Haberler

1000 Kelime: Tasarımda Sürdürülebilirlik için Bir Manifesto

Tarih: 2 Temmuz 2007 Kaynak: Core77 Yazan: Allan Chochinov Çeviren: Melis Göker



Sokrates Öncesi Hipokratik Tezlerden
“Öncelikle zarar verme”, herkes için iyi bir başlangıç noktası olabilir, özellikle de tasarımcılar için. “Problemleri çözen” ve insanların hayatlarını daha iyi hale getiren bir grup insan için bunun zıttını düşünmek de mümkün olamaz. Endüstriyel tasarımın, büyük çaplı üretimi de beraberinde getirdiğini ve verdiğimiz en basit kararın bile belki yüzlerce, hatta milyonlarca insanın hayatını değiştirebileceğini hatırlamamız gerekiyor. Ne kadar sürece dair bir mesleğimiz olduğunu düşünsek de aslında sonuca dair bir mesleğimiz var.

Kirlilik Yaratmayı Bırakın
Bu da artık kirlilik yaratmayı bırakmamız gerektiği anlamına geliyor. Ve aslında mesele bu denli basit. Tasarladığımız nesneler aşınarak, gaz salınımı yaparak havaya sızıyor ve bizleri boğuyor, zehirliyor. Toprağı, suyu, havayı, besinleri zehirliyor. Vücutlarımıza ve beyinlerimize giriyor. Ve tasarımcılar herkesi ve her şeyi ya bir tüketiciye ya da bir tüketim nesnesine dönüştürecek şekilde her gün bu döngüyü besliyor. Ve üzerinde düşündüğünüzde, bu aslında oldukça garip bir durum. “Tüketici” aslında kötü bir kelime değil fakat artık kötü olması gerekiyor.

Sanayi Üretimi Öncesi Sistemler
İlk olarak bir şeyi tasarlamadan önce zaten var olanı nasıl daha iyi kullanabileceğimizi araştırmalıyız. Sanayi üretimi öncesi sistemlerin, üretimden önceki dönemin tekrar üzerinde düşünmeli ve Thackara’nın “kullan ama sahip olma” prensibini benimsemeliyiz. Böylelikle yeni ürünlere ihtiyaç duyduğumuzda bunu daha kolay farkedebiliriz. Tasarım, problemlere çözüm üretebilmek için kullandığımız bir dizi araç olmalı. Tasarım bir son olmamalı.

Sürdürülebilirliği Erkenden Öğretin
Tasarım eğitimi tam anlamıyla bir dörtyol ağzı. Birçok okul potansiyallerini, sorumluluklarını ve tasarımın getirdiklerini anlıyor fakat geri kalan birçoğu da öğrencilerine güzel birçok değersizliği tasarlamayı öğretiyor. Sürdürülebilirliğe, sosyal sorumluluğa, kültürel adaptasyon, etnografya gibi kavramlara vurgu yapan enstitüler bu yolda öncülük yaptıklarını düşünüyorlar. Fakat en sonunda tıkandıkları nokta endüstriyel tasarımın tanımı oluyor. Burada anlatılmak istenen şey elbette estetiği bir kenara bırakmak değil, değerlerin ve faydaların daha akıllıca incelenebilmesi.

Vidalar Yapıştırıcılardan İyidir
Bu bir şeylere nasıl sahip olunabileceğini ve bunu yaparken nasıl ortaklıklar kurulabileceğini anlatan Patronlar Manifestosu’na bir gönderme fakat tasarladığımız her ürün onarılamaz hale geldiğinden beri, ürünler montajlanarak birleştirilen ufak parçalar halinde üretilmeye başlandığından beri ortaklık sona erdi. Bu yetenekleri konusunda her geçen gün daha da bilgisiz, ellerini sadece “mouse”un tuşlarına basabilecek kadar beceriyle donatmış bir nesille sonuçlandı. Fakat asıl acı sonuç, bu yeni neslin etraflarındaki yapılı çevrenin değerini anlamamasından çok, bu yapılı çevrenin ve yaptıklarının dünyanın geleceğini ne yönde etkilediğini anlamamalarından kaynaklanıyor. Elbette insanların suyun içindeki zararlı maddeleri görmedikleri sürece bir süzgecin değerini anlamalarını veya üretimin değerini ve dünyaya kattıklarını bilmeyen insanların yeşil ürünlerin değerini anlamalarını da bekleyemeyiz.

Süreksizlik için Tasarım
Öğrencilerimden Ronert Blinn, “Zayıflığın Paradoksu: Tasarımda Kırılganlığı Kabul Etmek” adlı master tezinde bizlerin süreklilik için, her şeyin sürekli dönüştüğü bir ekosistem yerine her şeyin uzun ömürlü olabileceği bir ekosistem için tasarım yapan tek tür olduğumuzdan bahsediyor. Tasarımcılar bu durumda suça ortak oluyor çünkü tasarım metodlarımızın gezegenimizin kendini üretmesine ve dönüştürmesine karşıt olduğu açık. Özellikle inorganik malzemeler seçiyoruz çünkü biyolojik organizmaların malzemelerimizi tüketmesini istemiyoruz. Fakat doğa aynı maddeleri tekar ve tekrar dönüştürerek kullanıyor.

Yetenekten Önce Denge
Bir çözümün uygunluğu sorunla arasındaki dengeye bağlı. Mesela 17 MPG’lik bir arabaya ihtiyacımız yok aslında. Aklımız ve zekamızı birleştirmeliyiz. Bu ikisi farklı şeyler aslında.

Sihirden Önce Ölçek
Ölçekler ne kadar yaratıcı olduğumuzu gösteremez çünkü neredeyse her şey ölçülebilir ve ekolojik vurgunlar şaşırtıcı derecede şaşırtıcı olabilir. Bu sayede bir sonraki projenizde sonuçlarını ölçemeyeceğiniz bir malzemenin projenize uygun bir malzeme olmadığına karar verip kullanmazsınız. Dışarıda birçok insan bunları sorguluyor ve doğru malzemeyi bulmak için araştırmanız yeterli.

Pirimatlardan Önce İklimler
Eğer gerçekten de bu gezegende yaşamaya dair bir umudumuz varsa önce yaşadığımız yere gözümüzü çevirmeliyiz. İnsanı temel alan dünyamız her geçen gün bizi biraz daha öldürüyor. “Tasarım insanlığa hizmet eder” mi? Sanırım şu anda bundan çok daha önemli sorunlarla karşı karşıyayız.

Her Şeyden Önce Çevresel Koşullar
İyi bir tasarımcı olabilmek için önünüzdeki ilk ve belki de tek engel bir tasarımın ancak çevresel koşullar içerisinde var olabileceği. Bu düşünceyle kötü bir tasarımcı olabilirsiniz fakat sadece ilk sırada çevresel faktörleri düşünmemeniz sizi iyi bir tasarımcı haline getirebilir. Bu her alanda; grafikte, iletişimde, mimarlıkta, üretimde, servislerde, adını ne koyarsak koyalım her alanda böyle, çevresel koşullar olmadan hepsi birer zırvalık aslında. Ve siz çoktan daha fazla bu konuyu düşünmeyeceğinize söz verdiniz.

Tasarlamanın gücü müthiş bir şey. Gelin bunu dürüstçe yapalım.

YorumlarYorum Sayısı: Henüz hiç yorum yapılmamışBütün yorumları forumda okuyun!
Bütün yorumları forumda okuyun!
Takvim
<<Temmuz 2011>>
Pzt Sal Çar Per Cum Cmt Paz
        1 2 3
4 5 6 7 8 9 10
11 12 13 14 15 16 17
18 19 20 21 22 23 24
25 26 27 28 29 30 31
Haber Bölümleri
Haber Kategorileri
Yayınlanan haberlere günlük olarak yukarıdaki takvimden, haberlerin kategorilerine ise aşağıdaki listeden ulaşabilirsiniz.