neredeyse. Çevremizdeki her şey birbirinin kötü tekrarlarına dönüştü: İçlerinde düşünmeden yaşanan evlerle, mahallelerle doldu. "Yer" de yersizlik de yitti...

Önemli olan, her şeyi olduğu yerde bırakabilmek; Anlamsız yere, hiçbir şeyi kendisinden uzaklara sürüklememek...

Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: sayý iki, büyük harf "A", sayý sekiz, küçük harf "v", sayý altý, sayý iki

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız