Köşe Yazısı

Onlar ya da Bizler 01

Yazan: Arman Akdoğan Tarih: 19 Mayıs 2006
Hiç düÅŸündünüz mü? 15 yıl sonra, Türkiye’nin Avrupa BirliÄŸi’ne adımını attığı, batıya açılan bütün sınırlarının kaybolduÄŸu ve mesleÄŸini icra eden her ferdin özgürce Avrupa BirliÄŸi’nin hangi ülkesinde isterse çalışmaya baÅŸlayacağı bir ortamda Türkiye’de mimarlığın meslek olarak nasıl bir dönüÅŸüme uÄŸrayacağını?

Son 100 yıldır ideal mimariyi, hümanist projeleri, son zamanlarda da dönüÅŸüm projelerini, hararetli bir biçimde tartışırken, neden birazda artık daha bencil davranıp biz mimarların nasıl bir dönüÅŸüm geçirmesi gerektiÄŸini, sistem içindeki yerini, ekonomik kazançlarımızı, kentleri geliÅŸtiren sistemi, kanunları ve kararları, nasıl daha demokratik olarak iÅŸleri paylaÅŸacağımızı daha detaylı tartışmıyoruz, çözümler üretmiyoruz. Ne de olsa mimarlar ve kent plancıları olarak 20. yüzyılı zaferlerle kapatmış sayılmayız. Aksine arap saçı trafiÄŸiyle süslenmiÅŸ mantar apartmanlarımız, depremle yerle bir olmuÅŸ ÅŸehirlerimiz, gecekondularla istila edilmiÅŸ orman arazilerimiz varken.

Mimar olarak ÅŸu ana kadar ilgilendiÄŸimiz üzerinde çalıştığımız bütün konuların hepsini bırakıp tamamen bizleri ÅŸu ana kadar hiç ilgilendirmediÄŸini düÅŸündüÄŸümüz konulara mı el atmalıyız? Sonuçlarının ÅŸu anki halimizden daha kötü olacağını hiç zannetmiyorum. Belki de herÅŸeyi tamamen tersine çevirip, depremde yıkılan binaların suçunu inÅŸaat mühendislerine yıkmaktan usanıp, tamamen sorumluluÄŸu üzerimize alıp, limitlerin üzerinde yükselen binaların izinlerini kimlerin verdiÄŸini ÅŸehir plancılarıyla ortak çalışamama zaaflarımızı mı irdelemeliyiz? Belki de sadece Türkiye’ye özgü hala süregelen mimarlık sanat mıdır? Zanaat mıdır? Tartışmalarını bırakıp mimarlığın kuantum fiziÄŸi kuramlarıyla olan benzerliklerini mi incelemeliyiz?

20. yüzyıl sonlarında daha da önem kazanan ve ileride felsefecileri daha da ilgilendirecek Kuantum fiziÄŸiyle dikkatlice ilgilenirseniz mimarlıkla belki de en iliÅŸkili bilim dalı olduÄŸunu farkedebilirsiniz, kuantum fiziÄŸi “olasılıklar” fiziÄŸidir. Atom ölçeÄŸindeki küçük boyutlarda Newton kanunlarının geçersiz kaldığı “elmanın” aynı ivmede yere düÅŸmediÄŸi ortamdaki fiziÄŸi, atom etrafında elektron bulutlarının varlıkla yokluk arasındaki olasılıklarını veya ışığın hangi durumlarda dalga hangi durumlarda parçacık olarak davranabileceÄŸi konusunda hesaplamalar yapan bilim dalıdır ve bu kuramları astrofizik dalına taşıyıp nebulaların, kara deliklerin davranış teorilerini üretebilir.

“Sadece olasılıkları hesaplayabilirsiniz” mimarlıkla ne kadar iliÅŸkili deÄŸil mi? Akademik çevrede olasılıklar üzerindeki bir teorinin kabul görebilmesi için birçok bilim insanının konu üzerinde mutabakat saÄŸlaması gerekir. Tıpkı kent planlamalarının bir konsensüs içinde yürürlüÄŸe girmesi ve icra edilmesi gibi. Belkide kuantum fiziÄŸinde en önemli kavramı gözlemci ve gözlemlenin arasındaki farkı ortadan kaldırmasıdır. Gözlemci aynı zamanda gözlemlenendir veya gözlemlenen, gözlemcinin algıladığı doÄŸrultuda olasılıklar ürettiÄŸi için gözlemcinin bir parçasıdır. Atom etrafındaki beliren elektronların bir var oluÅŸu, bir var olmayışı ÅŸaşırtıcı deÄŸil mi ve ancak hızını gözlemci olarak hazırladığınız koÅŸullar doÄŸrultusunda analiz edebiliyorsunuz.

Gözlemci olarak Türkiye için Batı’nın varlığı ya da yokluÄŸu ve farklılığı ya da farksızlığı bu kavramlarla ifade edilebilir. ÖrneÄŸin UÄŸur Tanyeli birkaç sene önceki bir köÅŸe yazısında artık Batı kavramının ortadan kalktığını ve kavramların doÄŸu batı ifadeleriyle nitelendirilemeyeceÄŸine deÄŸiniyordu. Bu görüÅŸe katılmamakla birlikte bu olgunun aslında birazdaha karmaşık ve birbiriyle iliÅŸkili olduÄŸu kanaatndeyim. Batı veya DoÄŸu kavramı, terörizmin varlığını ya da yokluÄŸunu, ancak gözlemlediÄŸimiz koÅŸullar tarafından belirlediÄŸimiz doÄŸrultularda algılamıyormuyuz.

Batı tarafından bakarak güncel bir tecrübeyle örneklemek istiyorum. ÖrneÄŸin Office for Metropolitan Architecture (OMA) bu günlerde OrtadoÄŸu’daki kent planlama projeleriyle oldukça ilgilenmekte. Tabi her OrtadoÄŸu’ya yakın Türk mimarının yakından tanıdığı problemler olan proje sürelerinin kısalığı, ödenmeyen proje ücretleri gibi sorunlarlada karşı karşıya kalmakta. DoÄŸuya özgü bir davranış biçimi olan kendi gerçekliklerini kendilerine göre, diÄŸer gerçeklikleri göz ardı ederek dünyayı kurgulama alışkanlığı olan insanlar ve teÅŸkilatlarla belkide ilk defa ofis olarak karşı karşıya kalmakta ve bu kriterlerin birkısmını bilerekten birtakım önlemler almakta. Ä°ÅŸin sonunda proje ücretinin ödenmemesi gibi bir sorunla karşılaÅŸtığınızda size sürpriz olabilir. Ama sizden iÅŸveren 15 gün içinde büyük çaplı proje istiyorsa (Avrupa’daki mimarların çalışma disiplininde alışkın olmadığı proje süreleridir) ve bu süreci kabul ediyorsanız bu noktada artık sizde doÄŸunun bir parçasısınızdır. Gözlemci artık gözlemlenenin bir parçası olmuÅŸtur. Batılı bir ofis olarak ilgili projede çalışanların sayısını iki katına çıkarıp kiraladığınız “render” firmasına iÅŸin aciliyeti dolayısıyla imaj başına 9.000 Euro ödemeyi kabul edip Avrupalılığınızı koruyabilirsiniz veya doÄŸunun bütün tarihi mimari özelliklerini tipolojilerini sonuna kadar haritalayıp, tüketip, sunaraktan mimari konseptinizi üretebilirsiniz ama yine de sizi birtakım krizler beklemektedir. Petrol zengini OrtadoÄŸu ülkeleri rekabet için artık sizden acil kentsel semboller üretmenizi istemektedir. Sembol üretmek hele binlerce yıllık ÅŸehirleÅŸme geçmiÅŸine sahip ortadoÄŸu topraklarında 15 günlük tasarlama sürecinde hiçte kolay olmayan bir iÅŸtir. DoÄŸunun çalışma düzeni sizin alışkın olduÄŸunuz batı modelindeki iÅŸleyiÅŸ düzeninizi biranda deÄŸiÅŸtirmek zorunda bırakmıştır. Bir kısmınız bu düÅŸünceleri DoÄŸu’nun çalışma biçimine önyargılı yaklaÅŸmak ve genelleme yapmakla suçlayabilir. Fakat zaten bu yapılan yargılar da gözlemcinin algılayabildiÄŸi koÅŸullar kadar gerçekçi deÄŸil midir?

Batı’da olduÄŸu gibi DoÄŸu’da da bu mimari semboller imaj olarak 21. yüzyılda yeni fonksiyonlar kazanacak intenette sirküle edecek, gazetelerde basılacak, turizm firmalarının broÅŸürlerinde yer alacak, mimarlık dergilerinde yayınlanacak, baÅŸka mesleklere gelir getiren bir araç olacaktır. Kısacası geride kalan 20. yüzyıldaki mimari fonksiyonun yerini alacaktır. Artık mimariyi kullanmadan, tecrübe etmeden 3.000 kilometre öteden tüketmiÅŸ olabilirsiniz. Mimarlık eleÅŸtirmeni iseniz iÅŸiniz biraz daha zorlaÅŸmış, ürünü yargılamak için siber uzaydaki veya medyadaki manevi deÄŸerinimi yoksa binayı incelerken tecrübe edeceÄŸiniz kullanım deÄŸerinimi ön plana çıkarıp kritik hazırlayacaksınızdır.

Bu yazının baÅŸlangıcındaki soruya tekrar dönersek. Gelecekte Avrupa BirliÄŸi’ne girecek Türk mimarları da üye ülkelerin diÄŸer mimarlarıyla gün gelip kıyasıya yarışarak kusursuz imajlar, semboller üretme zorunluluÄŸunda kalacaklar. Beraberinde, branÅŸlaÅŸmanın gereklilik, fikir üretmenin eskisinden daha daha deÄŸerli olduÄŸu bir ortamda mimarlık ofisleri, belki de Hollanda’daki gibi tamamen teorik düzeyde avan projeler üretme sistemine girecek. Belediyelerden, kurumlardan 2 milyon Euro’ya varan araÅŸtırma bütçeleri elde edebilecek, kitaplar haline getirebilecek ve dünyaya pazarlayacak. Batan mimarlık ofisleri özel giriÅŸimcilerin subvansiyonuyla tekrar ayaÄŸa kalkacak. Avrupa’nın giderek paralize olan kentlerinin, büyümenin durma noktasına geldiÄŸi anda iÅŸ bulamayan Avrupalı genç mimarlar Türkiye’ye akın edecek. (Tıpkı Alman ekonomisinin zorda olması dolayısıyla Hollanda’ya akın eden Alman mimarlar gibi). Mimarlık öÄŸrencilerinde staj süreleri 2 seferde 6 aya çıktığı için ofislerde görevleri ve önemleri artacak daha çok tecrübe edinecekler. Artık mimarlık büroları yeni mimar eleman alırken 10 yıllık ÅŸantiye tecrübesi yerine yüksek lisans tezlerinin içeriÄŸini, konusunu gözeterek iÅŸe alacaklar. Teknikerlerin sayıları çoÄŸalıp nitelikleri geliÅŸip, mimarın neredeyse tüm yükünü alıp mesleklerinin özüne daha çok vakit ayırmalarını saÄŸlayacaklar.

21. yüzyılda belediyeler de dönüÅŸüm geçirecek. Daha da karmaşıklaÅŸan ÅŸehir yapılarıyla mimari ve kent planı üretmede birtakım zorluklarla karşılaÅŸacak. Sermayenin kent içinde giderek artan mekan yoÄŸunlaÅŸan mekan edinme süreci ve taleplerine belediyeler karşılık verirken, bireylerinin menfaatlerini, konforunu daha çok gözetecek. Åžehirlerin artık global ölçekte rekabet eden konumları dolayısıyla sembol üretme ihtiyacı ve üretimi olaÄŸan bir sürec olarak yerini alacak. Artan medya baskısı dolayısıyla daha dikkatli, araÅŸtırmaların analizlerini kullanaraktan, bilimsel çalışarak öneriler üretilmesini saÄŸlayacaklar. Belediyeler projelerini bir çırpıda flaÅŸ haber imajlarını tüm gazetelerde dolandırmayacaklar. Kent planlamasında yüksek bloklaÅŸma yoÄŸunluÄŸu ve yerini belirlerken “bir bölge diÄŸerinin yükünü alacak” gibi söylemler üretmeden veya diÄŸer ikisinin yükünü kim alacak? gibi soruları beraberinde getirmeden ülkenin daha önce planlanmış, hassasiyetle her metrekaresi üzerinde çalışılmış stratejilerinin bir parçası olarak yükselecekler . Belediyeler gelir dengesizliÄŸi yaratmayacak ÅŸekildeki kentleÅŸme sürecini destekleyecek. Acele konut açığını kapatacak çözümler üretme yerine Ä°stanbul’un nüfus artışını ve getireceÄŸi riskleri gözeten, Ä°stanbul odaklı deÄŸil tüm yurdu içeren, politikaların bir parçası olarak konutlaÅŸmayı ele alacaklar. VatandaÅŸların projeler hakkında bilgilendirmesi, herÅŸey fikir aÅŸamasındayken, ihale edilmeden en ince ayrıntısına kadar hazırlanan kitapçıklarla sunulacak. GeniÅŸ ölçekli kent planlamalarının ardından daha çok sayıdaki deÄŸiÅŸik mimara iÅŸ düÅŸecek ve daha demokratik olarak iÅŸ dağılımını gözeten kurumlar oluÅŸturulacak. Yeni mezun mimarlar rahatlıkla ofis sahibi olabilecekler. Belki de, mimarlar odası artan baskılar nedeniyle deÄŸiÅŸen ÅŸartları gözetip mimarlara demokratik iÅŸ dağıtabilme gibi yeni görevleri üstlenmeye baÅŸlayacak ve belediyelerle ve üyeleriyle daha iyi iletiÅŸim içinde çalışacak. Önce bu yeni görevlere itiraz edilecek, kabullenilemeyecek basın toplantıları düzenlenip brifingler hazırlanacak Avrupa’da böyle bir oluÅŸumun var olup olmadığı araÅŸtırılacak. Kimse Türkiye’ye uygun kendimize has çözümler üretmemiz gerektiÄŸini aklına getirmeyecek. Türkiye de akıp giden zaman karşısında herzaman olduÄŸu gibi birÅŸeyler deÄŸiÅŸecek.

Bakarsınız belediyelerin seçim propogandası olabilecek ütopyalar, söylemler birgün Avrupa birliÄŸi baskısıyla gerçek bile olabilir.

GeleceÄŸi tasarlama sürecinin en büyük avantajı geçmiÅŸi analiz etme yükümlülüÄŸünü beraberinde getirmesidir. Soru, olasılıkları ne kadar üretebiliyoruz. Seçilen olasılıkların risklerini deÄŸerlendirip ideolojilerimiz üzerinde nekadar test edebiliyoruz. Bu olasılıklar üzerinde toplum olarak ne kadar mutabakat saÄŸlıyoruz. Toplumun çaÄŸdaÅŸlık derecesi teknolojiyi ne kadar kullandığı ile ilgili olmayıp aslında bu paragraftaki kriterler ile daha çok mu ilgilidir?

Mimarlık mesleÄŸi teknolojik imkanlarla, pratik olarak kolaylaşırken yüksek teknoloji, artan hızlı iletiÅŸim ve ulaşım olanakları ile birlikte teorik rekabetin artmasıyla daha da zorlaÅŸmaktadır. GeçmiÅŸ yüzyıldan miras kalan meslek pratiÄŸi kavramlarını güçlendirmemiz, yeni çalışma biçimleri eklememiz gerekmektedir. Bu yeni çalışma pratikleri artık öÄŸrenciler, akademisyenler, mimarlar, salt gözlemci olmadığımızı geliÅŸen tüm olayların bir parçası olduÄŸumuzu farketmemizle baÅŸlayabilecek, iÅŸbirliÄŸi ve fikir paylaşımına dayalı metodlarla geliÅŸebilecektir.Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "X", sayý altý, sayý üç, büyük harf "W", sayý 9, büyük harf "U"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız