reklam

Yazılarından
Diyalog 2003 > Güngör Kaftancı > Yazılarından

Tarih: 06 Mayıs 2003
Yer: Arkitera Forum

Avrupa'dan Örneklerle Meydan Kavramına Bir Yaklaşım
Ege Mimarlık 2

Bu yazıda, akademik bir araştırma titizliğiyle, gelişmiş ülkelerdeki meydan oluşumlarının tarihçesini, evrimini, sosyal yapı ile etkileşimlerini incelemek nesnel yargılara ve sonuçlara ulaşabilmek yerine, çoğunu görüp, bildiğim bazı ünlü meydanların yapısal özelliklerini, planlarmı tanıtmak ve bu yolla kentsel tasarım ilkelerine ait bazı öznel düşüncelerimi aktarabilmeyi amaçladım. Bunun için İTÜ'de çok kısa süre (1948) öğrencisi olduğum Friedrich Hess'in Konstruktion Und Form Im Bauen kitabının çizimlerinden yararlandım. Öğrencilik yıllarımızda Alman yapı sanatının o günkü düzeyini yansıtan, şehircilik konularından her türlü yapı detayına kadar nefis çizimleriyle bir el kitabımız durumunda olan bu yapıtın bugün bile hiç eskimemiş savlarından aktarmalar yapmaya çalıştım. Koyu renk yazılar Prof. Hess'in, benim de katıldığım görüşleridir.

Yurtdışı gezilerinde, özellikle ilk kez gittiğim kentlerde ilk önce görmek istediğim yer kent meydanları olmuştur. Çünkü meydanlar bir kentin tümünün hem fiziksel, hem sosyal yapısı hakkında en kestirme bilgiyi edinebileceğiniz mekanlardır. Ama daha önemlisi çoğu zaman ve özellikle Avrupa kentleri meydanlarında bu bilgilenmenin ötesinde, ancak bir sanat eseri karşısında duyulabilecek heyecanın tadına varmayı amaçlamamdır. Sanıyorum Avrupalıların kent meydanlarına düşkünlüklerinin bir nedeni de bu duygulardır. Bizim toplumumuzun biraz yabancısı olduğu bir alışkanlıkla zaman zaman meydanlarda toplanmayı, neredeyse zorunlu bir gelenek haline getirmişlerdir. Meydanlarıyla övünürler ve orada bulunmakla özel bir erince ulaşırlar.

Yunanlılar ve Romalılar kent meydanlarını toplanıp birlikte konuşacakları bir yer olarak kullanırlardı. Bu nedenle buralarda yüksek konumlu bir memur, general ya da halk sözcüsünün konuşmasını yapabileceği bir kürsü (katedral) bulunurdu. Bazı meydan-larsa eski Yunan kentlerindeki agoralarda olduğu gibi daha çok ticari amaçla (tahıl pazarı, hayvan pazarı, baharat pazarı) kullanılırdı. Yani dünyadaki bütün yerleşim merkezlerinde, ilk çağlardan beri meydan olgusuna çeşitli şekillerde rastlanmaktadır. Bizim sözünü edeceğimiz meydanların ise, en eskileri bile Avrupa'da Ortaçağın sonlarında oluşmaya başlayıp günümüze kadar gelebilmiş olanlarıdır.

Önce meydan kavramına bir açıklık getirmek istiyorum. Yapı ya da kalıcı bir başka öğe ile görsel algılama olanağımız içinde sınırlanmayan boş alanlar, yeşil alanlar, spor vb. amacı ile insanların toplandıkları yerler bana göre kent meydanları değildir. Bu öznel tanımdan yola çıkınca, insan üzerinde iyi ve rahatlatıcı bir etki bırakacak meydanın mutlaka kapalı, bütüncül bir mekan olma özelliğini taşıması gerekir. Burada çatının eksikliği göğün iklim kuşağıyla ilgili renkleriyle giderilir. Demek ki başarılı bir meydanın oluşmasında en önemli faktörlerin başında meydanın profili gelmektedir. Kuşkusuz meydanın oluşumunu ve profilini etkileyen birçok bileşenden söz edilebilir. Meydanların plandaki ölçüleri ile onu çevreleyen yapı yüksekliklerinin oranı bu bileşenlerin başlıcasıdır. Başka türden sanat eserlerinde olduğu gibi bu oran için de kesin bir formül sunmak olanaksızdır. Örneğin Paris'teki Place Vendom yapıldığı dönemin anlayışına göre tam simetrik bir meydan olarak tasarlanmış. Çevresindeki yapıların yükseklikleri, meydanın ölçüleri ortadaki obeliskin oranları olağanüstü bir eşgüdüm sağlamıştır (şekil 1,2). Yapı cephelerinde de devam eden böylesine ağır bir simetrinin çağımızın plastik değerler konseptine ters düşeceği ortada iken, bu oransal eşgüdüm, meydanı bütünüyle heyecan verici kılmaya yeterli oluyor. 

Brüksel'deki Grande Place benzer kare planı, çevresindeki farklı anlayış ve üsluptaki yapıları ve gene oransal değerleri ile Avrupa meydanlarının süslü mücevherine benzetiliyor. Eski Romalı Circus Maksimus'un katı bir disiplinle yaptığı yatay yolları üzerinde oluşan Piazza Navona ile Bern'deki Marktgasse (şekil 3,4), plan ölçüleri yönünden bir yol niteliğinde olmalarına karşın yapısal öğelerle mekansal dengeye ulaşmışlardır. Navona'da ortaya alınan kilise ve uzun aks üzerindeki havuzlu iki heykel grubu bu dengeyi sağlayan öğelerdir. Marktgasse'de alanın baş ve son bölümlerindeki kuleli yapılar ve yolun bir yönündeki arkadlarla genişleyen hacim burayı sempatik ve ünlü bir meydan yapmaya yeterli olmuştur. Ölçülerindeki oranlar açısından Vatikan'ın St. Peter meydanı ilginçtir. Burada meydanın büyüklüğünü ve orantılarla hedeflenen etkiyi kavrayabilmek için sadece yatay kesiti görmek yetmez, enine kesiti de görmek gerekir (şekil 5).

Meydanın estetik düzeyini, buna paralel olarak cazibelerini ve ünlenmelerini sağlayan ölçü oranlarının dışındaki bir başka özellik de belirli bir objeye karşı yönlenmelerindeki sürprizli olgulardır. Meydanın bir yanının güzel bir manzaraya, doğal ya da yapısal önemli bir öğeye açılması çok önemlidir. Örneğin Roma'daki Michelangelon'un eseri olan Kapitol meydanı enfes bir kent manzarasına açılır. Ancak mekanın etkisini garantilemek ve vurgulamak için meydanın yan duvarları biraz eğri şekilde birleşir. Meydanın arkasındaki bir platodan Forum Romanum tepeden görünür ve burada düzenlenen ses ışık gösterileri eski Roma'nın ihtişamını duyumsatır. 

Lizbon'daki Praço de Commerçio kuşkusuz buna benzer bir amaçla düzenlenmiştir 
(şekil 6). 'U' şeklinde tertiplenen yapıların oluşturduğu büyük alan denize doğru açılmıştır. Fakat yapı yükseklikleri ile meydan ölçülerindeki oran (ya da oransızlık), bir sürpriz olmadan açık denize bakmak gibi olgulara meydan çevresinde trafiğin varlığı da eklenince bu ünlü ve tarihi meydan bende hayal kırıklığı yarattı. Meydandaki insanların ilgi odağı deniz değil, daha çok kara tarafındaki üç büyük kapı oluyordu. Çünkü bu kapılardan geçince belki de dünyanın en güzel, düzenli bütün yapıları 400 yıl öncesinden yani Portekiz'in şaşaalı döneminden kalma çarşıya çıkılmaktadır. Bu caddelerden birisi üzerindeki tarihi asansör yapısı ve önündeki meydancık İzmirimizin Asansör'ünü anımsatıyor.

Venedik'teki San Marko meydanı kuşkusuz dünyanın en ünlü, bana göre en güzel meydanıdır (şekil 9,10). "Meydan olarak tasarlanmasına karşın çevresindeki yapılar farklı zamanlara aittir. Bizans dönemine ait Markus Kilisesi tamamen disiplinli çevre yapıları arasında ve oldukça yüksek Campanile'nin yanında midye kabuğunda bir inci gibi durmaktadır" diyor Prof. Hess. 'L' şeklindeki meydanın iki ana odak noktasından birisi kilise, diğeri deniz. Campanile'nin ikiye ayırdığı meydanda her yöndeki profilde oranlar klasik bir mükemmelliğe ulaşmıştır. Akşam saatlerinde 4 ayrı köşede birbirini rahatsız etmeyen orkestraların müziğini dinleyerek dolaşmanız" mümkün olur. Bence bu mekan tüm İtalyan sanatının somutlaşmış bir anıtı gibidir.

Meydanların şekilleri ve yapıların silüeti kapalı bütünlüğünü kaybetmeden son derece düzensiz olabilir ve çok zengin etkileyici görüntüler sunabilir. Bunlara ait en güzel örnek Ortaçağ'dan kalma meydanlardır. Örnek olarak Meissen pazar yerinde (şekil 7,8) bir meydana hükmeden tek bir yapı ile farklı zamanlarda yapılmış diğer yapıların ne denli uyumlu bir denge oluşturabileceği görülmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken çok farklı ve ayrı ölçülerdeki motiflerin yığılmaması, meydan duvarlarının uyumsuz özelliklerle bozulmamasıdır. Bazen bir havuz ya da heykel, dengesi bozulmuş bir meydanın odak noktası haline gelebilir ya da Stifter'in dediği gibi "hareketi sakinleştirir". Floransa'da bulunan Piazze della Signoria'da Plazzo Vecchio'nun ön cephesinin tek taraflı hareketi köşesine yapılan bir havuzla dengelenmiştir, ayrıca bir atlı heykeli meydanı cazip bir oranla ikiye ayırır. Bürnberg'in bir tablo kadar güzel olan Hauptmarkt'ın da (Büyük Pazar Meydanı,) bulunan Schöne Brünnen (güzel havuz) trafiğin gerisine, Mainenkirche Kilisesi'ne karşıt olarak, ustaca yerleştirilmiştir. Verona'da Piazza delle Erbe çevresindeki Rönesans dönemi yapıların üslup özelliği nedeniyle görsel bir bütünlük sergiler. Uzunlamasına yer alan havuzları, heykelleri yanlara doğru açılan ve meydanı genişleten yollarıyla, geri plandaki kuleleriyle en güzel Ortaçağ meydanlarından birisi olarak nitelendirilmiştir.

Meydanlardan söz ederken çokça kullandığımız "denge" sözcüğü de tıpkı oran gibi tanımlanması güç bir kavramdır. Bütün sanat yapıtları için dengenin ne anlama gelebileceğinin tartışmasını estetik uzmanlarına bırakmakla birlikte ben meydan konusunda duyumlarıma ve deneyimlerime güvenmek zorundayım. Başka bir deyişle "denge" bana göre öznel bir duyumsamadır.

Kuşkusuz Avrupa kentlerinde irili ufaklı heyecan verici yüzlerce meydan bulunmaktadır. Sadece benim görme olanağım bulduklarımın isimlerini sıralamak bile çok uzun ayrıntı oluşturacaktır. Gene de Prag'daki Starometska'yı (eski kent meydanı), Udine ve Atina'daki eğimli zeminleri ile özellik gösteren Kilise ve Kolon meydanlarını anmadan geçemeyeceğim. Çok ünlü olmalarına ve isimleri meydan sözcüğü ile bütünleşmesine karşın Paris'teki Concorde ve Etoil (yeni ismi Charles de Caulle gibi) meydanlarını, bir kent meydanı gibi algılamıyorum. Etoil'in ortasındaki görkemli Arc de Triomphe bile bu alanları bir trafik meydanı olmaktan kurtaramamıştır. Prof Hess, 19. yy.'da ortaya çıkan ışınsal meydanlar için ise şunları söylüyor: "Daha sonra her yöne doğru açılan yıldız şeklindeki meydanlar moda olmuştur. Bunlar daha çok Lenotre'nin muhteşem bahçe mimarisinden esinlenmiştir. Ancak büyük bir ormanda ya da parkta yön bulmak için uygun bir özellik olabilirse de büyük şehirlerde anlamsız bir trafik yığılmasına neden olmuştur. Kentsel yapılaşma açısından da çeşitli olumsuzluklara neden olurlar. Buna karşın mekanlar etki yarattıkları ölçüde tatmin edici olabilirler. Örnek olarak Paris'deki dEylau (bugünkü adı Place Victor Hugo) gösterilebilir."

Sonuç olarak Avrupa'da büyük bir titizlikle korunan kent meydanlarının kentsel tasarım ilkelerini ve endişelerini araştırdıkça şu yargı kesinlik kazanıyor: Kent meydanları gelişmiş ve kentlilik bilincine ulaşmış toplumların yaratabilecekleri, koruyabilecekleri insanlığa sunulmuş armağanlardır.

Copyright © 2000-2002 Arkitera Bilgi Hizmetleri [email protected]

Reklam vermek için - Danışmanlarımız - Editörlerimiz