Köşe Yazısı

Köprüden Önce

Yazan: Ertuğ Uçar Tarih: 11 Ekim 2007

Ä°stanbul üzerine kurulmuÅŸ bir hayal hatırlamıyorum. Kapsamlı ve sistemli bir hayal, bir ütopya, yokluÄŸundan bahsettiÄŸim. Bu ÅŸehir ki kendi de bir hayal, hiçbir ütopya doÄŸurmamış. Åžehri, iÅŸleyiÅŸini, hatta yayıldığı coÄŸrafyayı da ÅŸekillendirecek bir ütopya. 3. Köprü tartışmalarıyla ilgili topladığım yazıları okurken aklıma geldi tüm bunlar. O yazılar arasında bir ütopyanın gölgesini gördüm.

Turgut Cansever, okuduÄŸum yazısına* Ä°stanbul ÅŸehrinin BoÄŸaziçi’ne yerleÅŸimini tasvir ederek giriyordu. Bu giriÅŸ, herhangi bir köprü tartışmasının BoÄŸaz çizgisi ve Ä°stanbul kentinin onun üzerinde nasıl lekelendiÄŸi konusundan uzak yapılamayacağını gösteriyordu. Hatta tek konu buydu. Köprü, Ä°stanbul’un lekelerini baÅŸka hiçbir katalizörle baÅŸarılamayacak denli hızlı deÄŸiÅŸtiriyor, kaydırıyor, yayıyordu BoÄŸaz’ın üstüne. Cansever, BoÄŸaz’ı geçme arzusunun tarihini de kısaca özetledikten sonra 1. köprü tartışmaları sırasında aldığı pozisyondan bahsediyordu:

“…küçük bir mimar ve plancı ekibi olarak ÅŸu saptamalarımızı ifade etmiÅŸtik:
1. Köprü, ÅŸehrin kuzeye doÄŸru büyümesine sebep olacaktır. Bu geliÅŸme tabiat ve kültür deÄŸerlerinin tahribine yol açacaktır.
2. DoÄŸu-Batı nüfus oranı %22/%78 iken, köprü iki yakanın birbirine eÅŸitlenmesine yol açacaktır.
3. Nüfus dağılımı batıda %50, doÄŸuda %50 olunca, geçiÅŸ isteÄŸi 50+50=100 olacak ve bu durum yeni köprülerin inÅŸasını gerekli kılacaktır.
4. Köprü ile saÄŸlanacak Ä°stanbul’un Anadolu yakasının geliÅŸmesi, Anadolu’nun geliÅŸmesi deÄŸildir. Bu anlamda bir geliÅŸme Adapazarı-EreÄŸli-Zonguldak-EskiÅŸehir hattında olmalıdır.
5. Uluslararası bir ulaşım aksının, demiryolunu da içerecek ÅŸekilde ileride inÅŸası söz konusu olabilir.
6. DoÄŸu yakası yerleÅŸmeleri varlıklarını sürdürebilecek ÅŸekilde kendi iÅŸ ve sanayi alanlarına sahip ihtisas ÅŸehirleri olarak geliÅŸtirilmelidir.
7. Köprü baÅŸlarında zaman içinde iÅŸ ve alıveriÅŸ merkezlerinin kurulmasıyla köprü uluslar arası ulaşıma hizmet veremeyecektir.”

Yukarıdaki raporun ne kadar doÄŸru öngörülerde bulunduÄŸu açık. Fazlası yok, eksiÄŸi var. Ne var ki konumuz bu deÄŸil. Bugünden bakarak köprüsüz bir yaÅŸamı hayal etmek çok zor. Ancak Cansever’in-ve imza arkadaÅŸlarının- köprüsüz günlerden bakarak köprülü bir geleceÄŸe dair tespitleri bir bir doÄŸrulanmış zaman içinde.

Bugün köprüler, Ä°stanbul devini ayakta tutan 2 kıldan bacak gibidir. Ortasını yarıp geçen deniz etrafında 2 kıtaya yayılmış Ä°stanbul’un halkı bu 2 ince çizgiye güvenerek ÅŸehirlerini tek ve ayrılmaz bir bütün gibi görür, hayatlarını buna göre organize ederler. Sanki Ä°stanbul boyu yirmi küsur kilometre, eni 1 kilometrelik bir deniz kanalıyla bölünmemiÅŸ gibi hem BoÄŸaz hattına yayılmış yerleÅŸimlere hem de iki yakaya bir ÅŸehir muamelesi yaparlar. Herkes iki yakayı bir araya getirmeye uÄŸraşır. Bu yüzden de Madde 3’de belirtildiÄŸi üzere hep daha çok köprü yapmak lazımdır. Ä°lkinden sonra ne yaparsak yapalım Ä°stanbul hep bir köprü eksik hissedecektir kendini.

Turgut Cansever’in yazısında aldığım ütopya kokusu kuÅŸkusuz alt alta dizdiÄŸi bu maddelerde deÄŸildi. Yazının ilk paragrafında Cansever, Ä°stanbul’u Tarihi Yarımada, Üsküdar, Galata, Adalar, BoÄŸaz ve Marmara kıyı köylerinden oluÅŸan bir bağımsız birimler bütünü olarak tarif eder. Daha sonra ise Ä°stanbul metropolünü bir “yıldız kümesi”ne benzetir:

“BoÄŸaziçi ve Haliç, bir yıldız kümesi biçimindeki metropolün sonsuzluk içinde yer alan birimleri arasında Ä°stanbul’un idrak ve kültür hayatının da seçkin bir tezahürünü oluÅŸturuyordu.”

BaÅŸka bir yazısında** da Cansever Ä°stanbul’u geç ortaçağın mükemmel bir metropolü olduÄŸunu belirtip yine aynı benzetmeye baÅŸvurur. Onun Ä°stanbul diye gördüÄŸü, tarihi yarımada merkezinin etrafında, BoÄŸaz’ın lacivert sularında parlayan irili ufaklı yerleÅŸmelerin oluÅŸturduÄŸu “Yıldız Kümesi”dir.

Turgut Cansever, ilk bahsettiÄŸim yazısında bu hayalinin nasıl yavaÅŸ yavaÅŸ silindiÄŸini anlatır. BoÄŸaziçi, bu yıldız kümesinin içinden geçen mucizevi bir deniz deÄŸil de geçilmesi ÅŸart olan bir engel gibi görülür. Haliç de benzer ÅŸekilde Galata ve Tarihi Yarımada’nın engelidir. Bu BoÄŸaz’a ilk köprüyü ve sonra diÄŸerini, Haliç’e ise bir silsileyi getirecektir. BoÄŸaz ve Marmara’daki köyler, birbirlerine kıyıdan baÄŸlanarak bağımsızlıkları ellerinden alınır. Cansever’in, aralarındaki karanlıktan güç alan yıldızları birbirinden ayırt edilemez artık; karakterleri giderek birbirlerine benzer. BoÅŸlukta geniÅŸleyerek komÅŸularına uzanırlar ve nihayetinde tek ve azman bir yıldız: BirleÅŸmiÅŸ Ä°stanbul Kenti oluÅŸur. Köprülerin ve etraflarına doladıkları baÄŸlantı yollarının bu birleÅŸmedeki payı açık ve büyüktür. Birbirinden ayrı karakterlerde bağımsız parçalardan oluÅŸan tarihi Ä°stanbul metropolü yekpare bir hale gelmiÅŸtir. Bu yekpareleÅŸme, bağımsız birimlerin, Madde 6’da belirtilen ÅŸekilde varlıklarını sürdürebilecek ihtisaslaÅŸma ÅŸanslarını da ellerinden almıştır. Köprüler tek merkezli bir ÅŸehir fikrini beslemiÅŸ, çevre yollarının baÄŸladığı uzak birimler irileÅŸen, ancak nüfusuyla orantılı donatılara sahip olamayan kütlelere dönüÅŸmüÅŸlerdir. Gerçek bir bütüncül planlamanın var olmadığı kentin her noktası birbirine öykünmüÅŸ ve yıldız kümesi kaybolmuÅŸtur.

Cansever’in ütopyası baÅŸlangıcını tarihi Ä°stanbul metropolünün doÄŸal yapısını korumakta bulur. Tarihi yarımada, Galata, Üsküdar üçlüsünün birbirini seyrettiÄŸi kavÅŸaktan dört bir yana uzanan kıyılarda ve vadi boylarıyla ulaşılabilen derinlerde beliren irili ufaklı köyler göÄŸün sonsuzluÄŸunda asılı yerleÅŸimlerdir. (Aynı yazıda referans verdiÄŸi Piccinato Planı bu yerleÅŸimleri iskana açılmamış yeÅŸil bantlarla birbirinden ayırıyordu. Sonradan o plandaki hemen her yer iskana açıldı.) Cansever için baÄŸlanması elzem olan, 2 yaka deÄŸil, 2 kıtadır. Bu baÄŸlantı da çok daha kuzeyden yapılabilir(idi). O, köyleri birbirine baÄŸlayan kıyı yollarının, ÅŸehrin dokusunu yaran bulvarların onu yekpareleÅŸtirdiÄŸini savunur. Cansever için “BoÄŸaz, Haliç ve Marmara su hattı üzerinde devam eden ÅŸehir hayatında her biri kendi kimliÄŸine sahip yerleÅŸmeler arasında dolaÅŸmak Kainat’ın sonsuz mekanında bir seyahatti”. Bir yıldızdan ötekine gitmek demek, araya BoÄŸaz’ın topoÄŸrafyasının, doÄŸanın, karanlığın girmesi demekti. Bir noktadan diÄŸerine giderken unutmak, hatırlamak ve yine unutmak. BoÄŸaz, gördüÄŸü tüm tahribata raÄŸmen bugün bile bize bu seyahati sunmaktadır.

Öte yandan, Ä°stanbul’u köprüyle tanımış biri için köprüden önceyi hayal etmek hiç de kolay deÄŸil: Ä°lk zorluk köprünün-köprülerin fiziksel yokluÄŸu, Kıyısındayken BoÄŸaz’ın derinliÄŸini anlamak için kullandığım en iri referanslar; kıyıdan uzaklaşıp üst kotlara çıktığımda gözüme çarparak bana BoÄŸaz’ın yerini iÅŸaret eden köprü ayakları artık yok. Köprülerin geceleri suya düÅŸen aksi yok.

Bu durumun BoÄŸaziçi manzarasına etkileri, katkıları ayrıca tartışılabilir. Benim fikrim köprülerin BoÄŸaz’a yakıştığıdır. Köprülerin havada yol alan incecik kesitleri bir mucize gibi Ä°stanbul’un göÄŸünde asılı durur, seyredilir. Köprünün üzerinde vızır vızır hareket eden küçük ışıklar halinde araçlar bu kentin kendine has yaÅŸamının bir reprezentasyonudur.

Turgut Cansever’in düÅŸündüÄŸü köprüsüz metropol, yani tarihi Ä°stanbul metropolü hayali, bugünkü sorunlarımıza da ışık tutabilir. Köprünün incecik çizgisi kendinden beklenmeyecek büyüklükte hareketler yaratmıştır peÅŸi sıra. Köprüsüz bir Ä°stanbul’un nasıl olabileceÄŸini hayal etmek Ä°stanbul coÄŸrafyasında kurulabilecek muhtemel yaÅŸam modelleriyle ilgili yaratıcı ilhamlar sunabilir. Yüzyıllardır Asya’yı Avrupa’ya baÄŸlama fantezileri geliÅŸtirmiÅŸ bir kentte asıl fantezinin iki yakayı birbirine hiç baÄŸlamamak olduÄŸunu düÅŸünüyorum ÅŸimdi. Åžaşırtıcı aksiyon, köprü için bir mevki tartışmalarında boÄŸulmak yerine; köprü yapmamak, bu içdeniz ÅŸehrinde*** bağımsız iki yaka olarak kalmayı seçmek olurmuÅŸ. O günlerde yapılmış böylesi bir seçimin bugünkü yansımalarını hayal etmeye çalıştığımızda Ä°stanbul’un bugününe ait birçok gerçeÄŸi de görebiliriz.

Önüne aldığı her ÅŸeyi yakıp yıkarak büyüyen günümüz metropollerinde ancak rötarlı bir planlamadan bahsedilebilir. Kent kendini gerçekleÅŸtirir; planlamanın yaptığı, peydah olmuÅŸ ÅŸeyleri düzenlemektir olsa olsa. Bu ardıl planlamadan daha deÄŸerlisi kent hakkında hayaller kurmaktır. Kent en karmaşık ve harika ürünüdür uygarlığın. Ütopya, kenti daha ileriye taşıyabilecek, ona ulaÅŸması olası ufukları iÅŸaret edebilecek yegane araçtır.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------

* "Ä°stanbul’un Planlaması ve BoÄŸaz GeçiÅŸleri”; Ä°stanbul Dergisi, Sayı: 14, S. 73-75
** "Åžehir”; Cogito dergisi, Sayı: 8, S. 125-129
*** Bu sevdiÄŸim tabir Ahmet Hamdi Tanpınar’ındır.

Konuyla İlgili LinklerYazara Görüşlerinizi Bildirmek İçin
Buraya yazacağınız görüşleriniz, Arkitera Forum bölümüne yansımayacak, sadece yazara ulaşacaktır. * İşaretli alanlar mutlaka doldurmanız gereken alanları belirtmektedir.
Sizin:
Adınız, Soyadınız *
E-Posta Adresiniz *
MesleÄŸiniz *
Telefon Numaranız Adres seçimi:
Adresiniz
Mesajınız:

ÝPUCU: büyük harf "V", büyük harf "Y", sayý dört, küçük harf "k", sayý sekiz, küçük harf "a"

Lütfen sol imajdaki resimde görülen dizgiyi yandaki kutucuğa giriniz.
Köşe Yazısı Arşivi
Dönem içindeki köşe yazarlarının listesi aşağıdadır. Yazısını okumak istediğiniz yazarı listeden seçiniz. Bütün yazarların listesini görmek için buraya tıklayınız