reklam

Simmons Hall
Proje

Kutu Kutu Pense...
Amerika ve dünyanın saygın eğitim kurumlarından Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nün (MIT) "Gelişen Kampüs" projesi kapsamında Gehry, Roche, Maki gibi dünyaca ünlü mimarlar tarafından tasarlanan binalarının inşaatları hızla tamamlanıyor. Bunlar arasında belki de en ses getireni, açılışı geçtiğimiz Ekim başı yapılan 350 yataklı öğrenci yurdu Simmons Hall...

Kampüsü sıradan bir yüksek okul kampüsünden çok 20. yüzyıl mimarlığı açık hava müzesini andıran MIT'nin son incisi Simmons Hall'un açılışı Ekim ayı başında yapıldı. 30'a 650 metre boyundaki parselinin getirdiği zorlamaya verdiği cevap ile daha inşası başlamadan MIT camiası ve uluslararası tasarım çevreleri tarafından olumlu ve olumsuz pek çok eleştiriye maruz kalan binanın tasarımı geçtigimiz yaz ortası Cornell Universitesi ile ilişkilerini sürpriz bir biçimde sona erdiren Steven Holl tarafından gerçekleştirildi. Son yıllarda tamamladığı projeleri ile peş peşe ödüller alan ve özellikle ABD'de popülaritesi giderek artan Holl, hatırlandığı gibi Cornell Universitesi'nin actığı davetli yarışmada birinci gelerek mimarlık bölümünün yeni binasının tasarımcısı olarak anons edilmişti. Ancak daha sonra binanın programı uzerindeki anlaşmazlıklar iki tarafın ilişkiyi karşılıklı olarak sona erdirmesi ile sonuçlandı.

"Sünger" bina
Henüz tasarım ve inşa aşamasında iken arka arkaya iki ayrı ödül alan Simmons Hall'un temel fikri "izotropik porozite" yani "görünür gözeneklilik". Dar ve uzun parselde yükselen kütleyi kuru bir "duvar" olmaktan kurtaran gözenek fikri içeride ve dışarıda farklı oluşumlar gösteriyor: Kütlenin dışındaki asimetrik indirgemeler binanın giriş, teras ve spor merkezi gibi bölümlerine karşılık geliyor. Bütünden kesilip alınan bu dilimlerin oluşturduğu boşluklar binanın kütlesine hareket katıyor. Boşlukların konumlarındaki strateji ise komşu binaların manzarasını bloke etmeme kaygısı…

Binanın iç kısmındaki gözenekler ise sünger gözenekleri fikri ile amorf, ve düşeyden şaşırtmalı olarak binayı boydan boya geçen boşluklardan oluşuyor. Bu dev oylumlar iç aydınlık ve havalandırma fonksiyonlu "ciğerler" olarak kullanılıyor. Bu amorf hacimlerin düşeyde "kendi halinde" yükselmeleri binanın dik açılı Ortodoks mimarisini tamamen zıt bir karakterle işgal ederek koridor ve ortak alanlarda sürprizli mekanlar yaratıyor.

Perfore beton
Yapıya orijinalliğini veren sadece sünger fikri değil. Strüktür olarak da son derece yaratıcı bir teknik kullanılmış. Steven Holl'un diğer projelerinde de birlikte çalıştığı mühendis Guy Nordenson'un geliştirdiği ve "perfore beton" diye adlandırdığı prekast sistem birbirine eklenerek duvar gibi yükselen, varyasyona açık bir strüktür sağlıyor. 25-30 santim arası değişen kesitler ile arazinin iki uzun kenarı boyunca yükselen taşıyıcı iki perfore duvar binaya baskın karakterini verirken iç mekânı kolon ve kirişten tamamen arındırıyor. Cephe boyunca 60 santimlik kare boşluk modüllerinden oluşan ızgaranın ritmi 10 katlı binanın çok daha yüksek ve anıtsal algılanmasını sağlarken iç mekandaki fonksiyonlara bağlı olarak cephede yaratılan değişiklikler ızgaranın monotonluğunu kırıyor. Toplam sayısı yaklaşık 5500'ü bulan bu küçük kutulardan kat başına 3, kişi başına ise 9 ar adet düşüyor. Büyük bir bölümü açılabilen kanatlardan oluşan bu pencereler gün boyunca kullanıma bağlı olarak açılıp kapanmaları sonucu, cephede kinetik bir rasgelelik yaratıyor.

Cephedeki bir diğer hareket ise pencere oyuklarının iç yüzlerinde kullanılan değişik renkler. İlk bakışta başka bir rasgelelik gibi algılanan renk kodlanası strüktürün gerilim diyagramının dışa vurucundan başka bir şey değil! Mavi, sarı, turuncu ve kırmızı renkler perfore duvarlarda alçaktan yükseğe oluşan gerilimi görselleştiriyor.

Binanın konum itibari ile çevresinin açık olması, açık havalarda ve özellikle gün doğumu ve batımında güneşin cephenin açık renkli alüminyum kaplamalardan yansımasını ve ışığın konum ve şiddetine göre binanın renk değiştirmesini sağlıyor. Cephe ızgarasında oluşan bu tekil ton, parlak renkli pencere içlerinin ön plana çıkmasını kolaylaştırıyor. Gece ise binanın ışıkları yine kullanıma göre değişen bir rasgelelikle ilginç kompozisyonlar oluşturuyor. Bütün bu detaylar sayesinde binada hiç durmadan sürüp giden bir oluşum yaratılıyor.

Bir dilim şehir
Steven Holl'un yurtta hayata geçirmeye çalıştığı bir diğer fikir ise mikro ölçekte bir şehirsel mekan yaratmak. Geniş koridorların oluşturduğu iç sokaklar ve bu sokakların gerek kütlenin boşaltılarak dışarı açılması, gerek düşey açıklıkların yüzeyleri tarafından kırılması ile oluşan mekanlar kullanıcılarına paylaşım ve etkileşim seviyesi yüksek bir ortam yaratıyor. Yine bu amaçla tasarlanmış restoran, kafeterya, müzik ve performans odaları gibi hacimler Holl'ün tasarıma getirmek istediği şehirsel mekan fikrini destekliyor.
Simmons Hall'un 200 metre ötesindeki komşusu Aalto'nun ünlü Baker öğrenci yurdu ile tasarım fikirleri bakımından pek çok ortaklık taşıyor. Aynı modülleri bir araya getirerek oluşturulan bütünde özellik ve tek defalık yaratma sorunsalını Aalto binaya zarif bir eğrisellik vererek çözerken, Holl bunu cephede renk ve kullanımdan kaynaklanan varyasyonlarda ve Aalto'nun vazgeçilmez mobilya malzemesi kontrplak'ı kullanarak geliştirdiği değişik kullanımlara göre esnek tefrişlere olanak veren modüler bir ranza/mobilya sistemi kullanarak cevap veriyor.

Bütün bunlara rağmen, bina ile ilgili özellikle MIT içinde tartışılan pratik bazı olumsuzlukları duymamak ve şahit olmamak mümkün değil. Bunlardan ilki projenin MIT camiasına sunulduğundan beri bazı öğrenci grupları tarafından maliyet-yatak kapasitesi yönünden sürekli eleştirilmesi. Bir diğer eleştiri ise perfore duvarların ve 60 ar cm.'lik pencerelerin iç mekanda kullanıcılar üzerinde yarattığı olumsuzluklar. Bir diğer önemli sorun ise binanın kapılarının öğrencilere açılmasına rağmen ortak alanlardaki inşaat faaliyetlerinin hala sürmesi...
Sıra dışı tasarımı ve malzeme kullanımı ile, işçilik ve detaylarda gösterilmesi beklenen özenin gözle görülür bir biçimde eksik olmasına rağmen Holl'un tasarımının uzun bir süre ilgi odağı olacağı şüphesiz. Ziyaretçilerin izinsiz sadece giriş holüne kadar alındığı yurtta, mimarların, mimarlık öğrencilerinin ve meraklıların sürekli ilgisinden bunalan yönetim, yakın gelecekte binaya Baker yurdundaki gibi serbest dolaşım statüsü sağlamaya ya da günlük tur organizasyonlarına yönelik düzenlemeler yapmaya hazırlanıyor.

» Proje çizim ve fotoğrafları için tıklayın.

Hazırlayan: Ercüment Görgül (Yüksek Mimar, GSD)

 

Proje

Simmons Hall

Diyalog

Metin Hepgüler 
24 Aralık 2002
günü  Diyalog bölümümüze konuk oldu.

Metin Hepgüler hakkında daha fazla bilgi edinmek için  tıklayın. 

Diyalog buluşmasını soru cevap şeklinde okumak için  buraya tıklayın...


Vitra - Artema'nın katkılarıyla

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz