reklam

Mimarlık ve Kent Yazılarından
Diyalog 2002 - II > Aykut Köksal

Tarih: 10 Aralık 2002
Yer: Arkitera Forum

 

Moda Sahilinde Neler Oluyor?
İstanbul Dergisi, Sayı 45, Nisan 2003, s.132-135

Son günlerde gündemi kaplayan ulaşım projelerinden biri de Moda sahil yolu projesi. Öteki projelerden ilk akla gelenler, tüp geçit ve Marmaray, İstanbul Metrosu Taksim-Yenikapı hattı, Eminönü'nden Kabataş'a dek uzatılan tramvay hattı, Kabataş-Taksim tüneli... Açıkça görülüyor ki, "ulaşım sorunu"nu çözmeye odaklanmış görünen bir dizi projeyle İstanbul'un çehresi bir kez daha önemli bir değişim yaşayacak. Bunun İstanbul'a üçüncü büyük müdahale olduğunu da söyleyebiliriz. İlki, Prost planının izinden giden, ancak Menderes'in "şiddetli" bir gösteriye dönüştürdüğü 1957-58 imar hareketiydi, ikincisi ise 1980'lerin, aynı şiddetten nasibini almış Dalan müdahalesi. Bu iki dönemin de yine ulaşım sorununu bir meşruiyet gerekçesi olarak sunduğu biliniyor.

Aslında her üç dönemi de Cumhuriyet tarihinin içinden okuduğumuzda ortak bir özellik daha görüyoruz: Bu dönemler merkez/çevre çatışmasının getirdiği iktidar değişimleriyle ortaya çıkıyor . Çevrenin merkeze taşıdığı yeni siyasal aktörler bir yandan statu quo'yu değiştirme mücadelesi verirken, bir yandan da merkezi yeniden üretmeye koyuluyorlar. Hiç kuşkusuz bu dönemlerin Türkiye'nin siyasal tarihinde "özgürleştirici" bir rol yüklendiği de söylenmeli. Ne var ki merkezi değiştirme/dönüştürme isteği eylem bağlamını yalnızca Ankara'nın kurulu düzeniyle sınırlamıyor, iktidar alanını daha geniş bir mecraya taşımanın yollarını arıyor. İşte tam bu noktada gözler İstanbul'a çevriliyor, çünkü modernleşme dinamikleri İstanbul'da, hem de iktidarı "muktedir" olmaya götürecek denli önemli bir merkez. 1957 imar hareketini Menderes'in bizzat başında durarak yönettiğini anımsayalım. Ne ki "çevreden" gelen bu aktörler için, İstanbul'un tarihi, belleği, kimliği, kentsel strüktürü hiçbir şey ifade etmiyor. Ne o bilgiye sahipler, ne de İstanbul mekanına ilişkin yaşantı birikimine. Sonuçta statu quo'yla girdiği çatışmada özgürleştirici bir rol yüklenen "yeni iktidar", İstanbul'a yöneldiğinde tahrip edici bir güce dönüşüyor.

İşte bu tahribat tehdidi şimdi de Moda'ya yönelmiş görünüyor. Hem de, Moda'nın belki de en önde gelen özelliği olan denizle ilişkisini kesecek, üstelik trafik akışından yalıtılmış konumunu (yani korunmuşluğunu) ortadan kaldıracak bir sahil yolu projesiyle. Gerçekten de Moda'nın denizle kurduğu ilişki biçimi zamanla değişime uğramış ancak her seferinde semtin yaşamında belirleyici bir rol oynamıştır. Moda sahilinin yapısı, Kadıköy'ün Salacak, Dragos gibi semtlerinde görülen yalıyar karakteri taşır. 1950'ler sonunda, Moda Deniz Kulübü'nün yeni binası için kıyının bir bölümü doldurulur ama Moda sahilinin önemli bir kesiminin yalıyar özelliği yakın zamanlara dek ulaşır. Moda, 1984-87 arasında tüm Kadıköy kıyısının doldurularak sahil yoluna dönüştürülmesi sürecinin de dışında kalır. Hiç kuşkusuz bunun en büyük nedeni Moda'nın bir yarımada üzerinde yer alması, sahilden geçecek bir yolun Kadıköy'ün ulaşım sistemine eklemlenemeyecek olmasıdır. Başka bir deyişle Moda sahilinin yola dönüştürülmesi ulaşıma işlevsel bir katkı getirmekten uzaktır. Ne var ki yine de 1990'ların başında Moda sahilinin büyük bir bölümü doldurulur. Moda Deniz Kulübü zaten dolgu alan üzerinde yer aldığından yalı özelliğini korur ama doldurulmuş sahili de iki kesime ayırır: Mühürdar sahilinden buruna kadar uzanan kesim ve önü doldurulmadığı için karayla mesafesini halâ özgün biçimiyle koruyan Moda İskelesi'nden Kurbağalıdere ağzına ulaşan kesim. Doldurulmuş alanların yeşillendirilmesi, ağaçlandırılması, kentsel mobilyayla donatılması ve yürüyüş yollarının düzenlenmesi, dolgunun getirdiği olumsuzluğu yumuşatan, giderek semtin denizle ilişkisini farklı bir biçimde yeniden üreten bir uygulama olur. Gerçi Moda, ona tüm karakterini veren yalıyar yapısını yitirmiş, ancak yine de dolgu alanın insani ölçülerde olması ve yalnızca rekreasyon işlevi taşımasıyla, bu "imar" hareketinden en az hasarla kurtulmuştur. Tabii, yeni bir imar hamlesine kadar...

Bu arada söz konusu sahil düzenlemelerinin nazım imar planına rağmen yapıldığını da belirtmek gerek: İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığının 22 Mart 1994'te onayladığı Kadıköy Merkez Nazım İmar Planında, tüm sahili, Kadıköy'den Kurbağalıdere ağzına dek bir yol çevreler. Planın lejandında bu yol "kent otoyolu" olarak tanımlanır. Oldukça abartılı boyutlardaki bu "kent otoyolu" için dolgu alanların genişletilmesi, Moda İskelesi ile kara arasının ve Moda Deniz Kulübü önünün doldurulması öngörülmektedir. Nazım İmar Planı oldukça ürkütücüdür, ama yerel yönetim imar planından bağımsız davrandığına, yalnızca rekreasyon işlevine dönük sahil düzenleme çalışmaları yaptığına göre, 1994 tarihli plan "rafa" kaldırılmış olmalıdır. En son 2002'nin yaz aylarında sahil düzenlemesi tekrar ele alınır, yeni kentsel mobilyalar yerleştirilir, yeni ağaçlar dikilir, yeşil örtü çiçeklerle donatılır, yaya gezinti yolu yeniden düzenlenir. Görünen odur ki, yerel yönetimde sağduyu öne çıkmış, nazım imar planınının anlamsızlığı ve vahşeti görülmüş, uygulamadan vazgeçilmiştir... Ama bu coğrafyada yaşıyorsanız, böylesi yargılara varmak için acele etmemek gerektiğini de bilirsiniz.

Uzun bir süre beklemeye de gerek kalmaz: Yeni çevre düzenlemesinden yalnızca birkaç ay sonra, 2003 yılının Ocak ayının son günlerinde, Park ve Bahçeler Müdürlüğü'nün görevlileri, kısa süre önce dikilmiş ağaçları sökmeye, yeşil örtüyü ortadan kaldırmaya başlarlar. Bu bir temel atma töreni hazırlığıdır. 31 Ocak 2003 tarihinde, İstanbul Büyükşehir ve Kadıköy Belediye Başkanlarının katıldığı bir törenle, Kalamış'ı Moda sahiline bağlayacak köprü ve kavşak projesinin temeli atılır. Aynı gün proje maketinin fotoğrafları da basına dağıtılır: Ancak şehirlerarası karayollarında görülecek boyutlarda, iki gidiş-iki geliş dört şeritten oluşan bir otoyol kavşağı tam da sahile konumlandırılmıştır. Proje "Yoğurtçu Çayırı Caddesi - M. Nurettin Caddesi Köprü ve Karayolu Bağlantı Yolu İnşaatı" adıyla sunulur. Ne var ki bu adlandırma projenin asıl kapsamını gizlemektedir. Yoğurtçu Çayırı Caddesi bağlantısı kavşak projesinin tali bağlantısını oluşturur, asıl bağlantı ekseni ise M. Nurettin Caddesi ile Moda sahili arasındadır. Aslında durum açıktır: 1994 Nazım İmar Planında öngörülen ve tüm Moda sahilini "kent otoyolu"na dönüştürecek projenin ilk aşaması hayata geçirilmektedir.1

Temeli atılan köprü ve kavşak projesine daha yakından baktığımızda hem kıyı çizgisini değiştirdiğini, hem de bir "doğal sit" alanı olan Yoğurtçu Parkı'na doğrudan müdahale ettiğini görüyoruz. Projedeki asma köprü çözümü ise yakın çevresine ve Yoğurtçu Parkı'na güçlü bir siluet etkisi yapıyor. İnşa edilecek otoyolun getireceği trafiğin "doğal sit"i tehdit edeceği de çok açık. Bu durumda, Koruma Kurulunun projeye nasıl izin verdiği, bir doğal sitin - Yoğurtçu Parkı'nın - yanıbaşında, hem de "Moda" sahilinde bir kavşak inşaatının temelinin nasıl atılabildiği sorusu akla geliyor. Bu sorunun yanıtı çok kısa: Proje Koruma Kurulunun onayına sunulmadan, yani Kurul izni olmadan inşaatın temeli atılıyor.2 Doğrusu bu yaklaşım, aynı yöntemin sahil yolu projesi için de uygulanabileceğini, yine Koruma Kurulunun görüşü alınmadan inşaatın başlayabileceğini gösteriyor. Çünkü Moda sahili de korumaya alınmış anıtlarla çevrili: Bunların başında Yeni-Osmanlı mimarlığının başyapıtlarından biri olan, Mimar Vedat Bey'in Moda İskelesi geliyor. Sahil yolu, iskeleyle kıyı arasında kalan bölümün doldurulmasını zorunlu kılıyor, bunun da Moda İskelesi'nin karayla bağlantısını kuran köprüyü ortadan kaldıracağı, iskelenin tüm karakterini yitireceği, sonunda "otoyol"a bitişik bir yapıya dönüşeceği ortada. Eski Moda Deniz Kulübü de yine tescilli bir yapı. Önünde ise Moda sahilinin özgün biçimiyle korunabilmiş tek kıyı parçası yer alıyor. Sahil yolu bu yapının da önünün doldurulmasını gerektiriyor. Yalıyar üzerinde yer alan ve sahile bakan Mazhar Muhtar Paşa Konağı da (Kadıköy Kız Lisesi) Moda'nın tarihsel mirası içinde bulunuyor. Kısacası, Moda sahili, 1994 Nazım İmar Planının öngördüğü gibi bir "kent otoyolu"na dönüştüğünde, sahil boyunca sıralanan tarihsel anıtların tüm karakterini yitireceği, çevreyle kurulu ilişkilerinin bozulacağı açıkça görülüyor.3

Moda sahil yolu projesinin, yalnızca semtin bir "otoyol kuşatması" altında kalmasına, sahilini yitirmesine neden olmayacağını, bugüne dek Moda'yı görece korunmuş ve sakin kılan, son yirmi beş yılda demografik yapısı en az değişmiş semtlerden biri olmasına neden olan yalıtılmışlığını da ortadan kaldıracağını söyleyebiliriz. Moda'nın, bir yarımada üzerinde yer almasının da getirdiği en önemli özelliği, kendisi üzerinden başka bir yere ulaşılmayan, yalnızca kendisine ulaşılan bir yer olmasıdır. Başka bir deyişle Moda'ya yalnızca Moda'ya gitmek için gidilir. İşte Moda'nın kentsel bütün içinde yüklendiği anlam da bu ayırıcı özelliğinde yatar. Bu anlamı yitirdiğinde aslında Moda da yitirilmiş olacak, kaotik kentin ayrıştırılamaz parçalarından birine dönüşecektir.

Tam bu noktada şu soruyu sormak gerekiyor: Peki Moda ne uğruna yitirilecek? Ya da, daha doğrudan bir deyişle, Moda sahil yolu Kadıköy trafiğine hangi çözümü taşıyacak? Burada yeniden Moda'nın bir yarımada üzerinde yer aldığını anımsamak ve kent planına bir göz atmak gerekiyor. Daha önce de belirttiğim gibi, Moda'nın konumu, Moda sahilinde konumlanacak bir yolun Kadıköy'ün mevcut ulaşım sistemine eklemlenmesine olanak vermiyor. Bunu görmek için inşa edilmeye başlanan köprülü kavşak projesinin Kalamış'ta ulaştığı noktaya bakmak yeterli. Moda sahilinden gelen yol, neredeyse bir "çıkmaz cadde"ye saplanıyor. Bu noktada ortaya çıkacak sıkışma ve yoğunlaşma, aslında Kalamış'a da en az Moda'ya olduğu kadar büyük bir problem taşıyor. Yani aslında bir hiç uğruna, önce Moda, ardından da Kalamış elden gidiyor.

Bir an için, yerel yönetimin ek projelerle yolu işler kılacağını, Kalamış'a yapılacak "yeni" müdahalelerle sahil yolunun mevcut ulaşım sistemine dahil edileceğini varsayalım. Bu kez de, yeni bir ana arterin Kadıköy meydanına taşıyacağı sorunları görmek gerek. Her yol ulaştığı noktaya yeni bir yük getirir. Kadıköy meydanının yüklenmeye değil tam tersine hafiflemeye gereksinimi var. Bunun da yolu yeni bir ana arter açmaktan değil, mevcut ulaşım sistemine köklü bir müdahale yaparak transit ulaşımı yarımadadan kurtarmaktan ve önceliği raylı ulaşıma vermekten geçiyor.4

Evet, inşaatına başlanan bir köprülü kavşak projesinin hangi potansiyel sorunları barındırdığı, üstelik bizatihi kendi varlığıyla da kentsel çevre için ne denli büyük bir tehdit oluşturduğu ortada. Yerel yönetim bu projeyi uygulamaktan vazgeçer mi? Doğrusu ben, sağduyunun galip geleceğine inanmak istiyorum.

 -------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

1 Kavşak projesinin, 1994 Nazım İmar Planında öngörülen sahil yolunun bir parçası olduğu yerel yönetimin yazışmalarında da açık bir biçimde görülüyor: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Altyapı Koordinasyon Müdürlüğünün 26.12.2002 tarihli yazısında, "22.03.1994 t.t.'li 1/5000 Nazım İmar Planında öngörülen sahil yolunun, Kurbağalıdere'nin deniz ağzından M. Nurettin Selçuk Caddesi'ne bağlantısının daha doğru olacağı" belirtiliyor. Aynı müdürlüğün 07.01.2003 tarihli yazısında ise "Kurbağalıdere köprülü geçiş projesi yapılacak olan sahil yoluyla birlikte düşünülerek yeni kavşak projesi hazırlanmıştır" deniliyor.

2 İstanbul II Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu, 25.12.2002 tarihli ve 6529 sayılı kararında, "Yoğurtçu Caddesi ile Münir Nurettin Selçuk Caddesi bağlantısını sağlamak amacı ile açılması düşünülen bağlantı yolunun, Yoğurtçu Parkı'nın köşesini kesen kısmının da dikkate alınması ve söz konusu yol ve kavşak düzenleme projelerinin ilgili kurum tarafından etüd edilerek görüş alınmak üzere Kurulumuza iletilmesine karar verildi" deniyor. İnşaatın temeli atıldıktan sonra, Kadıköyü Bilim Kültür ve Sanat Dostları Derneği 7.2.2003 tarihinde Koruma Kuruluna başvuruyor. Koruma Kurulu Müdürlüğü, bu başvuru üzerine kaleme aldığı 24.2.2003 tarihli yazıda, yukardaki karara atıf yaparak projelerin Kurula iletilmesi talebini yineliyor ve "Kurulumuzda karar alınıncaya kadar söz konusu alanda herhangi bir inşai ve fiziki müdahalede bulunulmaması hususunda gereğini bilgilerinize rica ederim" diyor.

3 Herhangi bir belge ya da plana dayanmamakla birlikte, yerel yönetimin "sözcüleri", özel konuşmalarda, sahilin Moda DenizKulübü'ne isabet eden bölümünün doldurulmayacağını, yolun Moda İskelesi'ne ulaşmadan Bomonti önünde tünelle karaya saplanacağını ve Kadıköy Kız Lisesi'ne yakın bir noktada Mühürdar sahiline çıkacağını söylüyorlar. Bu fantastik çözüm, hem Moda sahilinin büyük bir bölümünün otoyola dönüşmesini engellemiyor, hem de otoyol çifter şeritli gidiş ve geliş yollarından oluştuğu için 750 m.'lik iki tünelin yapımını zorunlu kılıyor. Kadıköy'ü Kurbağalıdere ağzına bağlayacak bir ana arterin Kadıköy ulaşımına hiçbir çözüm taşımayacağı, giderek yeni sorunlar getireceği bu yazıda ele alınıyor. İşlevsiz kalacak bir yol için, 1.5 km.'lik tünel inşasını da içeren bir yatırım ne denli rasyonel olabilir? Belki bu "tünelli" çözümün, Moda Caddesi bağlantısını içermediği takdirde, sahil yolu üzerinden Moda'ya yeni bir trafik yükü taşımayacağı söylenebilir. Ne var ki yolun Moda İskelesi'ne bu denli yaklaşmasının, İskele önünden Moda Caddesi'ne tali bir bağlantı kurulmasını da gündeme getireceğini ve Moda'nın yine trafik yükü altında kalacağını unutmamak gerek. Ayrıca, uygulama olanağı oldukça uzak görünen bu sözde çözüme dayanarak kavşak inşaatının gerçekleştirilmesi, sonunda sahil yolunu, kaçınılması olanaksız bir emrivakiye dönüştürebilir. Ya da, projenin bütünü uygulanamayacağından, inşa edilmiş kavşak, yalnızca Dr. Esat Işık Caddesi'nden ulaşılan tali bağlantısıyla yaşayan ve çevresini (sahili) yok etmekle kalan "ölü" bir yatırıma dönüşebilir.

4 Bu bağlamda, Yasemen ve Oğuz Özer, Kadıköy Kentsel Tasarım Proje Yarışması'na sundukları çalışmada, yarımadanın kuzeyinde yeni bir sistem önererek üzerinde durulması gereken bir çözüm getiriyorlar. Özerler'in çalışması, www.arkitera.com/forum/'da Kent ve Çevre başlığı altında yer alan Moda Sahil Yolu tartışması sayfalarında görülebilir.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz