reklam

Mimarlık ve Kent Yazılarından
Diyalog 2002 - II > Aykut Köksal

Tarih: 10 Aralık 2002
Yer: Arkitera Forum

 

"Buluş"un Dayanılmaz Cazibesi
Yeni Mimar, Sayı 9, 18-31 Ekim 2004, s.9

UIA 2005 Kongresi için gerçekleştirilen Kongre Vadisi Tasarım Yarışması, ödüllendirilen projenin kendisinden çok, yarattığı tartışmayla anımsanacak. Ayakları yere basan bir dizi çözümün yanında, kule vinçlerle sözünü kent siluetine taşıyan bir projenin dayanılmaz bir cazibe taşıdığı ortada. "Çarpıcı" ve "ilginç" bir fikrin kışkırtıcılığı amacına ulaşmış görünüyor. Proje, sıradanlıkların verdiği sıkıntıyla herkesin bunaldığı bir ortama sunulmuş eğlenceli bir oyuncak gibi. Tartışmaların bile sıkıntıyı epeyce dağıttığı düşünülürse, uygulama sürecinin daha da eğlenceli olacağını kestirmek de zor değil. Ama yine de (biraz daha sıkıntıyı göze alarak) projenin kavramsal çerçevesini irdelemenin yararı olabilir. Hem de eğlencenin getirdiği o daha dayanılmaz sıkıntıyla bunalmaktan iyidir belki.

Kule vinçlerle gerçekleştirilecek bir haftalık "performans", ister istemez bizi 1990'ların ikinci yarısına, Berlin'de Potsdam Meydanı'na götürüyor. Berlin duvarının yıkımından iki yıl sonra, 1991'de, Potsdam ve Leipzig meydanlarını konu alan bir düşünce yarışması açılmış, bu yarışmada ortaya çıkan ana kavram doğrultusunda yeni yarışmalarla Potsdam çevresi planlanmış, sonuçta meydan ve çevresi yoğun bir inşaat faaliyetine sahne olmuştu. Eşzamanlı yürüyen inşaatlarla etkileyici bir görüntü sunan bu sahnenin hakim öğeleri, tahmin edilebileceği gibi, kule vinçlerdi. Bu durum Almanya'nın çağdaş sanatçılarının da gözünden kaçmadı ve Potsdam Meydanı vinçlerle gerçekleştirilen bir dizi performansa sahne oldu. 1996'da Gerhard Mertz vinçleri ışıktan heykellere dönüştürdü. 1997'de Hans Peter Kuhn vinçlerle, ışık ve ses eşliğinde bir performans gerçekleştirdi. Bu çalışmalar bağlamla ilişki ve geçicilik üzerinden okunduğunda ilginç veriler sunuyor. Yapılabilecek ilk saptama kule vinçlerin bağlamın kendi öğeleri olması. Yani vinçler bir performans için Potsdam Meydanı'na taşınmamış, sanatçılar inşaat alanının kendi öğeleriyle işlerini gerçekleştirmişlerdi. İşlerin geçiciliği de, vinçlerin kendi işlevlerine ara verdikleri süre içinde bir "medium" olarak kullanılmalarından kaynaklanıyordu. Başka bir deyişle, "geçicilik" kule vinçlerin inşaat süresine bağlı geçicilikleri değil, performanslarda yüklendikleri rolün yani "durumun" getirdiği bir geçicilikti. Tabii, bu performanslarda kule vinçlerin her seferinde inşaat alanını ve Berlin'in (giderek Almanya'nın) yeniden üretilmesini işaret ettiğini belirtmek gerek.

Bu performanslardan geriye kalan görüntüler, özellikle de Gerhard Mertz'in çalışması, kongre vadisi için oluşturulmuş projenin sunduğu görüntülerle büyük bir benzerlik gösteriyor. Vadi projesinin kavramsal okumasına girişildiğinde ise, bu benzerlik projenin zafiyet noktalarını açığa çıkaran bir karşılaşmaya dönüşüyor; ayrıca bu kez bir sanat çalışmasının değil bir tasarım ürününün söz konusu olduğu da unutulmamalı.

Kongre vadisinde kullanılan vinçler bağlamın kendi öğeleri değil, oraya dışarıdan taşınıyor. İçine katıldığı bağlamda ise kendi işlevini -bir yerden bir yere taşıma işlevini- görmek yerine, proje programının belirlediği yeni bir işlev yükleniyor, bu yüzden de zorunlu olarak göstergeleşiyor. İşte temel sorun da burada ortaya çıkıyor, çünkü artık bağlamla (UIA 2005 Kongresi ile) gösterge arasındaki ilişkinin anlamsal bir sorun yarattığını görüyoruz. "Kule vinç" bir gösterge olarak uzlaşımla belirlenmiş (kendi işlevinin de gösterdiği) bir anlam alanına sahip; bize bir inşaat faaliyetini işaret ediyor. Bu da -ilginç bir biçimde- mimarlığın bilgi alanına ilişkin toplumdaki yaygın ve yanlış anlamlandırmayı pekiştiren ve herhalde tasarımcısının kastetmediği bir semantik kaymaya yol açıyor. Başka bir anlatımla, kule vinçler verili bağlamla anlamsal ilişki kurmak yerine, mekânın yeni hakim öğeleri olarak bağlamı yeniden tanımlıyor. Ne ki bu tanım ne kongrenin içeriğini karşılıyor, ne de kongre için belirlenmiş ana kavramla buluşuyor.

Projenin bir başka sorunu da "geçicilik" konusunda ortaya çıkıyor. Önce bir noktanın belirlenmesi gerek: Bir öğenin taşınabilir olması onu geçici kılmaz. Öğe taşındığı yerde kalıcı bir öğeye de dönüşebilir. Berlin örneğinde de görüldüğü gibi "geçicilik" bir durumdur. Geçicilik taşıma, takma ve sökmeye indirgendiğinde kongre vadisi için üretilmiş tüm projelerin geçicilik taşıdığı söylenebilir.

Kule vinçlerin, projenin kendi belirlediği program çerçevesinde işlevsel bir çözüm getirmediği ise çok açık. Proje çizimleri, verili mekânsal bağlamla kağıt üzerinde yanılsama yaratan bir "kurgu"dan ibaret çözümler sunuyor. Vinçlerin dairesel hareketini bir işlevsel olanak gibi sunan çizim bu yanılsamanın en uç örneği.

İşte tam bu noktada, çağdaş sanat üretiminden mimarlığa dek pek çok alanda kolayca yakalanılabilecek bir tuzakla karşılaşıyoruz: Anlam/bağlam ilişkisi doğru kurulmuş güçlü bir kavram oluşturmak yerine ilginç bir "buluş"la yetinmek. Ama bu kez "buluş"un son derece çekici bir cazibe yaratmış olduğunu da itiraf etmek gerek.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz