reklam

Yazılarından
Diyalog 2003 > Güngör Kaftancı > Yazılarından

Tarih: 06 Mayıs 2003
Yer: Arkitera Forum

EXPO 70'de Mimarlık ve Sinema İlişkileri
Mimarlık 84, 1970

Tarih boyunca değişik sanat kollarının birbirine etkilerini izlemek, zaman zaman değişik sanat dalları arasındaki ilginin artıp azalmasından ya da çeşitli şekillere dönüşümünden söz etmek mümkündür. Örneğin; mimarlık ile heykel sanatı tanımları arasındaki sınırın zaman zaman yer değiştirdiğini söyleyebiliriz. Diğer bir örnek fotoğraf ve sinema sanatı ile resim arasındaki önemli ilişkidir.

Osaka'da açılan 1970 dünya sergisinin bize göre en ilginç yönü mimarlık ile sinema ve fotoğraf sanatı arasmdaki ilginin erişmiş olduğu düzeydir. Böylesi sergi ve fuarların önemli fonksiyonlarından ve faydalarından birisi de sanatçılara yeni sergi ve heyecanlarını deneme ve uygulama olanağını yaratmasıdır. Yarının biçimleri, yarının strüktürü, yarının mekan düzeni, yarının sineması ilk böyle sergilerde yoğun olarak hissediliyor. Plastik sanatlar açısından Expo 70'in getirdiği yenilikler ve başarı derecesi konumuz dışında olmakta birlikte, şu kadarını söylemek mümkündür. Teknolojik gelişme ve yeni malzeme imkanlarmın denenmesi, çarpıcı ve değişik mekan algılanmalarını da beraberinde getirmekte. Örneğin; Sakakura'nın 'Elektric Power' pavyonunun çelik konstrüksiyonu yanında aynı pavyonun pnömatik strüktürüne sahip aneksini (Yutaka Murata) aynı anda algılamak mümkündür. Noriaki Kurawaka'nın Toshiba pavyonu ile aynı mimarın Takara Beautilion pavyonu gene değişik malzemelerin değişik ifade olanaklarını yansıtmaktadır. Her zaman olduğu gibi bu sergide de mimarlık alanındaki bu gelişme ve yenilikler devam ederken, başka bir sanat kolu da kendi içinde imkanlarını ve anlatım tekniklerini geliştirmektedir: Fotoğraf ve sinema sanatı. Bu gelişmenin de iki ana hedefe yönelmiş olduğunu söylemek mümkündür kanısındayız. Birincisi görüntü sanatının teknolojik gelişmesi, ikincisi diğer sanatlarla, özellikle mimari ve müzikle ilgisinin gelişmesi ve değişik bir biçim alması. Sinema ve fotoğrafın anlatım

teknikleri de ana konumuzun ve yetkimizin dışında olmakla birlikte, Expo 70'de görmek fırsatı bulduğumuz bir iki örnekten söz etmeden geçemiyeceğiz. Bunlardan birisi Mitsubishi pavyonunun ilk bölümündeki gösteri olacaktır. Bu pavyonun ana teması "Japonya'da tabiat ve Japon halkının rüyası" olarak özetlenebilir. Bu ana mesajı vermeye, kişiyi dünyanm jeolojik devirlerindeki olgular içine çekmekle başlanıyor. Bunun için çok yavaş haraket eden bir yürüyen yol üzerine ziyaretçi alınıyor ve etraf tamamen kararıyor. Bir süre bu mutlak karanlık devam ettiriliyor ve daha sonra yavaşça etraf aydınlandığında volkanik bir arazide lavların akkor halinde akıştığı bir toprak üzerinde kendinizi buluyorsunuz. Zemin, tavan ve belki de bazı ayna olayları ile genişletilmiş bütün mekan ekran durumunda, ve reel mekana ait en ufak bir iz bırakmamaya özellikle dikkat edilmiş.

Diğer bir örnek Wocoal Riccar pavyonundaki gösteri. Bu pavyonun ana teması da "aşk, sevgi". Sinemanın gösterildiği mekana normal ampulle aydınlatılmış olarak giriyorsunuz. Bu mekan bir küçük ana hacim ile buna bağlı tali odacıklardan ibaret. Etrafta abstre ve çok ilginç heykeller var. Kısa bir süre sonra ışıklar kararıyor ve film başlıyor. Bütün duvar satıhları ve özellikle heykeller ekran ödevini görüyorlar. Heykellerden bazıları mas kitlelere sahip bazıları ise ince çelik çubuklardan yapılmış. Görüntülerin bu çelik çubuklardaki veya mas kütlelerin bazı yüzeylerdeki haraketleri son derece enteresan ve etkileyici bir gösteri niteliği kazanıyor.

Fuji Croup pavyonunda ise geniş pnömatik tavan esas ekranda gösterilen filmle ilgili ve belirli zaman aralıkları ile değişen projeksiyonlarla süsleniyor. 15-20 kişilik platformlar seyirciyi salonun içinde haraket ettirirken ve dikkatler salonun bir yönündeki ekrana dönük olduğu sırada bütün çevrede ve tavanda daha az net olarak binlerce figür oynaşıyor.

Sovyet pavyonu girişinde bir büyük Sovyet bayrağı dalgalanıyor, fakat bayrak sadece bayrak ölçüsündeki bir ekran üzerinde devamlı dalgalanan bir bayrak filmi. 1964 İsviçre kültür sergisinde "circarama" diye isimlendirilen ve bir silindir kesitini ekran olarak alan gösteri şekli Astrorama adıyla ve bir küre sathını ekran yaparak geliştirilmiş. Bu suretle seyirci sinemanın tam ortasında ve sinemanm konusunun mekanı içinde kendisini hissetmekte.

İlk bakışta basit sinema oyunları gibi görünen bu örnekleri arttırmak mümkün. Oysa sinema kendi teknik gelişmesi ile birlikte, mekan smırlayan bütün elemanları ve mekan içindeki objeleri ekran olarak almakla, mekan yaratma işinde önemli bir rol oynamaya başlıyor. Uzaydan bir parça mekan ayırırken kerpiçten cama ve pnömatik strüktüre kadar türlü malzemeyi kullanan insanoğlunun eline şimdi bir yenisi geçmiş gibi görünüyor: Görüntü. Bizce konunun mimarlık açısından asıl önemi burada. Belki çok yakın bir gelecekte içinde bulunduğumuz bütün hacimlerin üç boyutunu görüntülerle bezeyeceğiz. Bunlar yaşantımızın durumuna göre dinlendirici, öğretici, heyecan verici olabilecek. Uzay ve iç mekan ilintilerinin azaltılması, giderek idrakimizin değil tasavvurumuzun mekanında yaşamayı imkanımızın içine sokabilecek. Bu kadarı fantastik gibi görünse de mimarlıkla görüntü sanatı arasındaki ilgi mutlaka gelişecek ve yeni mekan anlayışını doğuracaktır. Yukarıda da söylediğimiz gibi bize göre Expo 70'in en önemli yanı böyle bir dünyanın ilk belirtisini yansıtmış olmasındandır.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz