reklam

Tiyatro Yazılarından
Diyalog 2002 - II > Aykut Köksal

Tarih: 10 Aralık 2002
Yer: Arkitera Forum

 

Tiyatro ve Mimar 
Dünya, 10 Mart 1979

Çağcıl tiyatronun oluşumunda sorumluluklardan biri de (belki de en başta geleni), mimarın dolaysız etkinlik alanına giren, tiyatral yerin, tiyatro yapısının (binasının) tasarlanmasına ilişkin sorumluluktur.

Tiyatral yerin kurulmasında, mimarın temel sorunsalı oyun alanı seyirci ilişkisidir. Tasarlama sürecinde mimarın bu ilişki üzerine vereceği karar son kertede önemlidir, çünkü yapı ayakta kaldığı sürece (geçen yüzyıllardan kalma yapılar bile kullanılır durumdadır), o tiyatral yerde üretimini sürdürecek oyuncuyu bağlayacak, belki de sınırlayacaktır. Bu yüzden mimar, tiyatral yerin, mekânsal parçalanmayla belirlenen geleneksel biçiminin hangi tarihsel evrim, hangi toplumsal dönüşümler sonucunda ortaya çıktığını, katılım kavramının, arınma (katharsis) olgusunun, tiyatral yanılsamanın Antik Yunan'dan bugüne tiyatral yeri nasıl belirlediğini irdelemek zorundadır.

Ne ki, çağımızın mimarının tavrı, "mimarlarla bir türlü anlaşamıyorum" diyen Peter Brook'a şu sözleri söyletir: "Mimar yapısını kalem ve gönyeyle ortaya çıkarmak yerine, kurşun bir askerin çevresinde kartonları bükmeye başlamalıdır. Yumuşak dik açılar bulabilir, belki de kural dışı daireler, kare üçgenler, dışmerkezli bakışımlar. Ya da dikdörtgenler." Brook'un önerisi, en azından mimarı ön koşullanmaların dışına atacağı, düzlemselde değil mekânsalda tasarlamaya yönelteceği için üzerinde durulmalıdır. Mimar Hans Gussmann ise sorunu daha açık seçik koyar: "Çağcıl tiyatronun, sahneyle salonun, düşeyde ve köşegenelde sayısız mekânsal gerilimler yaratan karşılıklı katılımını (birleşimini), devinimi aradığını düşündüğümüze göre, tam eksenel salonların (ki yapılmış örneklerin çoğunluğu böyledir) evrimle çeliştiğini söylemek gerekir. Çağcıl tiyatroda, mekânsal gerilimleri ezmemek için bu eksen yok olmalı ya da en azından yumuşamalıdır. Bu saptamalar bizi katı geometrik mekânsal biçimleri bırakmaya, esnek çözümleri benimsemeye götürür."

Kutu sahneli, çağdışı çözümler bir yana bırakılırsa, çağımız mimarlarının tiyatral yer sorunsalına yaklaşımları üç öbekte toplanabilir: Dural, değişken ve özgür çözümler. Dural çözümler, Elizabeth sahnesi'ne ya da orta sahne'ye (arena sahne) yer verir. Parçalanmamış (karşı-yanılsamacı) bir tiyatral mekân içermelerine karşın, bu tiyatral yer çözümlerinin, oyun alanı-seyirci ilşkisindeki katı durallığı tiyatrocuya kesin bir ön sınır çizer. Değişken çözümlerde ise genellikle iki ayrı yaklaşım gözlenir. Birincisi tiyatral yerin tarihsel gelişimini seçenekler dizisi olarak gören yaklaşımdır. Ne ki, böylesi bir tavır, tarihsel gelişimi toplumsal temelinden soyutlamak olacaktır (bu çözümlerde kutu sahne seçeneğinin de yer aldığı görülür ki, bu da mimarın sorunsala temelsiz bir seçmecilikle yaklaştığını gösterir). İkinci yaklaşımsa, mimarın olası gördüğü seçeneklere yer vermesidir, ancak her seçenek kendi içinde dural bir ilişki içerir ve bu değişken ilişkiler dizisinin mimarın olası görmesinden öte hiçbir tutamağı yoktur. Sonuçta, değişken tiyatral yer çözümleri mimarın uygulayımsal gösterisine dönüşür.

Çağcıl tiyatrocunun gereksindiği ise, ön sınırlamalar koymayan, bütünsel, parçalanmamış bir mekân içeren özgür çözümlerdir.

Tiyatrocunun yatayda ve düşeyde geliştireceği mekânsal yapıya olanak verecek tiyatral yerdir. Yoksa tiyatrocu, mimarın kurduğu yapıyı bırakacak, kendine boş bir hangar aramaya başlayacaktır. Belki de en kestirme çözüm budur.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz