Köşe Yazısı

Dozerin Rüyaları

Yazan: Levent Şentürk Tarih: 27 Nisan 2007

Büyük GüzelleÅŸtirici Aktör olmak isteyen emlakçıların yeni medyatik ikamecilik rüyaları bir süredir bir TV ÅŸovu olarak vücut buluyor. Görmeye alıştırıldığımız diÄŸer bütün mutçu ya da faydacı akıl ürünü programlar gibi, unsurları ÅŸu üç soruyla düÅŸünülmüÅŸ gibi görünüyor: Bu tür bir faydacılığa "halk" katında tartışmasız meÅŸruiyet kazandırabilecek kim(ler) olabilir? İkame edilme aciliyetinin nesneleri (kılınacak insanlar) kim olacaktır? İkame aciliyeti anlatısı nasıl kurulabilir?

Gecekonduya karşı zafer kazanma fantezisi ya da gecekondunun normatiflik karşıtı eklemlenme durumunu aÅŸmak için Benthamcı faydacılığın/mutçuluÄŸun izini süren bir temsil yaratmak nasıl mümkün olabilirdi? İdeal devlet, gecekondulaÅŸmanın olmadığı steril devletse, gecekonduyu göz önünden kaldırmak bir hokus pokusla da mümkün olamayacağından, bir idealizasyonla yetinmek zorundayız. Bu idealizasyon, emlak piyasası püritenliÄŸiyle saÄŸlanabilir.

Gentrifikasyonun meÅŸrulaÅŸtırılması için, genetik ve ekonomik bir senaryonun eÅŸzamanlılığı, hedeflenen biyopolitik bakımından zorunludur. Yani iÅŸsiz baba + birçok çocuklu aile üzerinden yürütülen bir kriz anlatısı titizlikle yardıma çaÄŸrılmalıdır. Dündarizmin iyi bilinen, patojenle mücadele misyonu, emlak piyasası tarafından rektifiye edilerek devreye sokulur. Bu, konformist beklentiler üzerinde patronaj kurmak ÅŸeklindeki imajdır. Mimarın elitist ve karizmatik imajı, TV yıldızına devredilir.

Benthamcı mutçuluk ya da normatif faydacılık, toplumun patolojik alt katmanlarına dozerle zerk edilir. İşte, bozguncu emlak ÅŸovunun en yıkıcı anı budur. Yirmi kiÅŸilik bir yağız “majesteleri kazma” ekibi, “türedi”lerin tek gerçek yaÅŸam alanlarını darmadağın eder, adeta ufalar. Panoptik mutçuluÄŸun fukaralık adlı ezeli akrebin zehrini “Pan-Zehir”lediÄŸi (tümzehirlediÄŸi) andır bu. İyiliksever balyozcular, bir tarihsel yanlışı düzeltirler. Bir iyilik modelinin en ÅŸen ÅŸakrak örneÄŸini verirler. (“İyilik yap, ‘slum’a at, rantiye bilmezse ÅŸantiye bilir.”)

Modelleme önemsenir. Çünkü model doÄŸrucudur, ikame edilecek binanın aynılığıyla bakışımlıdır: Bir evi yıkmak ama hep aynı evi yapmak. Her seferinde baÅŸka insanlar ve baÅŸka yaÅŸamlar ama hep aynı yıkım ve hep aynı sistemci, tipolojik, ithal tekrar. Hep aynı orta sınıfçı amerikanist angajmana dayalı banliyöcü prefabrikasyon. MutlaklaÅŸtırılan mutluluk simulasyonunda düÅŸünce balonu olarak ÅŸunlar geçer: “Dertler muhtelif ve sıkıcı, çözüm bir ve basit! Güle güle oturun ve sakın geçmiÅŸteki mikrop yaÅŸamınızı hatırlamaya, özlemeye ve bir benzerini yeniden kurarak midemizi bulandırmaya baÅŸlamayın. Zaten isteseniz de yapamazsınız, geri dönecek gecekondunuz bile yok, onun enkazı üzerinde geçmiÅŸsizliÄŸinizin geleceksiz mutluluk anında, canlı yayında donduruldunuz.”

Model uygulamalar, kısa sürede türbeye dönecek bir sözümona görkemle süslenir. Ziyaretçi akınına uÄŸratılan, sakil ama üç boyutlu “iyilik” panoları. Çevreye gerçekliÄŸiyle deÄŸil, ulaşılmazlığıyla kendini duyuran, simule edilmiÅŸ normativizm bildirisi olarak villa…

İyilikçi emlak azmanlığı, neo iktisadiyatçılık, hazırlopçuluÄŸu elden bırakmayacak elbette. Kendi dozerci rüyalarını baÅŸkalarına giydirmeye baÅŸka bahaneler bulacak. Peki yükselmek isteyen bencil ve çıkarcı özneler oldukları varsayımıyla mülksüzleri kalibre edecek maddiyatçı tahriklere dayalı bir anlatıdan vazgeçmek nasıl mümkün olabilecek? Program boyunca ağızlara sakız edilen “geleneksel deÄŸer”i, hiç olmazsa bir iç tutarlılık için keÅŸfetmek nasıl mümkün olabilir? Rüya olmaya mahkûm bir nesne üzerine gözleri sabitlemekten kurtulup süreye yayılmış gerçekliÄŸin, Benthamcı mutçu çıkış noktasını aÅŸabilecek farklılığına ulaÅŸma yolu açılabilir mi? Totolojik rüyalardan içkin, pazarlanamaz yaÅŸama geçecek olaÄŸanlık çıkarılamaz mı?

Program yapımcılarını yaptıklarından alıkoyamayacağı açık olsa da, kimi öneriler getirmek mümkün. İlki, ani ve devasa bir reklam kampanyası fikrini baÅŸka araçlarla sürdürmeye ikna edilmeleri. Konvansiyonel reklam kampanyalarını daha etkin biçimde sürdürerek, yaratıcılıklarını ve iÅŸtahlarını gerçek yaÅŸamlara çevirmek gayretinden uzaklaÅŸabilirler. İkinci önerim, örnek aile seçimi ve aşırı dramatik anlatılardan medet umma popülizmini bir kenara bırakmalarıdır. Bu önerinin kapsamında, “yardım edilenler”in çevreden aşırı derecede farklılaÅŸmalarını saÄŸlamaya çalışmaktan vazgeçmek de var. “Yardım edilenler”i, ayrıcalıklı bir azınlığa dönüÅŸtürmeye dönük görsel efektlerden kaçınılmalı ve bir “yardım edilmiÅŸler grubu’ yaratmak fantezisinden vazgeçilmelidir. Üçüncü önerim, madem ki Benthamcı mutlulukçuluk fikrine uygun davranılıyor, o zaman kapsam birçok aileye, kiÅŸiye, komÅŸulara, vs. katkı saÄŸlayacak ÅŸekilde geniÅŸletilmelidir. Dördüncü önerim, seçilen bu kiÅŸilerin gecekondularına asla dokunulmamasıdır. “Kurban” yerine “sakin”ler olmalı ve bu kimseler gerçek bir sosyal çeÅŸitliliÄŸin parçası olmalı. BeÅŸinci önerim, hammadde, aşırı uzmanlaÅŸmamış iÅŸçilik yardımı ve minimum düzeyde modellenmiÅŸ mimari katkıdan oluÅŸan bir inÅŸa faaliyeti yürütülmesi gerektiÄŸi. DüÅŸük maliyetli ve geniÅŸ ölçekli bir inÅŸai katkı modeli getirilmeli. Ailelerin, komÅŸuların, kendi çevrelerini yeniden yapılandırmasına izin verilmeli ve bunun için onlara uzun zaman tanınmalı. Bu öneri kapsamında, yeni bir çevrede yaÅŸama arzusunda olanlar, hiçbir örnek yaÅŸam biçimine, hiçbir inÅŸai tekniÄŸe, hiçbir teknolojik angajmana tabi tutulmamalı, acele de ettirilmemeli. Kimilerinin, istemezlerse, hiçbir ÅŸey yapmama hakkına saygı duyulmalı. Kısacası yaÅŸayanlar, yaÅŸayacakları yerleri kendileri yapmalı. Katkılar sınırlanmalı, uzmanlık taslamaktan kaçınılmalı. Altıncı önerim, bir seferde on binlerce dolarlık kompakt ve hazır bir yapı yapmaktan vazgeçilmesi. Yerine aynı paraya daha ucuza çıkacak ve en temel malzemelerden oluÅŸan, ama çok daha çeÅŸitli ve dönüÅŸtürülebilir malzemeler içeren bir inÅŸai katkı yapılması. Yedinci önerim, sürenin on günden bir yıla çıkarılması. Böylece çevrenin yaÅŸayanlarca nasıl dönüÅŸtürüldüÄŸü daha gerçekçi biçimde kaydedilebilir. Televizyonculara, balyozculara, mimar “takım”ına gerek kalmamış olur. YaÅŸayanların hiçbir iktisadiyatçı ÅŸov katkısı olmadan da zaten çevrelerini dönüÅŸtürmekte olduÄŸu gerçeÄŸi unutulmasa iyi olur. Sekizinci önerim, katkıda bulunulan seçilmiÅŸ grubun sabitlenmemesi. İnÅŸa ve yaÅŸam sürecine katılmak isteyenlerin dayanışmacılığı desteklenmelidir. Dokuzuncu önerim, programın lütufta bulunmak için deÄŸil, yaÅŸamın bir parçası olmak temelinde yeniden düzenlenmesidir. KiÅŸiler, mevcut yükselmeci/rekabetçi rejimin uzantısında olmaktan kurtulabilir. ÅžaÅŸaalı bir görgüsüzlüÄŸü pompalamak yerine, küçük ama yaÅŸamsal dönüÅŸtürücülüÄŸün gücü, etik bir payda olmalıdır. Onuncu önerim, ataerkil/pederÅŸahi rejimin aile düzeyinde mikrofizik iÅŸleyiÅŸini alttan alta destekleyen bir eril hegemonik pratiÄŸi sahnelemek yerine, cinsiyetçi dinamikleri tersinden okumaktır. Yani kadını, genç kızı, okul çocuÄŸunu, yaÅŸlıyı, çalışmayanı, yabancıyı, göçmeni, vs. konu alan bir mekânsal örgütlenme için çaba harcanmalı.

Yoksa zaten, gelir dağılımındaki adaletsizliÄŸi perdelemeyi “en” içeriden hallederek, vicdanları rahatlatacak yeni bir medyatik afyon ve onun kadim aktörü bulunmuÅŸ durumda. “En” acılı aileye, “en” kısa sürede, “en” kötü ev yıkılarak yerine “en” güzel ev yapılıyor, böylece dünyanın “en” mutlu insanları yaratılıyor, topluma “en” büyük iyilik yapılıyor, “en” yüksek rating, “en” az masrafla elde ediliyor; seyir “cici”lerin “en” az itiraz edecekleri bir iyilik, “en” büyük emlakçılık reklamı sayesinde gerçekleÅŸtiriliyor. Tabi, tüm bunlar kameraların önünde olup bitiyor. Emlak zengini ÅŸirketlerin adeta kendilerini kutsadıkları bu yeni vicdan kampanyası, toplumun ‘alt tabakası’na yeni mesajlar veriyor. İlk mesaj, “deÄŸersiz” evlerinin daha büyük ve yüksek teknolojili evlerle ikame edileceÄŸi günlerin yaklaÅŸtığı. Büyük ÅŸirketlerin geceli gündüzlü çalışmaya hazır ÅŸantiye ekiplerinin medyatik bir bahane beklediklerini de böylece öÄŸreniyoruz. Gerçek çabayla mütevazi bir biçimde oluÅŸturulan bireysel/sosyal yaÅŸam çevreleri bombalanırcasına yok edilirken, izleyenlere zahmete gerek olmadığı, yapı yapma etkinliÄŸinin artık unutulabileceÄŸi, her ÅŸeyin nasıl olsa deÄŸersizleÅŸtirilebileceÄŸi söyleniyor. Gerçekten de ÅŸirketlerin, masrafa deÄŸecek bir yerde uygun bir arazi, güzel de manzara olduÄŸu sürece, lazerli ölçüm cihazlarıyla donanmış profesyonellerini sahaya sürmemek ve sonra da havai fiÅŸeklerle prodüksiyonlarını kutlamamak için hiçbir nedeni yok gibi görünüyor. İkinci mesaj, yararlılığın ancak uç ölçüde olduÄŸunda, rüyalara layık olduÄŸunda bir deÄŸerinin olduÄŸu; toplumu ancak medyatik ÅŸoklarla iyiye götürmenin elzem olduÄŸu. Bu da, iyilikseverlik nosyonunun ekranda görünürlükle eÅŸanlamlı hale geldiÄŸi epeski bir televizyon taktiÄŸi. Düzelticiler, neyin en iyi “iyilik” olduÄŸunu baÅŸtan bildiklerini düÅŸündüklerinden olsa gerek, ailenin yaÅŸam ortamını yok etmekte hiçbir tuhaflık görmüyor, hatta bununla övünebiliyor. Yapımcılar da, yaptıkları “iyiliÄŸin” karşılığının verilip verilmediÄŸini denetlemek üzere aileleri yeni evlerinde ziyaret ediyor ve ürpertici hegemonik mesajlar veriyorlar.

Benzer durumda olanların, görece daha iyi ya da daha kötü durumda olanların, kendilerini büsbütün terk edilmiÅŸ bulmalarına neden olan reklam yatırımları bunlar. Toplumun televizyon odaklı yaÅŸantısının ete kemiÄŸe bütünmüÅŸ nimetleri olan bu yeni rüya gibi evler, aynı rüyaya kapılacaklara seyirlik hayatlar vaat ediyor. Ama vaadin parlaklığı ölçüsünde ömürsüz olacağı korkusu, rüyaya kavuÅŸanları bile tedirgin etmeyi sürdürüyor. Programın adı, “Yoksa rüya mı?” olduÄŸuna göre, sorunun cevabının da kolay olduÄŸu, “Hayır, bu gerçek! Rüyalar gerçek oldu!” deneceÄŸi düÅŸünülüyor. Oysa piyangodan çıkan evi vermeyi, geçmiÅŸi silme koÅŸuluna baÄŸlayan yeni sürecin buyurgan ahlakçılığı, kendine hedef seçtiÄŸi ailelere mevcut travmalarını tekrarlatıyor; onların borçluluk hislerini artırarak kendi gücünü büyütüyor.

Yakın zamanda kaybettiÄŸimiz, hipergerçekliÄŸin filozofu Jean Baudrillard’ı da bu vesileyle anmış olalım.

Konuyla İlgili Linkler
YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Yazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: küçük harf "f", büyük harf "J", küçük harf "p", küçük harf "n", küçük harf "e", küçük harf "m"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız