reklam

Sorular & Cevaplar
Diyalog 2003  > Günkut Akın

Tarih: 16 Aralık 2003
Yer: Arkitera Forum 

Mourner

Sevgili hocam,

ITU Mim. 4. snf ogrencisiyim,

Size sorum bir ogretim elemanı gozuyle, mimarlık okulları ogrencilerini profesyonel hayata yeterince hazırlayabiliyorlar mı? konusu...

Bir diğer sorum ise "hafta sonu felsefecisi" olarak degerlendirdiğiniz(yanlıs hatırlamıyorsam) mimar tipi nedir? ne değildir?

Saygılarımla,
Gokhan ONDEM

Günkut Akın 

Sevgili Gökhan,

Hayır hazırlayamıyor. Bunu mezunlarımızı istihdam eden mimar-işverenler söyleyip duruyor. Ama diploma projelerinin çoğu da bu konuda ipuçları veriyor. Ayrıca benim "Mongeri'nin Komşuları I"de eğitime getirdiğim temel bir eleştiri var.

Gerçi mimarlık bilgisi yalnızca okulda öğrenilebilecek bir şey değildir. Tamamlanabilecek bir şey de değildir. Yaşam boyu sürer. Ancak dört yıllık eğitim sonunda uygulama yetkisi veren uygar bir ülke yok.

Ayrıca lisans eğitiminin kısa tutulup, onun yüksek lisans ile desteklenmesini (4+2 veya 3+2) ben hiç onaylamıyorum. Kendi iç bütünlüğü olan 5 yıllık bir lisans eğitimi gerekiyor. Bir de tabii, Türkiye koşullarına dayanan bir eğitim modeli uygulanmalı.

İkinci soruya gelince, "hafta sonu felsefecisi" deyimiyle, felsefeyi sistematik olmayan bir ikinci ilgi alanı olarak, bir hobi gibi öğrenme çabasında olanların durumu dile getirilmek isteniyor. Felsefeye ilgi duymak iyi bir şey, ama böyle parçalı bir bilgi birikimiyle yanlış yapma olasılığı yüksek.


eRN 

"...Türkiye mimarlığında bilginin yaşamla ilişkisinde bir sorun bulunduğunu düşündüren gözlemler vardır. Yaşamın içindeki deneyim bilgiye dönüşememekte, bilgi yaşamla sınanmamakta, yaşam tarafından doğrulanmasa da varlığını sürdürmektedir."

Bu yorumunuzdan yola cikarak mimarligin sosyal bir sorumlulugu oldugu yorumunu yapabilir miyiz? Boyle bir mimarlik-toplum iliskisini modernist proje sonrasi mimarliginda nereye koyabiliriz?
Boyle bir iliskide hayat bilgisinin, mimarlik objesine donusmesi sureci Eisenman'in 'the end of the classical, the end of the begining, the end of the end' makalesinde ele aldigi representation problemine ornek teskil etmez mi?
Hayat bilgisinin edinilmesi gozlemcinin ideolojik suzgeciyle bicimlendigi olcude mimarligi aslinda bir anlamda felsefeye yakinlastirmaz mi ve herhangi bir ideolojinin mimarligin miti haline gelmesi mutlak dogruya yonelmek gibi bir sorun yaratmaz mi? son olarak felsefe-mimarlik iliskisi baglaminda kisisel ve rastlantisal deneyimden elde edilen bilgi dogasi geregi mimarlik teorilerinin sonu mudur ve boyle sonsuz elamanli bir deneyim bilgisi kumesi hakikaten ozgurlestirici midir yoksa bu gerilla savasi global hiyerarsi icinde bireyin caresiz durumunu ifadesinden ote bir girisim degil midir?

tesekkurler,

eren

Gunkut Akin

tesekkurler,

Evet, mimarlığın toplumsal bir sorumluluğu olduğunu düşünüyorum. "Modernist proje sonrası" dediğiniz şey yine bir projedir. Modern olandan farkı asosyal olması. Mimarlık buna direnmenin yollarını aramak zorundadır. Varlığının meşruiyeti bence buna bağlı.

Yaşam içindeki deneyim temsil edilecek bir şey değildir. "Felsefe Mimarın Ne İşine Yarar?" içinde onun dilin öncesinde konumlandığı söylendi. Bu nedenle zaten temsil edilmesi mümkün değil. O bir sınama aracı. Ancak belirlenmiş ölçütleri yok. Deneyim mimarlık objesinin nasıl olması gerektiğini söyleyemez. Olsa olsa onda bir sorun bulunduğunu farkedebilir. Deneyimi önemseyen bir mimarlığın, Eisenman'ın önerdiğine benzer bir biçimde başlangıcı, sonu ve hedefe yönelmişliği yoktur, mutlak doğru arayışı da. Fakat Eisenman'ın fazla akıl-merkezli metin-mimarlığından farkı, yine de keyfi olmamasıdır.

Felsefe ideolojiden arınmış değildir, ama ideoloji denilince felsefenin akla gelmesini anlamam mümkün değil. Tam tersine, felsefe ideolojinin kendini en rahatsız hissedeceği yerdir her halde. İdeolojisiz bir boşluk yoktur. Zaten sorun ideolojide değil, onun inandırıcı olma zahmetine katlanmadan egemen bir söylem içinde yuvalanmasındadır (örneğin vaktiyle ve Türkiye'de hala modernist, şimdi küreselci söylemde olduğuı gibi).

Deneyimin fazla muğlak bilgisi mimarlık kuramlarının sonu değil. Yukarıda söylendiği gibi o sınama aracıdır. Kuramı sınar. Onun sonsuz elemanlı olduğunu da düşünmüyorum doğrusu. Sadece kendisi olan, temsil etmeyen mimarlık yoluyla da bir iletişim kurabiliyorsak eğer, deneyim ne fazla kişisel ve raslantısal ne de sonsuz elemanlı olabilir.

Son olarak, global hiyerarşi içinde çaresiz olmak, onun seçeneksiz olduğunu düşünmektir.


ratty 

mimarlik tarihi

ben mimarlik tarihi egitimi ile ilgili iki soru sormak istiyorum:

1. Su an Turkiye'de bu alanda yuksek lisans ve doktora egitimini birlikte veren baslica kursunun yoneticisiniz, ders iceriklerine bakildiginda gecen yillardan farkli ilginc degisimler goze carpiyor. Sanat tarihi ve mimarlik kurami arasinda mimarlik tarihi disiplinin sinirlarini sizce neler belirler?

2. Belki bir tek Turkiye'de gecerliligi olan selcuklucu, osmanlici, modernci ayrimini nasil karsiliyorsunuz? insanlar diyelim osmanli donemi uzerine iki yillik yuksek lisans egitimi aldiktan sonra 4 yillik mimarlik egitimini rafa kaldirip kendilerini yalnizca bu konuda uzman ilan ediyorlar, boyle yapay ayrimlar sizce anlamli mi? Cunku sizin profilinize baktigimda cok yonlu ve pek cok doneme yogunlasmis bir uzmanliginiz oldugunu goruyorum.

Gunkut Akin

1. Yüksek lisans ve doktora eğitimini birlikte veren başka mimarlık tarihi kürsüleri de var. Sizin hiyerarşik sıralamanıza pek aklım yatmadı. Umarım programımızdaki değişimler gerçekten ilginçtir. Ancak bu değişimde benim bir katkım yok, olması da mümkün değil.

Tarihin tüm insanbilimlerinde olduğu gibi, mimarlık bilgi alanında da çok temel bir işlevi var. Aslında mimarlığın uygulamaya ve içinde bulunulan zamana ait bir uğraş olmasına karşın, ona ait bilgi tarihin içinden geçerek edinilmek zorunda. Yani, çelişkili gibi görünse de, mimarlıkta tarih bilgisi yeni bir şey üretebilmenin koşulu. Bu nedenle mimarlık tarihçisinin, mimarlık fakülteleri içinde bir işlev taşımak istiyorsa, kendi araştırmasını ve eğitim çalışmasını bu perspektif içinde görmesi iyi olur.

2. Bu sorunun yanıtı galiba birinci yanıt içinde bulunuyor. Ancak eklemek istediğim bir şey var: Mimarlık tarihçisinin tüm diğer bilimlerde de olduğu gibi iki farklı yaklaşımını da önemsiyorum:
a. Daraltılmış bir alanda uzmanlaşma. Bu alanda somut bilgi üretimine katkıda bulunma.
b. Mimarlığa ilişkin bir bakış açısını, farklı dönemler ve nesnelerin yorumlanmasında kullanma.

Birincide ufuk daralması, ikincide ise nesnel verilerden kopma sorunu ortaya çıkabilir.


Ömer Kanıpak

Merhaba Hocam,

Sizce, Cumhuriyet dönemindeki mimarlık üretimini etkileyen faktörler -kubizm(!), "modern movement", "asrileşme çabaları"- günümüz mimarlığını tetikleyen faktörlerden temelde ne kadar farklı? Çağdaş Türk mimarlığını besleyen unsurlar radikal değişikliğe uğradılar mı geçen 80 yıl boyunca? Şu an Türk mimarlığını sürükleyen ortak bir tutku var mı sizce?

Teşekkürler...

Gunkut Akin

Sevgili Ömer,

"Kübizm" ve "modern hareket"i "asrileşme çabaları"ndan ayırmak gerekiyor. İlk ikisi daha çok biçimsel ifadeyle, üçüncüsü onların ardındaki ideolojik içerikle ilişkili. İçinde bulunulan zamanın ifadesi olan biçimler kullanarak zamanın ruhunu görünür kılma çabası, sözkonusu biçimleri üreten Batı'da da var. Ancak Türkiye o biçimleri alırken, ideolojisine ek yüklemeler de yaptı. Batılıya batılılığı onun araçlarıyla kanıtlama çabası da eklendi buna. Bu sonuncu ve milliyetçi ek sanıyorum oldukça değişmedi. Hatta asrileşmenin salt biçimsel algılanışına getirilen eleştiri azaldı bile. Bu eleştirinin azalması galiba sözünü ettiğin tutkuyu da azalttı.

Selamlar.


uçurtma

Merhaba Hocam,

Size sormak istediğim aslında mimarlık tarihi yüksek lisans programıyla ilgili.

1- Türkiye'de yüksek lisans olarak "Mimarlık Eleştirisi" okumak isteyen bir öğrenciyi; hangi okula/kürsüye/kişiye yönlendirirsiniz?

Türkiye'deki mimarlık fakültelerinde böyle bir program olmaması sizce de önemli bir eksik değil midir? Bu eksiklik nasıl giderilebilir?

2- 'Mimarlık Tarihi', hem yüksek lisans eğitimi olarak hem de kuramsal açıdan; ne dereceye kadar 'Mimarlık Eleştirisi' ile paraleldir; hangi noktalarda ayrışır ya da ters düşer?

Gunkut Akin

Merhaba Uçurtma,
Eleştiri konusu, hatta herhangi bir konu, paket program olmasın daha iyi. Bir ad bulup içini doldurma işi her zaman sorunlu, formelleşiyor, boşluklar yapay derslerle dolduruluyor. Onun için kendi programını kendin yap. Ayrıca zaten eleştiri programla öğrenilebilir mi ki? Kendine ait bir bakış açısı gerektiriyor. Bunu da sana kimse öğretemez.

Okul veya kişi adı veremem. Sen kendine yakın birini seç. Ama kürsü olarak, Mimarlık Tarihi’ni önerebilirim. Kuramsal alt yapı oluşturmak için en uygun yer mimarlık tarihi. Tarih öğrenimi için gereken disiplin, sistematik bir kuramsal alt yapı oluşturmak için uygun bir destek olabilir. Yanlış anlaşılmak istemem. Tasarımda kuram çalışması yapılmaz demiyorum. Yine de mimarlık tarihinin tarafsız ve telaşsız ortamı soluklu bir kuram çalışması için uygun.

Tafuri “Eleştiri yok, sadece tarih var” demişti. Bence her türlü mimarlık eleştirisinin başlangıç noktası, nesneyi tarihin içinde konumlandırmak ile başlamalı. Bu, eleştirinin tarihsel bilgiçlikle donatılması anlamına gelmez tabii. Tıpkı bir 19. yüzyıl romanı gibi, tarihsel fon doğru oluşturulmazsa, bireysel öykü havada kalır. Hiç tarihsel konumdan söz etmese bile, 19. yüzyıl romanına o yoğun atmosferi veren, yine de tarihin belirli bir noktasında bulunma duygusuna ilişkin kimi dolaylı verilerdir.


zeplin

Merhaba hocam,

İki sorum olacak size, şimdiden teşekkürler:

Mekan yaratabilme becerisinin "tarihi" bilmekle bağlantısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

İstanbul'un mimarlık tarihine baktığımızda, yurdışında hala "D'aranco'ların" yapıtlarıyla, Aya Sofya ile anılan bir şehir olması, günümüz mimarisinin başarısızlığından mı ileri geliyor yoksa kendini yeterince ifade edememesinden mi?

Gunkut Akin

Merhaba Zeplin,
Sorular hep havai cisimlerden geliyor!

1. Ratty’ye verdiğim yanıtta çok kısa anlatmaya çalıştığım gibi, tasarımın yolu tarihsel örneklerin deneyimlenmesinden geçiyor. Hele mekan gibi salt deneyimin muğlak bilgisine dayanan bir şeye, ancak daha önceki mekanları deneyimleyerek yaklaşma olanağı dışında bir yol bilmiyorum. Ve tabi kendinizi modernist dışlama veya seçicilikten kurtararak. Mekanın eskisi yenisi olmaz çünkü.

2. İstanbul’daki yakın tarihli yapıların yurtdışında yeterince tanınmaması, bence öncelikle kent bütününün zavallı hali ile ilgili. İstanbul, mimarların kente ilgisinin minumun olduğu bir kent. Mimarlar tabula rasa’nın üstüne yerleştirilen tekil objelerle yetindiği sürece yaptıkları herşey boşa gidecek gibi geliyor bana.


marquise

Merhaba Hocam!

Mimarlık yayıncılığıyla ilgili olarak yurt dışında yüksek lisans için önerebileceğiniz bir üniversite var mı? Mimarlık tarihi ya da mimarlık eleştirmenliği olabilir ama programın tam olarak nasıl bir adı olmalı? Araştırma yaparken nasıl bakmak gerekiyor? Onu tam olarak bilemiyorum. Hollanda ya da İtalya olarak düşünmüştüm ama sizin farklı bir tavsiyeniz olabilir mi?

Teşekkür ederim.

Gunkut Akin

Merhaba marquise,
Ne yazık ki mimarlık yayıncılığı eğitimi üzerine hiçbir bilgim yok. Selamlar.


5N1K

Merhaba Hocam,

Bir İTÜ'lü olarak benim sormak istediğim mimarlık tarihi kürsüsünün fakülte içinde kendini konumlandırışı üzerine. Mimarlık eğitiminin proje tabanlı olup diğer branş ve kürsülerin "tasarlama" eğitimini tamamlayıcı bir rol üstlenmesi zaten işin temelinde yatıyor. Ancak bu diğer kürsülerin kendilerini tamamen geri çekmelerini gerktirmemeli bence. Öğrenci gözüyle bakıldığında, İTÜ'de mimarlık tarihi kürsüsünün kendisini bilinçli olarak geri çektiğini görüyorum ne yazık ki. Bunun sebebini sorabileceğim en doğru kişinin siz olduğunu düşünüyorum. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Ayrıca yine aynı kürsünün üreticiliğini neden dışarıya yansıtmadığını merak ediyorum. Dolayısıyla (eminim ki üretim süreci içe kapalı olsa da devam ediyordur?!) biz dışarıdan neler olup bittiğinin farkında değiliz. Bizi bu konuda da aydınlatırsanız çok sevinirim.

Çok önem verdiğim ve ilgi duyduğum mimarlık tarihinin kürsü olarak daha dışa açık ve aktif olması dileklerimle,

Başarılar diliyorum.

Gunkut Akin

Merhaba,
İçten uyarıların için çok teşekkürler. Haklısın, mimarlık tarihi tasarım disiplini ile ilişkisini geliştirmeli. Bunun olmaması biraz kürsü üzerindeki yük ile ilgili (Çok az sayıda eleman, birçok zorunlu lisans dersi ve iki yüksek lisans programı, iki doktora programı). Ama daha çok da insanların kendilerini tasarımdan soyutlamaları veya mimarlık tarihine bakış açıları ile ilgili. Tasarım ile bir ilişkiyi arzulayan öğretim üyeleri de, bir süre sonra genel talebe yetişemez oluyorlar. Çünkü talebi paylaşacak fazla gönüllü veya uygun öğretim üyesi yok.

Mimarlık tarihinin dışarıdan görünen yüzü yanında, görülmeyen bir yüzü olduğuda doğru. Mimarlık tarihi disiplinini öğrenmek ve araştırma yapmak oldukça yoğun zaman istiyor. Dışa açılma, biraz da anabilim dalımızdaki öğretim üyelerinin kişilikleri ile ilgili. Yazılanlar elbette yayımlanıyor. Bu açıdan, okumak isteyen zaten onları bulabilir.


Zeynep

çağdaş mimarlık

Merhaba Günkut Bey,

Türkiye'de çağdaş mimarlığın önündeki tıkanmanın açılacağı konusuna iyimser olmalı mıyız?

İyi Diyaloglar...

Gunkut Akin

Merhaba Zeynep Hanım,
Teşekkürler, evet, böyle bir umudum olmasa hiçbir şey yazmazdım. Son yazımın “Mongeri’nin Komşuları 1”  ilk satırları yeni ufuklara açılmaktan söz ediyor. Ama gerçekten Türkiye Modernizmi’ne biraz eleştirel, uzak bir açı ile bakmak, yetmiş yıllık söylemi sürdürmekten vazgeçmek gerekiyor önce. Özellikle gençlerin ağzından yaşlı kuşağın söylemini duymak beni çok rahatsız ediyor.


homer simpson

benim sorum mimarlik tarihi kursulerinin kemiklesmis yapisiyla ilgili, bir kere kadro cok zor turuyor ve sanki babadan ogula gecen bir sistem soz konusu. yoksa mimarlik tarihi bir grup tekelinde olmaya mahkum, gunluk yasama dokunamayan skolastik seckinler ugrasisi mi? sizin yazilarinizi okudugumda oyle olmadigini dusunmek istiyorum.

Gunkut Akin

Eleştirilerin çok haklı. Ama bu kemikleşmiş yapıyı değiştirmek çok ama çok zor. Üniversite toplumunu anlamak için Norbert Elias’ın saray toplumu üzerine yazdıklarını okumak gerek.


 

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz