Köşe Yazısı

Vinçlere Ne Oldu?

Yazan: Levent Şentürk Tarih: 22 Temmuz 2005

“Kongre Vadisine dev vinçler
Temmuz 2005’de yapılacak Dünya Mimarlık Kongresi için düzenlenen yarışma sonuçlandı. Genç mimar Fatih Erduman’ın tasarladığı vinçler, Kongre Vadisi’ndeki dinamizmi ve iÅŸlevselliÄŸi artıracak”
Radikal Gazetesi, 6 Eylül 2004.

Dev cüsseli bir etkinliÄŸi, bittikten sonra ballandıra ballandıra anlatmak zor deÄŸil, doÄŸrusu bu bol bol yapılacak önümüzdeki günlerde… Ama bu, UIA’nın 22. Ä°stanbul Kongresi için, 5M’li bir Migros’taki malları anlata anlata bitirememekle aynı anlama gelecek; kısacası boÅŸboÄŸazlık etmek olacak. Gerçekten de, UIA’da beklendiÄŸi gibi sayıca çok ÅŸey vardı ama “21 gram”lık bir eksiklik söz konusuydu. Kongrenin aylar öncesinden “beyninin alındığını” ÅŸimdi yeniden hatırlayalım. BaÅŸta sayın Aydan Balamir’in görevden alınması ile baÅŸlayan rezaleti anımsatmak gerekiyor. Balamir’in olayla ilgili olarak yazdığı mektuptan, görevden alınma biçiminin yaydığı nahoÅŸ kokuları duyabilirdiniz. Alel acele görevine son verilmiÅŸ, belgelerine el konulmuÅŸ ve kongrenin fikir babalarından birine böyle teÅŸekkür edilmiÅŸti. Bunu bir baÅŸka rezalet izlediÄŸinde, yani Mimarlar Odası BaÅŸkanlığı, yarışmayı iptal ettiÄŸini oda ÅŸubelerine yolladığı mektuplarla duyurduÄŸunda, mimarlık medyası çalkalanmıştı. Bu çalkantıyla beraber, UIA’nın Türkiye’de yapılacak olmasından heyecan duyan mimarlık dünyası, büyük hayal kırıklığına uÄŸratılmış oldu. Kongrenin ciddiye alınır bir yanı kalmadığı da böylece belli oldu.

KiÅŸisel olarak, Erduman’ın projesinin birinci seçilmiÅŸ olmasından büyük mutluluk ve heyecan duymuÅŸtum. Mimarlık yarışmalarına girmek için bir ortam mı oluÅŸuyordu yoksa? Türkiye’de mimarlık düÅŸüncesinde radikal bir dönüÅŸümün ayak sesleri mi duyulmaktaydı? Ama umutlar boÅŸa çıktı, Erduman’ın dehâsı hiçe sayılmakla kalmadı, otuzlu yaÅŸlarının başındaki Erduman’ın tek başına böylesine görkemli bir iÅŸin müellifi olarak, genç mimarlar kuÅŸağı üzerinde yaratabileceÄŸi her türlü olumlu enerji de baÅŸlamadan sona erdi. Erduman’ı birinci seçen jüri, baÅŸka projelere de ödül vermiÅŸti. Bunların arasında, özellikle Haldun AÅŸçıkoca ve Recep Üstün’ün önerileri, olaÄŸanüstü sonuçları olabilecek, strüktürel bir virtüözite örneÄŸiydi. AhÅŸap çatkılı piramidal birimlerin, kentin çeÅŸitli noktalarında tekrarına dayanan projeleri, yarışmada üçüncü gelmiÅŸti. Kısacası, ödül verilen beÅŸ öneri de unutuldu, unutturuldu, halının altına süpürüldü. Dev organizasyon, açılan yarışmanın ödülü olan 20 bin ytl’yi ödemeye gelince parayı zor denkleÅŸtirdi! Törende, ödül almaya gelen yarışmacılar, devlet erkânının bitmek bilmeyen konuÅŸmaları ile bunaltıldı ve ödül aldıklarına piÅŸman edildi.

UIA boyunca ya da öncesinde bu projeleri sergilemek nedense hiçbir galerinin aklına gelmedi. Yarışmadan kongre süresince vadinin hiçbir yerinde bahsedilmemesi ise, hasır altında nelerin bulunduÄŸunu gösteriyor. Türkiye’nin uluslararası bir mimarlık kongresine yön verme yetkisini eline geçiren insanlar, kongrede kendi ülkelerinde üretilmiÅŸ gerçek projelerden rahatsız oluyor, ödüllendirilmiÅŸ insanları kongreye katılımcı olarak davet etmekten utanıyor, proje önerilerini sergilemek fikrine bile katlanamıyor, tasarımcıdan ise nefret ediyorlar. Mimarlık ancak ve ancak gösteriÅŸli bir medya ÅŸovu olduÄŸunda katlanılır bir ÅŸey gibi görülüyor. Buna karşılık, kolların “Mimarlığın ÇaÄŸdaÅŸ Ustalarına” açıldığını ilan eden Ä°ngilizce afiÅŸlerle kenti donatarak, emeÄŸi hiçe sayılanlarla açıkça alay ediliyor. Vasat reklam kampanyaları ile, kentin kilit noktalarındaki billboardlar birkaç hafta boyunca doldurularak, Ä°stanbul kenti ve Türkiye, mimarlığın çok önemsendiÄŸi bir ülke gibi lanse ediliyor. Bunlardan biri, en saygın Türk mimarlık figürü olduÄŸu inancıyla yapılmış, Sinan’ın adının yazıldığı afiÅŸtir. Fonda Süleymaniye’nin göründüÄŸü bu afiÅŸte, caminin adının yanlış yazılmış olması (“Süleymaniye Masgue” yazan afiÅŸler, kentin en iÅŸlek hattında onlarca yere asılı durumda hâlâ –merak edenlere, ingilizcede böyle bir kelime bulunmadığını hatırlatalım ama elbette Ä°slâm mimarlığının yapı taşı “Mosque”tır ya da “Masque”tır ve bunlardan biri de elbette Süleymaniye’dir). Böyle bir yanlışlığa, sıradan bir kent rehberinde bile rastlanmaz.

UIA Ä°stanbul buluÅŸmasının “mimarlıkların pazaryeri” olacağı sözü verilmiÅŸti. Ama kongre vadisinin giriÅŸine bir tek “pazarcılar giremez” yazıldığı kalmıştı! Belediye’nin ürettiÄŸi ve ücretsiz olarak dağıttığı kent rehberinde ise tarihi yarımadanın Sultanahmet ve Ayasofya’nın bulunduÄŸu merkezinin bir çöl gibi kahverengi ve boÅŸ bir zemin üzerinde betimlenmiÅŸ olmasını, kolay kolay “hizmet”ten sayamayacağımız açıktır. Kongreyi tanıtan afiÅŸlerle ilgili eleÅŸtiriler hemen gelmiÅŸti. Ä°lle de ünlü isimlere oynamak, mimarlık hakkında ucuz ve çabuk yoldan kazanç elde etmek isteyen, entelektüel olmayan kimselerin harcıdır. Mimarlığın fikir dünyası, ünlü insanlarla sınırlı olmayan devasa bir dünyadır. Nitelikli mimarlık, ünlü isimlerle siyam ikizi deÄŸildir ki… Ä°stanbul ise, sadece bu kongreyle deÄŸil, her zaman yetkin aktörleri çeken bir kenttir. Yıl boyu üniversitelerde, kültür kurumlarında konferansları, söyleÅŸileri takip ederseniz, UIA’da birkaç günde onlarca konferansı dinleyip edineceÄŸiniz karışık izlenimden fazlasını edinmeniz mümkündür. Ünlülerin “hepsi de” Ä°stanbuldaydı: Aman ne güzel manzara; aynı akÅŸam içinde iki farklı lokantada iki güzel yemeÄŸi üst üste yiyin ve ne olduÄŸunu görün.

Ayasofya, darda kalınca baÅŸvurulan bir yapı olmak zorunda deÄŸil. Orada sükseli sergiler yapılmasa da olur. Yerebatan Sarnıcında, “Su Balesi Olimpiyatları” da yapalım o zaman, şık olur… “Alabalık Yarışları” da düÅŸünülebilir… Çini tasarımlarını sergilemek için Ayasofya’ya ihtiyacımız yoktur, sadece samimiyete ihtiyacımız vardır. Çini sergisi, bir araya getirdiÄŸi isimleri, entelektüel boyutu olmayan bir ‘konsept’ etrafında toplamıştır. KüratörlüÄŸünü, mimarlık ürünlerinin yüksek kalitesi ile tanınan bir mimarımızın, Nevzat Sayın’ın yaptığı serginin teması, “Bir yüzey problemi olarak sonsuz tekrar” idi. Bu temaya, en yaygın ve sıradan bir seramik uygulamasında da rastladığımız için, orijinalliÄŸine ikna olmamız zordur.

UIA kongresinin yönetimi, küçümseyip bir kenara fırlattığı vinç projesini gerçekleÅŸtirebilmiÅŸ olsaydı, bir televizyon programında mimarlığın “kare ası”nın Ayasofya’ya oturtulmasından medet ummak zorunda kalmazdık. Hadid, Eisenman, Venturi ve Brown da böylece kafalarını Ayasofya’nın mekânında havaya kaldırarak çeyrek asırdır aralarında geveleye geveleye çürüttükleri mimarlık tartışmalarını isteksiz bir misafirlik duygusu ile tekrar etmezdi. Bunun yerine, Ä°stanbul’un kolay kolay tanımlanamayan, bütün sınırları ihlal edebilen güçlü ruhu ile yan yana düÅŸünülmesi hiç de zor olmayan Vinçler Projesinin altında, gerçek bir müellifle, Fatih Erduman’la aynı sahnede bir çok baÅŸka mimar oturabilirdi. Böyle bir gösteride, cırcır böceklerinin sesi deÄŸil, öÄŸrencisi, akademisyeni, bütün meslektaÅŸları ve Ä°stanbul’un kent sorunlarıyla ilgilenen genci yaÅŸlısı herkes, bir rock konserindeki gibi, vadiyi doldururdu, gözünüzde canlandırın bu manzarayı… O zaman, vadiyi “halka açmak” da anlamını bulurdu. Halk denen nesne, devletin muteberliÄŸine bir miktar sahicilik katıldığında meraklanır. Ama, ortaya nasıl bir “ÅŸov” çıkabileceÄŸini hiçbir zaman bilemeyeceÄŸiz elbette. Yarışmanın kolokyumunda Erduman’ın birinci gelmesi “bir fırsat kaçmıştır” eleÅŸtirisiyle karşılaÅŸmıştı. Ama böyle olacağını o iyimserlik içinde elbette kimse bilemezdi ve sanırım Erduman’ın birinci gelmesine bin kere razı olunurdu… UIA’nın hava alanını andıran anonim ve yavan atmosferinden sıyrılan mekân ise Ä°TÜ Mimarlık Fakültesi’nin mekânı TaÅŸkışla’ydı. TaÅŸkışla’da UIA’dan önce baÅŸlayan Ä°ki Alman Mimarlığı Sergisi, Türkiye’de son yıllarda görülen en kapsamlı sergiydi. TaÅŸkışla, ruhunu kalabalığa kaptırmış görünmüyordu, tersine, binada mimarlığın kalbinin attığını duyabilirdiniz. Galeri G ise, küçücük mekânında bir yıldır gerçekleÅŸtirdiÄŸi birbirinden nitelikli sergilerinden birini daha, paralel bir etkinlik olarak gerçekleÅŸtirdi. Böylece UÄŸur Tanyeli’nin kiÅŸisel koleksiyonunun bir bölümünü oluÅŸturan “Mimarlığın Aktörleri–Türkiye 1900-2000” Sergisi ile, UIA’nın hem içinde, hem de dışında nasıl kalınabileceÄŸi gösterilmiÅŸ oluyordu.

Kongre, öncesi ile beraber, “mimarlıkların pazaryeri” olarak anılmakla kalmayıp, “mimarlık pazarlıkları” ile de tarihteki yerini aldı. HaydarpaÅŸa “kadavrasını” usta iÅŸi manevrayla elden çıkarmanın altyapısı Ankara’da hazırlanırken, birilerinin bu olan bitenle savaÅŸması gerekiyordu elbette… Böylesine önemli iÅŸler dururken, birkaç günlük bir kongre için onlarca vinci kent merkeze koyup kargaÅŸa yaratmaya çalışan, ayağı yere basmayan birkaç baldırı çıplak mimarın kaprisleri ile uÄŸraÅŸacak vakit yoktur tabii ki… Ä°stanbul’a dünyanın her yanından gelenler, boyunlarına astıkları kırmızı yaka kartları ile Taksim’de salınıp, BoÄŸaz turlarını yapacaklar, üç beÅŸ sergi gezecekler, zaten yorgun argın otellerine dönecekler Temmuz sıcağında. Bizim burada büyük paralar harcayarak bir Türkiye Mimarlığı sergisi yapmamıza ne gerek vardır ki? Avrupa’da daha yeni olmadı mıydı Türkler sergisi? Onlar zaten bize hayranlar… Onlara vinç deÄŸil, soÄŸuk su ikram etmek lazım…

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "P", büyük harf "N", küçük harf "m", sayý iki, büyük harf "F", küçük harf "w"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız